Eğlence.

29 6 0
                                    

Hızla ilerliyorduk, Onur ile nereye gideceğimiz hakkında bişe konuşmamıştık. Bücürüğe sürpriz demiştik ama banada sürprizdi, sanırım. Hepimizin sevdiği ortak nokta, eski mahallemiz di. Onur ve benim çocukluğumuzun geçtiği yer, Buğlem' in ise doğduğu ve neredeyse beş yılını geçirdiği yerdi. Onur ilerlerken bana doğru dönüp tek kaşını kaldırarak baktı. 

" Söyle bakalım koca hanım, nereye götürüyoruz bu gün bücürük hanımı? " dedi. Ses tonunda öyle bir şefkat vardı ki, bu çocuk abim diye defalarca şükrediyordum. 

" Tabii ki!" diyebilmiştim ki Buğlem lafımı bölüp, 

" Eski mahalleye değil mi, abiciğim? " dedi heycanla. Elimi buğlemin ağzına kapatıp kafasını diğer elimle arkadan destekledikten sonra başını salladım. Genelde böyle severdik onu -Onur ile - bunu bücürük de seviyordu. 

"Biz bu kızı boşuna çok sevmiyoruz. " dedi Onur. 

"O... " dedim ki lafım bu defa da Onur tarafından bölündü. 

"Ablasının bitanesi. Değil mi ? " dedi. Buğlem'e aynadan bakıp göz kırptı. 

" Ne oluyor, be? Siz, ikiniz. Birlik olup da bana ihanet mi edeceksiniz yani. " dedim. Onur' un beni şımartmasından dolayı hep bir yanım şımarıklık doluydu. 

" Onur." dedim. Aklıma gelen bir soruyu sormak için önceden zemin hazırlıyordum. 

" Halime, annem seninle ne konuşacakmış? Geçen gün aramıştı ya. Bu gün de seni sordu. Ne oluyor? Derdi neymiş?" dedim. 

" Sen ne kadar biliyorsan bende o kadar biliyorum konuşmaya gitmedim. Ondan sormuştur bu gün. Ne yüzle sormuşsa. Neyse başka zaman konuşuruz. Hadi siz burada inin ben çocukların yanına gideyim. " dedi. Camdan baktığında anılarım canlanmaya başladı, gözümün önünde. Kocaman bir nefes aldım arabanın kapısını kapatırken. 'Özlemişim' diye düşündüm. İşte yine ver elini anılar, mutluluk, huzur. Burayı seviyordum. Kendimi ait hissettiğim yer burası. Bıraksalar günlerce şöyle şu kaldırım taşında oturup beklerdim. Neyi beklerdim, niye beklerdim onu da bilmiyorum ama beklerdim işte. 

Bücürüğün koşarak arkadaşlarının yanına gidişini izledim, olduğum yerde. Sonra bana doğru gelen Aslı'yı fark ettim. Ona doğru yürümeye başladım. Aslı çocukluktan beri sürekli arkadaşımdı. En iyi derler ya ondan değil di ama arkadaşımdı işte. Bana kimse iyi, çok iyi değildi. En iyi arkadaşım Onur, en sevdiğim oyuncağım da bücürüktü. 

" Vay, siz buralar. Hayrola Gülsüm hanım, hangi dağda kurt öldü? " dedi Aslı. 

" Şuna bak bide pişkin pişkin alay ediyor. En son kim geldi? Evimizin yolunu bildiğiniz yok Aslı hanım. " dedim ona isnat ederek. Sarılıp hasret giderdikten sonra, eski evimizin önüne doğru yürüdük. Mahallemiz sanki bir koridorun üstündeymiş gibiydi. Karşılıklı iki kapısı vardı sanki, apartmanların arasındaydı. Aslı ile dertleşip olanı biteni konuştuk. Aslı ne kadar eve gitmek için ısrar ettiyse de kaldırımın kenarına ilişmek daha çok hoşuma gidiyordu. Hem burada Buğlem de gözümün önündeydi. 

" Ee, Onur ne yapıyor? Onun hayatında bir değişiklik var mı? " diye sordu Aslı meraklı bakışlarını gizlemeye çalışarak. 

"Aynı. Bildiğin gibi, sap sap takılıyor. Bir gün olurda Buğlem ve benden kurtulursa, o zaman olur belki birşeyler. Gerçi pek umudum yokta. " dedim, kahkahamı bastırarak. Muhabbetimiz sarpa sarmıştı ki Buğlem'in sesiyle irkildim. 

"Ablaa! Ablaa! Bak burada kim var. " 

Kafamı çevirdiğimde en son babamın başına o olay geldiği gün tesadüfen karşılaştığım Hatip! Buğlem' in yanında bana bakıyordu. Bir dakika. Ne? Ne alaka? Sahte bir gülüş yerleştirdim suratıma. Öylesine sahteki, gözlerimin kenarında çizgiler oluşuverdi. Ne yapmam gerekiyor du? Hem bu ne samimiyet? Neden Buğlem onu bana göstermişti? Aslı ya dönüp soran gözlerle bakınca, omzunu silkeledi - dudak kıvırması cabası-. 

Islak zeminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin