Senelerce kaçtığım o anla karşı karşıyayım. Ne yapmam gerektiğini daha önce hiç düşünmemiştim. Neredeyse beş senedir bir kelam dahi etmediğim o kadın karşımda gözlerime bakıyordu. Anne mi demem gerekirdi şimdi? Demesem?
"Buğlem babamı görmek isteyince bizde onu getirdik. Üç aydır görmedik, özlemişiz. " dedim ondan gözlerimi kaçırarak. Sanki kocaman sırları vardı. Bana bakan gözler onu anlatmaya çalışıyordu. Ama, ama bu sırların bir o kadar kocaman perdeleri vardı. Onları kapatan sarıp sarmalayan.
"Bende özledim. Hepinizi. Onur, o yok mu? Neden gelmedi?" dedi.
"Babam nasıl? " dedim sorularına ve bakışlarına aldırmadan. " Sen davet etmiyorsun ama biz, sanırım içeriye girmek istiyoruz. " dedim, Buğlem ile birlikte içeriye doğru girerken.
" Çok iyi. Ona çok iyi bakıyorlar, sanırım maaşları artmış. Doğal olarak hızmetleri de artırdılar. " dedi anne demeye mecbur olduğum kadın. Ona kin dolu bakışlar attıktan sonra Buğlem'i odaya doğru yöneltip hızla anneye - ona böyle hitap etmek daha iyi geliyor - döndüm.
" Babama bakma şartıyla bu gün buradasın ve hasta bakıcıların nasıl baktığından bahsediyorsun. Ya sen son yüzyılın en kalitesiz insanısın. Bilmem bunun farkında mısın? Sana anne demeye mahkum üç velet var yer yüzünde. Onlara mı güveniyorsun? Boşa hepsi boşa. Geçen gün seni aynı malikhanenin önünde görmüş Onur. Hani gitmeyecektin? Ya pisliksin sen. Hemde en adi pislik. " dedim,ama dediklerimi ben bile sonradan duyuyordum. Ne dediğimi yada nasıl dediğimi umursamadan demiştim birşeyler. Üstelik karşımdakinin kim olduğuna aldırış bile etmeden.
"Onu özlediğimi söylemiştim ama, sanırım o benim hakkımda aynı şeyleri düşünmüyor. Onur, o doldurdu değil mi seni bana karşı. Bu çocuk ne yapmaya çalışıyor? " dedi sinir bozucu bir gevşeklikle. Ona söylenmemesi gereken bir ton lafı ben ona içimden saydırıyordum.
" Hayır... " dedim korumacı ifademle. " ...eve geldi. İçmişti. Sebebinin sen olduğunu bildiğim halde ısrar ettim. Anlattı. Sonuç, sen çıktın. Tam tahmin ettiğim gibi. Sebep sendin, ama olay bu sefer daha kötüydü. Onunla, o pis herifle yattın mı?" dedim. Son kelime beynimin içinde yankılanırken, ben bu sorunun cevabını bekleyen gözlerle o kadına baktım.
" Bana..." dedim, bunu söylerken sesim olabildiğince titrek çıkmıştı. Hani, ağladı ağlayacak, muhabbeti var ya işte ondan. "Babama...." diyebilmiştim göz yaşlarımın içinde bana tepkisiz, hissizce bakan o kadına. " Bunu yaptın mı? " diye tamamladım sonunda. Ama tam tahmin ettiğim gibi ne bir tepki, nede bir cevap yoktu. " Bu son demiştin, bitti, yapmayacağım, bilmem ne bilmem ne. Bir ton nutuk çekmiştin geçen sefer. Ne oldu? Yine zevk kurbanı oldun, biraz toparlanman gerek falan filan, öyle değil mi? Onunla yapmazsın sanıyordum. Herkese neyse ama o. Babamı bu hale getiren o pislik herifle yatmakta ne demek? O kadar mı alçaldın? Seni bir pavyona işe koyalım? En azından para kazanırsın. " dedim. Dediklerimin farkına bende sonradan varıyordum, ama , demiştim artık. Söylediklerimi anlayınca gözleri pörtlercesine açılmıştı.
" Ne? " dedi.
" Duyduğun gibi. " dedim. Allahım. Bende onun kadar pis mi bakıyordum, hissizleşince? Neyseki babama benziyordum.
" Babama söyleyeceğim bu sefer. Artık yeter. " dedim. Hayır anlamadığım bu kadın neyin peşimde?
" Lütfen! Zaten Onur'a yeterince rezil olmuşum. Baban duymasın. En azından şimdi. Hem Buğlem de onunla. Lütfen Gülsüm. " dediği an beynim şimşeklenmiş gibi hissettim.
" Adımı ağzına almayacağın için, babamın ölüsü üzerine yemin etmiştin. Almayacaktın. İşte bu kadarsın, hani ilk anne demişim ya, işte o güne lanet olsun. Son nefesimi verseymişim de sana onu söylemeseymişim. Tabi insan sonradan anlıyor bir çok hatasını. " dedim sesimin son çıkış çizgisine ulaştığını hissederken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Islak zemin
Ficção Adolescente- ZEMİN ISLAK, içindeki çocuğun dizi kanayabilir, DÜŞME ÇOCUK...