Recep'in ayağa kalkmaya yeltenmesi üzerine
"otur, evladım otur. Rahatsız olma "
dedi ve Recep'in kalkmasına mani oldu.
+Eee! Anlat bakalım Recep evladım nasılsın?
-İyiyim Allah'a şükür hocam siz nasılsınız?
+Hamdolsun oğlum iyiyim. Anlat bakalım; abin, ablaların, annen, baban nasıl?
-hepsi iyiler hamdolsun hocam. Abim, babam ve büyük ablam çalışıyor, annem ve diğer ablam ise ev işleri ile uğraşıyorlar.
+senin okul nasıl gidiyor peki?
-Güzel gidiyor hocam. Derslerime çok çalışıyorum.
+Hmm güzel.
Recep'in biraz rahatlamasını istemiş olacaktı ki okuldan bahsetmesin istemişti.
+Geçen yıl neler öğrendin mesela anlatır mısın biraz?
-Matematikte işlemleri, Türkçede noktalama işaretlerini, tarihte Türkiye'nin kuruluşunu öğrettiler.
+Öyle mi söyle bakalım Türkiye'yi kim kurdu?
-Mustafa Kemal Atatürk
Aferin dercesine gülümseyerek devam etti:
+Peki sen seviyor musun Mustafa Kemal'i?
Bu soru üzerine biraz duraksadıktan sonra cevap verdi:
-Hayır. Sevmiyorum.
Doğrusu böyle bir cevap beklemeyen hoca biraz şaşırmış biraz da mutlu olmuştu. Kendisiyle aynı düşünceye sahip ve düşündüğünü korkusuzca söyleyebilen biri vardı karşısında.
+Peki neden sevmiyorsun?
-Babam söylemişti biz onun yüzünden dinimizi rahat rahat yaşayamıyormuşuz. Hem o Müslümanlara çok kötülükler yapmış, Müslümanları öldürmüş.
Recep'in söylediği bu şeyler yalan yanlışta olsa hocanın gerçekten çok hoşuna gitmişti. Recep anlattıkça hocanın ona olan hayranlığı artıyor ve daha önce "acaba bana yardım edebilecek kişi bu çocuk mu? "sorusuna kesin bir yanıt oluşuyordu. Evet o çocuk bu çocuktu. Hoca soruyor recep ise sorulan soruları cevaplıyor derken namaz saati gelmişti. Evde abdestlerini aldıktan sonra camiye doğru yola koyulmuşlardı.