Akşam olmuştu. Buluşmamıza yarım saat kalmıştı. Dolabı açtıktan sonra, üzerime siyah ceketimi giydim. Aynaya bakarak sırıttım. Telefonu elime alıp, Taehyung'u aradım.
"Selam Tae."
"Selam Kyungsoo."
"Senden bir şey rica edeceğim, Jongin ve Krystal ile yemeğe gideceğim. Bugünlük işlerimi halledersen çok sevinirim."
"Tabii ki, Soo hallederim. Keyfine bak."
"Teşekkürler Taehyung." dedikten sonra telefonu kapattım.
---
Mekana gelmiştik. Jongin her zaman ki gibi çok yakışıklıydı. Krystal'a baktığımda ise gerçekten kendine özenmişti."Hayatım, artık yemekleri sipariş etsek." dedi Krystal.
"Siz, seçin ben lavoboya gidip geliyorum." dedi Jongin. Ardından nazikçe masadan kalktı. Kalkmasıyla Krystal'ın bana bakarak konuşması bir oldu.
"Jongin'den hoşlandığını biliyorum Kyungsoo."
Ne, bir dakika. Bu kız nereden biliyordu?
"S-saçmalama, Kry."
"Ben her şeyi bilirim Kyungsoo. Onu 1,5 yıldır sevdiğini, bu işi sadece onu görebilmek için yaptığını, beni ve Jongin'i kıskandığını, hatta senin bile bilmediğin şeyleri biliyorum."
Öksürdükten sonra konuşmasına devam etti.
"Ondan vazgeç Kyungsoo, yoksa başına kötü şeyler gelebilir." dedikten sonra göz kırptı. O sırada yanımıza gülerek Jongin geldi.
"Hey! Seçtiniz mi yemeği? Ayı gibi acıktım."
"Sevgilim, sensiz karar veremedim."
"Krystal, sushi yemek istiyorum. Eğer sana ve Kyungsoo'ya uygun olursa sushi yiyebiliriz."
Tamam anlamında kafamı sakladıktan sonra, Jongin yemekleri sipariş etti.
"Ee Kyungsoo, aşk meşk işleri nasıl? Senin gibi nazik, iyi kalpli biri nasıl yanlız kalabilir cidden anlamıyorum." dedi kıkırdayarak Krystal.
"Yanlız olduğumu kim söyledi?"
"Vay demek, sevgilin var. Ve bana söylemedin seni şapsal. Kim o şanslı kız?"
Jongin eliyle Krystal'ı dürttü.
"Seni ilgilendirmez Krystal. Bu Kyungsoo'nun hayatı kimi sevip sevmiyeceğini, sana anlatmak zorunda değil."
"Önemli değil Jongin boş versenize."
Telefonumun, titremesiyle gelen mesajı açtım.
Bilinmeyen Numara: Eğer 15 dakika içersinde, ailenin yaşadığı Busan'daki evde olmazsan, son nefeslerini veriyor olabilirler. Evde görüşmek üzere minik Soo.
Mesajı okurken stresten tırnaklarımı yiyordum. Bunu Jongin ve Krystal fark etmiş olmalıydılar ki dikkatlice beni izliyorlardı. Onlara hiçbir şey demeden masadan kalktım.
"Hey Kyungsoo! Nereye gidiyorsun?" diye arkamdan hem bağırıp hem koşan Jongin'i yanıtsız bıraktım. Bana yetişmemesi için adımlarımı hızlandırıp, önümden geçen taksiye doğru koştum. Taksiye elimle işaret yaptıktan sonra, bindim. Birkaç dakika geçmesine rağmen taksi şöförü hala nereye gideceğimi sormamıştı.
"Nereye gideceğimi sormadınız beyfendi."
"Çünkü gideceğin yeri biliyorum Kyungsoo."
"N-ne? Bir dakika adımı nereden biliyorsun?"
"Ben her şeyi bilirim Kyungsoo."
Bu söz bir yerden tanıdık geliyordu. Birkaç saat önce Krystal aynı cümleyi benim için sarf etmişti.
"Busan gerçekten güzeldir." dedi şöför.
"E-evet."
"Fakat güzel olmayan şeyler yaşanacak Kyungsoo. Çünkü zamanımız daralıyor şimdiden 10 dakikan gitti bile."
