Bölüm 3: Sevmeye Yakın

32 3 0
                                    

Etrafta kimseler kalmamıştı. Kuş sesleri durmuştu. Sadece uzaktan, eski bir taş plak melodisi geliyordu. Ve bu seste insanın bir türlü dile getiremediği, söylenmesi güç şeylerden birer parça vardı. Yürümeye devam ettik. Ses de biz uzaklaştıkça azalmaya başlamıştı.

O gün evine kadar eşlik etmiştim Alesia'ya. Bana Cumartesi günleri beraber yürüyüş yapabileceğimizi söylemişti. Düşünebiliyor musunuz? Bana!

Eve döndüğümde, tarifi mümkün olmayan, uçsuz bucaksız mutluluklar içinde bulmuştum kendimi. Hiç bitmesini istemeyeceğiniz türlerden bir andı bu. Üstümdeki ıslak kıyafetleri kurularıyla değiştirdim. Sonra yatağıma uzandım. Saat öğleden sonra 4'e geliyordu. Kafamda, Alesia'yla beraber yaşadıklarımızı tekrar tekrar yaşamaya çalışıyordum. En ince ayrıntısına kadar.

İçimden olduğu sürece, her şeyi yapmakta özgürdüm. Kafamın içindeyken, gözlerine bakabiliyordum Alesia'nın. Ellerini tutabiliyordum ve sevdiğimi söyleyebiliyordum. Ah şu hayaller! Onlar da olmasa hayat hiç çekilecek türden bir yer değil.

Lise bitene kadar Alesia'yla Cumartesi günleri saat 12'de Kottenforst parkında buluşuyorduk. Bazen daha erken buluşup bir şeyler yediğimiz de oluyordu. Birbirimizi daha yakından tanımıştık. 4 sene boyunca yaşadığımız her dakikayı, onda gördüğüm her uzvu beynime kazımıştım. Sol kolundaki turkuaz bilekliğinden, cebinden hiç çıkartmadığı tükenmez mor kalemine kadar. İki insanın yaşayabileceği her şeyi yaşamıştık. Ağlaştık. Sonra güldük sıkça. Beraber küfürler ettik. Koştuk, sarıldık, ayrıldık. Küstük, barıştık. Her şeyi yapmıştık. İlk günlerdeki utangaç halimden, o aptal benden eser yoktu artık. Her şey daha güzel oluyordu; onunla birlikte...

Sonra bir gün... Bir gün yine Kottenforst'ta bekliyordum Alesia'yı. Sözleşmiştik bu gün. Erken buluşup kahvaltı yapacaktık. -Hoş, ben zaten hep erken geliyordum ama olsun- Alesia benim kadar korkak değildi. Çok dakik bir kadındı. Geçen zaman hep bir şeyler katmıştı ona. En az benden çalınanlar kadar...

O gün Alesia gelmedi. Ben bekledikçe o gelmedi... Hepimiz az çok umut etmekte diretiriz ya, öyle işte. Hava kararmaya başladığında içimdeki umutlar da söndürmüştü ışıklarını birer birer. Daha fazla beklemenin lüzumu yoktu. Çantamı alıp evin yolunu tuttum. Pazartesi'yi bekliyordum. Ne de olsa okula gelecekti. Öyle telafi edecektim onsuz geçen Cumartesimi. 

Okula gelecekti... Gelecek-ti.

Ah Bu SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin