Bölüm şarkısı: Melanie Pain - La Cigarette.***
***
Yalnız değilsin.
Yalnız değilsin, kendim.
Bu karşında gördüğün yüzün her bir santimi, bu parlak acı kahve gözler içerisinde yirmi sene taşıyor.
Yirmi farklı kız çocuğu karşımda duruyor...
Hepsinde bir yara izi, tam sol yanında can buluyor.
Hiç geçmeyen hayatın soluk isi, benliğindeki kokuya siniyor.
Bakıyorsun, görmüyorsun.
Görüyorsun, bakmıyorsun.
Sen bazen fazlaca benden gidiyorsun.
Yalnız değilsin, kendim.
Yalnız değilsin.
Hiç olmadın.
Hiç yaşamadın.***
Bakmak ve görmek farklı şeylerdi.
İkisinde de ortak nokta olan tek şey nesnelerin gözlerimize vuran yansımasıydı ancak yüklenilen anlamlar iki farklı yol ayrımıydı. Her aynaya baktığımda gördüğüm kişi farklıydı, her gördüğüm kişinin yüzünde binbir türlü his yüklüydü. Her sabah gördüğüm bu yüzü bir kez de bu dünyada ve bu denli uzun bir aradan sonra çökmüş bir şekilde gördüğümde yaptığım ilk şey ellerimle yüzüme dokunmak oldu. Parmaklarımın altında can bulan ten sanki bana ait değilmiş gibiydi. Porselen, pürüzsüz bir maske gibi suratıma sürülen boyaların dokusu parmaklarıma bulaştığında ellerimi yüzümden çektim.
Bu ben değildim.
Üzerimdeki beyaz, etekleri uçuş uçuş olan ve altın işlemeli elbiseye çevirdim bu sefer bakışlarımı. Olmuyordu, aitlik hissini zerre kadar hissedemiyordum. Akan bir suya ne kadar boya karıştırırsanız karıştırın su bir süre sonra yine eski haline dönerdi, bilirdiniz. O halde bunun mânâsı neydi?
"Her şeyi anladın değil mi?" dedi Fabilar, belki de bugün bininci kez soruyordu bunu. Saçlarımı dağınık bırakmak yerine salaş bir topuzla önümden arkaya uzanan bir örgüyü tercih etmişti, bana böylesinin daha çok yakışacağını ve doğal duracağını söylemişti. Saç örgümü topuzuma sıkıştırdıktan sonra incili bir tokayı saçlarıma takarken aynada göz göze geldik Fabilar'la. "Bakma bana öyle, Hezaren. Bu kraliyet seçimlerinin ne denli önemli olduğu hakkında hiçbir fikrin yok senin. Sana yardımcı olmaya çalışıyorum burada!"
"Sen sadece kendini düşünüyorsun," dedim bakışlarımı aynadan çekerek.
"Bu da ne demek şimdi?" diye sordu arkamdan sağ yanıma geçerek.
"Eğer o baloda insan olduğum fark edilirse bana yardım ettiğin için muhtemelen seni de sorumlu tutacaklar." Ona baktım. "Benim fark edilmemi istemiyorsun çünkü kim olduğunu dahi bilmediğim o konsey dedikleri şahıslar tarafından yakalanmaktan korkuyorsun." Fabilar'ın yüzü bir an sarsılırmış gibi oldu ama biliyordum, o da hiçbir şey hissedemeyenler arasındaydı. Söylediklerim gerçekti, bir tepki vermemesinden anlayabiliyordum bunu. Bu dünyada herkes kendi çıkarları uğuruna yaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN BİR HİSSİ
Fantasy"Kötü olan her zaman ilgi çekicidir, mühim olan kötünün de sana ilgi duyması." • "Karanlık karanlığı defedemez, bunu sadece ışık yapabilir. Nefret nefreti defedemez, bunu sadece sevgi yapabilir." der...