☆Bölüm 3☆

38.4K 221 35
                                    

《 Mutsuz bir kadın, mutlu çocuklar yetiştiremez.
Çocuğunun iyi yetişmesini isteyen adam, önce çocuklarının annesini sevsin, onu mutlu etsinki,
Çocukları da mutlu olsun... 》


Aradan bir hafta geçmişti. Ortalık şimdilik durulmuştu.
Ne hamza'nin bahsi geçiyor du,
Nede meşhur esma hanımın oğlunun.
Babam hamzanın ailesini çok kötü bir şekilde kovmuştu.
O olaydan sonra bütün köy bizi konuşuyordu.
Babam onları kovma konusunu, diğer kahve arkadaşları ile birlikte, dalga konusu yapmıştı.
Hamza ile hiç konuşmamıştık. Birdaha kapımızı da çalmadılar,
Zaten kim olsa çalmazdı.
Odada pencerenin kenarına başımı yaslamış, bu satten sonra ne yapacağım diye kara kara düşünmeye başlamıştım.
Okula gidemiyordum. Hamza ile evlenemiyordum.
Ben ne yapıcaktım? 'Allahım bana bi çıkış kapısı göster' diye, yalvarıp dua etmekten başka bir çarem yoktu.
O anda, pencerenin tıklanma sesi ile kendime geldim.
Perdeyi aralayıp baktığımda, hamza ile karşılaştım.
Telaşlı bir şekilde camı açıp;

"Senin burada ne işin var hamza?
Babam bi görse ikimizi de mahfeder."
Sesim öyle telaşlı öyle endişeliydi ki hamza da farketmişti.

"Sakin ol eyşan baban kahvede oturuyor, burda yok sana bisi söyleyip gideceğim "

'Ne oldu' dercesine kafamı salladım.

"Eyşan! Baban bizi kovmaktan beter etti. Şimdi de, bütün köy bizimle alay ediyor. Babam burdan taşınma kararı aldı.

Hamzanın dedikleri ile dünyam başıma yıkılmıştı. Sevdiğim adam önce kalbimden sonra da köyümden gidiyordu. Ben onsuz ne yapacaktım. Hamza konuşmasına devam etti;

"Sevdiğim ben seni burada bırakmak, başkasına yar etmek istemiyorum. Baban dan Allahın emri ile istedik ama vermedi. Tek bir çıkış yolumuz var, oda seni kaçırmamdır" dedi.

Hamzanın dedikleri karşısında ne diyeceğimi şaşırmıştım.
Kaçmak dan bahsediyordu.
Bu köyden babamın evinden kaçmak. Bu akıllara zarar bir şeydi. Bu büyük cesaret isteyen bir şeydi.
Hamza sözlerine devam etti;

"Eyşan daha ne kadar devam edeceksin bu zulüm ve işkence hayatına? Gel beraber kaçalım, istanbula kendimize yeni bir hayat kuralım. Evlenelim!"

Sesi çok kararlı çıkmıştı hamzanın.
Bende aynı kararlı ses ile;

"Sen kendinde misin hamza?
Kaçmak dan bahsediyorsun.
Köy, ekremin kızı istanbullara kocaya kaçtı diye çalkalanır. Babam sokağa bile çıkamaz. Annem üzüntüsünden kahrolur. Kardeşlerim? Kardeşlerimi bırakıp nasıl kaçarım? Ben aileme bunu yapamam!"

Hamza bozulmuştu. Israr etmeyen bakışı ile;

"Ben istanbula gidiyorum. Bir daha seninle karşılaşacağımı da, sanmıyorum. Sen bu köyde, boktan hayatını yaşamaya devam et! Hoşçakal! "

Hamzanın bu son sözleri yüreğim de kapanmayacak yaralar açmıştı.
Belki haklıydı. Kaçsaydım, mutlu olabilirdim ama aileme, anneme bunu yapamazdım. Kötü de olsa babamın başını yere eğemezdim.
Bi yandan da ömrümü, çocukluğumu adadığım hayat arkadaşım ruhumun gerçek adamı gidiyor du.

Hızlıca camdan çekilip kapattım arkamı döndüğümde annem karşımda duruyordu.
Yüzü asıktı.

"Konuştuklarımızı duydun mu anne" dedim üzüntülü bir sesle.