"1 dakika, yoksa o katil sen misin?"
"Katil olduğum doğru Kyungsoo. Lâkin, bahsettin kişi ben değilim."
"Yani katili tanıyorsun."
"Evet. Onu tanıyorum."
"Kim olduğunu söyle."
"Bunu neden yapayım Kyungsoo?"
"Bana anlattığın şeyler bile hapse girmene yeter."
"Ne yani beni hapise mi attırıcaksın? Cidden komiksin Kyungsoo, sen salak mısın? Her şey planlı ve, her şey onun isteğine göre gidiyor."
"O kim?"
"O bir psikopat Kyungsoo, ondan korkmalısın. Çünkü saatler sonra hapise attıracağın ben, yaşamıyor olacağım."
"N-ne?"
"Onunla anlaşmamız buydu Kyungsoo, seni Busan'a götürmem. Beni bunun için kullandıktan sonra öldürecek. Eğer bu teklifi red edersem, çocuklarımı öldürceğini söyledi Kyungsoo."
"Bu işten geri dönebilirsin. Bana güven, hem çocukların hemde seni kurtarabilirim."
"Kyungsoo, yapamazsın. O çok güçlü. Hepimizden çok güçlü. O çok zeki. Hepimizden çok zeki. Onu yenemezsin Kyungsoo. İşin sonuna geldik." dedikten sonra kapıyı eliyle gösterdi.
"İn Kyungsoo, işimi zorlaştırmadan in."
Diyebileceğim hiçbir şey yoktu. Sessizce taksiden indim. Bu adamın söyledikleri doğru muydu yanlış mıydı hiçbir fikrim yoktu. Fakat yüzündeki çaresizlik inanmama yetiyordu. Hızlı adımlarla ailemin yaşadığı küçük eve doğru gidiyordum. Yağmur çiseliyordu. Yağmuru seviyordum. Çünkü, su damlalarınnın sesi beni dinlendiriyordu. Kafamı sola çevirdiğimde eve vardığımı fark ettim. Zili çaldım, açan yoktu. Bahçeye doğru ilerledim, mutfak balkonu açıktı. Balkondan içeriye girdim. Ev karanlıktı. Önümü göremiyordum. Cebimdeki telefonu elime alıp, feneri açtım. Ev çok soğuktu. Telefonum çalmasıyla ekran parlaklığı etrafa yayılmıştı. Arayan Krystal'dı.
"Kyungsoo, hemen o evden çık hemen."
"Sen benim evde olduğumu nereden biliyorsun?"
"Kyungsoo zaman az hemen o evden çık. Aileni zaten öldürdü bunu sen de biliyorsun, eğer birkaç dakika daha orada bulunursan sana zarar verebilir. Kyungsoo hemen oradan kaç."
"Hayır onlar ölmedi Krystal."
"Ah, Kyungsoo. Öldüklerini sen de biliyorsun, katil sadece seni istiyor farkında değil misin? Ona istediğini verme. Lütfen Kyungsoo, sadece bu seferlik beni dinle. Eğer sana bir şey olursa Jongin mahvolur. Jongin'in mahvolmasını ikimizde istemeyiz. Oradan kaç Kyungsoo. Hemen."
Telefonu kapattıktan sonra, hızlı adımlarla evden çıktım. Krystal bu olayın içinde olmalıydı ki, katilin ne yapacağını biliyordu. Koşar adımlar ile yürüyordum ki telefonum yine titreşti. Katilden mesaj gelmişti.
Bilinmeyen Numara: Krystal bana ihanet etti. Ve seni kurtardı Kyungsoo. Bana yapılan her şeyin bir bedeli vardır. Babanı öldürürken o kadar mutluydum ki, her yaptığı şeyin bedeli ödedi. Annendi öldü Kyungsoo. Bilirsin kötülerin yanında iyilerde yanar. Şunu unutma hepiniz yaptıklarınızın bedelini ödeyeceksiniz. Ah minik Soo, sıradaki kim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who is next || KaiSoo
FanfictionOrada kanlı bir kağıt duruyordu, kağıdı almak için eğildim. Kağıdı elime alıp katilin yazdığı nota baktım. "Sıradaki kim?"