-Sen de mi buradaydın?
+Ee... Evet. Buralardaydım.
Buralardaydım. Yanındaydım. En çok olmak istediğim yerdeydim. Bir yürüyüş mesafesi kadar yakınındaydım. Ama çok da uzaktım ona. Ellerini tutamıyordum mesela. Kilometrelerce uzaktaydı ellerimiz birbirine; benim için.
-Hep çıkar mısın böyle? dedi.
+Pek değil. Aslına bakarsan yağmur yağmaya başladığında eve dönmek için karar almıştım. Seni görünce vazgeçtim. Merhaba demek için geliyordum yanına. Bazen ıslanmak da işe yarıyormuş demek ki!
Yürümeye devam ettik. Bir banka oturduk sonra. Elini cebine götürdü. Bir sigara çıkarttı. Biraz eskimiş, boyası kalkmış, zar zor yanan çakmağıyla yaktı. Cebindeki tütün tanelerini temizledi. Bir tane de bana uzattı.
-İçer misin?
+Hayır. Ben pek sevmiyorum öyle şeyleri. Kokusu da kötü, tadı da.
Güldü.
-Çocuk gibisin! dedi.
+Keşke hep öyle kalsaydık. Kötülükle tanışmazdık hem. İnsanları tanımazdık!
-Peki beni neden tanımaya çalışıyorsun? Beni çok mu farklı buldun?
Korktuğum başıma gelmişti. Şimdi ne diyecektim? Bunu soran gerçekten Alesia mıydı? Bir arkadaş edasıyla cevap verebilirdim. Ya da içimde olan biten her şeyi bir çırpıda anlatabilirdim. Ama bende bir tür hayal kırıklığı oluşmuştu. Birbirimize hiç düşündürücü sorular sormadan gülüşebildiğimiz o hava yok olmuştu.
Bir anda ayağa kalktım. Söylemem gereken kelimeleri içimin bir yerlerinden bir şekilde bulup da çıkartamıyordum.
+Hayır. Aslında herkes gibisin. Herkes kadar güzelsin. Herkes kadar çirkin. Herkes kadar sıradansın. Ve herkes kadar farklı!
Bir şey demedi. Sustuk. İçime bu ciddi konuşmanın huzursuzluğu dolmuştu. Parka öğleden sonranın ağırlığı çökmüştü...
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah Bu Sen
Short Storyİnsanoğlu, en başından beri kendini kandırmayı çok sevmişti. Kötülüklerini hatırlamamak için unutmayı öğrendi. Acı çekmemek için gitmeyi öğrendi. Ama herkesin yolu bir noktada kesişiyordu. Ve gerçek, sert tokadını o zaman vuruyordu suratlara. El bir...