"Duydum" dedi oda mutsuz du.

"Ne yapacağım ben şimdi anne" diyip annemin göğsüne kafamı koydum.
Tüm dertlerden sığınabildiğim tek limanımdı onun göğsü.

"Üzülme kızım sen doğrusunu yaptın" dedi.

Sonra yüzümü ellerinin arasına alıp "Ama sana çok kötü bir haberim var" dedi.

Bundan daha ne kadar kötü bir durumda olabilirim diye düşünüyordum.

"Seni istemeye geleceklermiş baban hazırlansın dedi"

Annemin bu sözleri ile gözlerim endişe ile büyürken Annem, devam etti sözlerine.

"Ama ben seni onlara asla vermeyeceğim. Buna izin vermeyeceğim kızım. Bana güven" dedi.

Sesi bir okadar şefkatli ve güven doluydu.

"Anne ne olursun buna izin verme! Ben tanımadığım, sevmedigim bir adamın karısı olmak istemiyorum. Bana kıyma "
Dedim.

"Merak etme ne pahasına olursa olsun, babanın karşısında durucağım" dedi.

İçimin rahatladığını hissettim.
Annemin yanımda olması beni güçlü kılmıştı.

O sırada çalan kapıyı kardeşim açmıştı. Gelen babamdan başkası değil di.

"Daha hazırlanmadınızmı? E birazdan misafirlerimiz gelecek " dedi sinirle.

"Hazırlanıyoruz bey anca" dedi annem aynı sinirine karşılık vererek.

Annem beni kafa işareti ile yönlendirip, mutfağa ilerledik.

"Sen kahveleri yap kızım. Ben lavobaya girip geliyorum"

Tamam anlamında kafamı sallayıp, cezveyi çıkardım.

Zil sesi ile bi anda yerimden sıçradım. Gelmiş olabilirlerdi. Bu kadar çabuk muydu? Yüreğimi yakıp kavuran ateş, bu kadar yakınımda mıydı? Anneme güveniyordum ama, ya engel olamazsa diye düşünmeden de edemiyordum.
Babamın sesi ile ikinci kez yerimden sıçradım.

"Gel misafirlerimize hoşgeldin de. Sonra kahveni yapmaya devam edersin" dedi

Kafamı sallayıp peşinden çaresizce devam ettim.

İçeri girip suratlarına bile bakmadan "Hoşgeldiniz" dedim
Aslında suratları nı merak dahi etmiyordum. Umrumda değildi kim oldukları.

Esma hanım olduğunu tahmin ettiğim kişi bana bakıp, babama;

"Ekrem bey kızınız da pek sertmiş" dedi.

Suratına neden bakmak istemediğimi şimdi anlamıştım. Meymenetsiz, ne yapsan mutlu olmayacak bir kadın yüzü vardı karşımda.
Bu kadına şimdiden sinir olmuştum.

Babamda "Sen onu yola getirirsin esma hanım" dedi.

Sonra bana dönüp "Annen nerde kız " dedi.

"En son lavobaya girmişti" dedim
Yine suratına bakmıyordum.

"Ben şuna bir bakayım da geleyim" diyip kalktı yerinden babam.
Ben onların ortasında öylece kalakalmıştım. Daha fazla bu ortamı solumaktan kurtulmak için,
Çocuğun suratına bile bakmadan hızlıca odadan çıkıp, mutfağa gittim.

Tekrardan cezveyi alıp içine kahveyi koyacakken, babamın bağırış sesleri yükseldi.

"Sevgiiiiiiiiiiiiii"

Annemin adını neden böyle yükses sesle ağıt yakıyor gibi bağırıyordu. Anlamamıştım. Sonra tekrar;

"Nasıl kıyarsın kendine sevgiiiii"
Diye bağırıyordu.

Hızlıca banyoya koştum. Neler oluyordu. "Allahım ne olursun tahmin ettiğim şey olmasın" iç sesim, dış sesim ile aynı şeyi tekrar edip duruyordu.

"Banyoya girdiğimde, Annem yerde boylu boyunca uzanmış kanlar içinde yatıyordu. Ağzımdan koca bir hıçkırık yükselirken tek diyebildiğim söz,
"Bana kıymamak için kendine kıymıştı" oldu.

MatemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin