Bolum-197

1.1K 17 2
                                    

Bana itaat etmek için gelmiş olsa bile zamanla beni kendisine itaat eder duruma getirebilirdi. Birkaç kere daha deneme yaptım. Kaşıma hiç bir şey çıkmadı. Korkuyor olsam da bana yardım edebilecek varlıkların olduğu düşüncesi ve dedemin yazdığı son bölümdeki yazıların verdiği güven ile devam ettim.  Sonunda Arapça konuşan ve Müslüman olduğunu düşündüğüm bir şerli gelmişti. Karşımda dikildi. Bana yüzü dönük gelmişti. Hiç korkunç değildi. Sesi cezp ediciydi. Zaten o duruşu bile onun iyi biri olduğunu gösterir nitelikteydi.
Bana dönüp “ insanoğlu, beni neden çağırdın“dedi.  Bana hizmet edecek ve bulunduğum durumdan beni kurtaracak hizmet karlar arıyorum dedim. içinde bulunduğun durumdan seni kurtaracak hizmetkarlara zaten sahipsin. Ben sana hizmet etmek isterim fakat senin hizmet karların senin için yeterli olacaktır dedi. Bunu dedikten sonra mumlarım söndü karanlıkta kaldım. Bir tane mumu etrafı aydınlatmak için yaktım. Bu gece öğrenmiştim ki; dedemin bıraktığı hizmet karlarım hala varlardı ve bana hizmet ediyorlardı. Peki ya onlar neredeydi…  

Onların nerede olduğunu düşünmeye başladım. Hala benim emrimde olmalarına rağmen neden bana yardımcı olmuyorlardı. Onları tekrardan çağırmak için kağıdı  ezbere okumaya başladım. Defalarca okumama rağmen hiçbir sonuç olmadı. Yanlış okuduğumu düşünerek kağıdı aldım. Ama kağıtta bir tuhaflık vardı ilk 4 bölüm normal olmasına rağmen beşinci bölüm sanki kabarık bir yazı şeklindeydi. Elimi tutup üzerinde gezdirdiğimde yazıların tamamını hissedebiliyordum. Hemen depodan eşyalarımı toparlayıp gizlice tekrardan eve girdim. Kağıda mum ışığından ziyade bir de evin dışında bakmak istedim. Kağıt bambaşka bir hale bürünmüştü ilk bulduğum kağıt kesinlikle bu değil..
Bana Hocanın söylediği gibi beşinci bölümde, benim emrimde olanları yok etmem için yazılı olanların yazdığını düşündüğümde o bölümü  yırttım. Belki de bu yüzden, onları en sonunda yok edeceğim korkusu ile bana hizmet etmekten geri duruyorlardı. Bu kısmını yırttığımda sanki yazılar daha kabarık, daha okunası bir hal aldı. Kalkıp mutfak tezgahına gittim. Elime çakma alıp kağıdın bir köşesinden tutuşturdum. Kağıt yıllardır yanmayı beklermiş gibi köşesini tutuşturulduğunda masmavi bir duman çıkararak anında kül oldu. Lakin kabarık olan yazılar olduğu gibi duruyordu. Resmen Arapça yazılar harf harf katı bir şekilde duruyordu. Birinin üzerine parmakla basıldığımda sert olduğunu gördüm. Tamamını elimle sıyırıp lavaboya döktüm. Suyu açtığımda suyla temas eden her harf eriyerek yok oldu. Gözlerime inanamadım.  

Artık bunu yaptığın için benim hizmetinde olan cinleri, hiçbir zaman hiçbir şekilde yok edemeyecektim. Bu bölümdeki yazıları hiçbir kitapta hiçbir kaynakta asla bulamayacaktım. Bu arada içeriden sesler geldiğini duydum. Annem ya da babam muhtemelen tuvalete kalkmış olacaktı ki mutfağın ışığının yanık olduğunu gördükleri için mutfağa geleceklerini tahmin ederek hemen ortalıkta ne varsa toparladım. Kapı açıldığında içeri annem girdi ona su içmeye kaldığımı söyledim. Annemin farkına varmaması için uyku sersemi numarası yaptım. Annem mutfakta iken ben de gidip yatağıma yattım. Daha sabah olmasına çok vardı. Annem ışığı kapattığında ortalık zifiri karanlık oldu. O anda içime bir sıkıntı çöktü. Resmen boğazıma kadar daralmıştım. Bir anda odanın perdeleri açıldı. Camın dışından bana bakan dört tane yüzü vardı. Gözleri kocaman saçları kel ve suratları koyu yeşil bir haldeydi. Bana doğru bakarak ağızlarını açtılar dişleri sipsivriydi. O anda binlerce gölge bizim mutfaktan koşarak camdan dışarı atladılar. Resmen bana Camdan bakanların üzerine saldırıyorlardı. Bu görüntü karşısında yatağımda donup kaldım. Camdan atlayanlar benim emrimde olanlardı. Neredeyse on dakika akın-akın siyah gölgeler camdan dışarıya atladılar. En sonunda yavaş-yavaş camın önüne gelen siyah uzun pelerinli saçları yere kadar uzun, süzülerek giden bir varlık gördüm.

Kafasını bana çevirip baktığında işte o an, işte o göz göze geldiğim varlık zuzumbilesinin ta kendisiydi. Bana doğru resmen aşık bir genç kız edasıyla dolu dolu gözleriyle bakarak, kafasını çevirip camdan atladı. Bu gördüklerim karşısında bir anda ayağa kalkıp camdan dışarı baktım. Camdan kafamı uzattığımda yerde binlerce üst üste dolmuş kedi ölüsü gördüm.  
Kedilerin başında kafası kel, gözleri kocaman olan şerli varlıklardan biri ile zuzumbilesi birbirlerini öldürmeye çalışıyorlardı. O anda kafası kel olan başka bir şerli varlık ile diğer şerli varlık zuzumbilesinin koluna girip zuzumbilesinin yüzü bana dönük bir halde uçarak gökyüzünde gözden kayboldular. Hiç unutamadım şey ise zuzumbilesinin giderken uzun saçlarının uçuşmasayıdı...

O geceden, başka hiçbir şeyi hatırlamıyorum. Sabah annemin sesiyle uyandım. Gözlerimi açtım. Direkt karşıma bakmak istedim. Karşımda bir pencere yoktu. Hatta o odada değildim. Burayı bir yerden hatırlıyorum. Hemen ayağa zıpladım. Bu ev bizim ev değil. Bu olamazdı. Bu imkansızdı.  Rüya görüyor olmalıyım. Ellerimi avucumun içine aldım.
Koşarak dışarı çıktım. Bu ev bizim, diğer köydeki evdi. 

Zuzumbilesi Hikayesi - FullHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin