Kapıdan içeri girdi ve yüksek bir sesle selamını verdi:
+selamünaleyküm
-aleykümselam
Selamlaştıktan sonra mahallede en samimi olduğu insanların Ragıp bey ve Bekir beyin yanına oturdu. Ragıp bey 57 yaşında, emekli bir beydi. Hanımı yaklaşık üç sene önce vefat etmiş Ragıp bey ise eşinin vefatından sonra kendisini ibadete vermişti. Yaşına göre, kırlaşmış saçları görmezlikten gelinirse, fiziken 30 yaşlardaki bir insana taş çıkarırdı. Bekir bey recebin ve aynı zamanda 3 çocuğunun da babasıydı. Henüz 34 yaşında olmasına rağmen yaşamaktan yorulmuş, çökmüş bir insandı. sanki dünyanın bütün yükü onun omuzlarındaymış ve bu yükler sırtından hiç inmiyormuş gibi bitkindi. Hafiften kamburu çıkmış daha şimdiden saçının siyahı aklarla boğuşur olmuştu. İkisi de(Ragıp bey ve Bekir bey) cami cemaatinin değişmez fertlerindendi. Hocayla münasebetleri de buradan geliyordu.
Ragıp bey ve Bekir beyle kısa bir hal hatır sohbeti yaptıktan sonra kıraathanede ki sohbete kulak verdi. Aslında her zaman ki konular konuşuluyordu. Çoğu yerde olduğu gibi buradaki sohbetinde başrol oyuncusu siyasetti. Aslında hocanın siyasetle ilgili sohbetlerde çok şey söyleyebilme, doğru değerlendirmeler yaparak bir siyasi gibi karşısındakine aktarabilme yeteneği olmasına rağmen o bu tür sohbetlerde hiç konuşmaz tek bir yorum dahi yapmazdı.