2-İLK GÜN

171 68 6
                                    

İnsan kendini boşlukta hisseder miydi bilmiyordum ama ben kendimi bir boşluktaymışım gibi hissediyordum. Yaptığım anlaşmaya hala inanamıyordum. Bunu birkaç gün önce bana söyleseler suratına boş boş bakıp göz devirerek geçip giderdim yanından. 

Neler olacaktı bilmiyordum. Sırf benim yüzümden kimseye zarar gelmesin diye çıktığım yolda bana zarar gelirse ne yapacaktım onu da bilmiyordum.

"Lara kahvaltı hazır, Savaş Bey çıktı evden. İn aşağı istersen." Bana seslenen daha dün tanıştığım Gülay Teyzeye baktım. Sanırım onu sevmiştim, bu evde çalışıyordu.

"Yok canım pek bir şey istemiyor. Birazdan çıkacağım zaten ?"

O da bir şey demeden çıktı odadan. Belki de bu yüzden sevmiştim onu; irdelemiyordu konuları. Ayrıca burada hazırlanmış bir odam olduğunu öğrenmiştim. Anlaşmaya bağlı kalırsam hayatımı normal olarak devam ettireceğimi biliyordum ama burada kalmak içimde bir yerlere dokunuyor, gururumu gocunduruyordu. 

Yorganı üstümden attım ve banyoya girdim. Avuçlarımı suyla doldururken yüzümü inceliyordum. Güzel bir kızdım. Pürüzsüz bir ten, yeşile yakın ela gözler, küçük burun ve dolgun dudaklarım vardı. Omzumdan sırtıma uzanan kumral saçlarımı seviyordum. Avucumdaki suyla yüzümü yıkadım ve odaya geri döndüm. Odadan aldığım etek ve bluzu giyindikten sonra çantamı alıp indim aşağıya. Bugün stajımın son günüydü. Beni hastaneye korumalardan biri götürecekti. Hayır yani ben kendimde gidebiliyordum.

"Gerek yok ben kendim giderim hastaneye." dedim beni götürecek olana. 

"Olmaz Lara Hanım Savaş Bey'in emri üzerine sizi benim götürmem gerekiyor." Yüzünden kararlılığı okunuyordu. Nefesimi gürültülü bir şekilde bıraktıktan sonra arabanın arka koltuğuna geçtim. 

Hastaneden çıktığımda sabah beni getiren korumanın hala burada olduğunu görünce şaşırdım. Bunca saat burada mı beklemişti. Benim için açtığı kapıdan arabaya geçip oturdum. Araba yolculuklarını severdim ama böyle zorunlu halde yaptığım her şeyden nefret ederdim ki böyle çekilmez oluyordu. Araba durunca inip hızla büyük evin kapısına yürüdüm. Ben daha kapıya varamamışken açılınca ilk bir korktum ama hemen toparlanıp odama yol aldım. Ortalıkta gezinmek istemiyordum. Çantamı yatağın üstüne koyup elimi yüzümü yıkadım. Kendi eşyalarımı görünce kitaplarımı getirmişlerdir umarım diye bavullardan birinin zincirini açtım. Neyse ki getirmişlerdi. En son okuduğum romanı açıp kaldığım yerden okumaya devam ettim.

Karnımdan gelen sesle yemek yemediğimi hatırladım. Hastanede bir şeyler atıştırmıştım ama gene acıkmıştım. Kitabımı komodinin üstüne bırakıp kalktım. Saatlerdir kitap okuyordum ve her yerim ağrıyordu. Okumaya başlayınca duramıyordum ve kitaplar sayesinde düşünmeyi unutuyordum. Bazı kitap karakterlerinde kendimi görüyor ve daha bir heyecanla okuyordum o sayfaları.
Merdivenleri indikten hemen sonra mutfağa yöneldim. Gerçekten acıkmıştım. Mutfakta zaten masa hazırdı ve Gülay abla ortalıkta görünmüyordu. Pekala sanırım otursam bir şey olmazdı. 

"Acıktıysan otur. Ben birazdan geleceğim." Arkamdan gelen tok sesle ürperdim. Kafamı belli belirsiz sallayıp hemen masaya oturdum. Bu adamdan korkulurdu. Çatalıma aldığım eti hızlı hızlı çiğneyip yutarken acaba ne zaman gelir hesaplıyordum. Ona göre kalkar odama giderdim. Ağzımdaki lokmayı yutup ayağa kalktım. Ama kalkar kalkmaz duyduğum sesle oturmam bir oldu.

"Konuşmamız gereken bazı konular var. Ondan sonra kalkarsın."

Ağır hareketlerle masaya oturdu ve eline çatalını alıp bir parça et attı ağzına. "Yine okula gideceksin, ama biraz daha dikkatli olmalısın. Sonuçta benimle çalışacaksın ve filmlerdeki gibi yürümüyor bu işler. Mesela seni korumalardan biri götürüp getirecek. Bir şey lazım olursa yine onlardan birine söyle onlar getirir." 

Racon: AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin