✴ VİLE - 6 ✴

83 15 72
                                    

Bölüm 6 : Gökyüzü kokan kadın

Kendimdeydim. Hiç olmadığım kadar kendimdeydim. Fakat ne gözlerimi açabiliyor, ne konuşabiliyor, ne de hareket edebiliyordum.

Kollarımın sallanmasına izin veriyor, başımın ve bacaklarımın altındaki ellerin sahibine bakabilmek için gözlerimi açmaya çalışıyordum. Fakat olmuyordu. Bırakın gözlerimi açmayı, işaret parmağımı bile kıpırdatamıyordum.

"Kendine gel, lütfen."

Kalın denilemeyecek kadar ince, ince denilemeyecek kadar da kalın, pürüzlü bir ses kulaklarıma doluverdiğinde, nefesimi düzene sokmaya çalıştım.

Kendimdeydim.

Derin bir nefes sesi kulaklarımda dans ettiğinde, ağrıyan başımı unutmak için başka bir şeye odaklanmaya çalıştım.

Mide bulantıma mı odaklanmalıydım? Ya da... Vücudumun acıyan bölgelerine mi? Yoksa eklem bölgelerimin ağrılarına mı? Neye odaklanmalıydım?

Bir acıyı unutmak için, başka bir acıya mı odaklanmalıydım?

Derin bir nefes alırken, gelen öksürme isteğiyle birlikte yüzümü buruşturdum ve birkaç kez öksürüverdim. Ciğerlerim yerinden kopacakmış gibi hissederken, gözlerimi aralamaya çalıştım.

Bu kez, başarılı da olmuştum.

Kurumuş dudaklarımı, dilim yardımıyla ıslattıktan sonra gözlerimi kısarak, kucağında beni taşıyan genç adama bakma fırsatı bulabilmiştim.

"İyi misin?"

Çocuk, bir yandan bana soru sorarken, diğer yandan da yürümeye devam ediyordu. Kafamı salladım usul usul ve konuştum.

"Teşekkür ederim, ama kendim yürüyebilecek durumdayım..."

Çocuk, gözlerini gözlerime sabitleyip bir bakış attıktan sonra kafasını tam karşıya çevirdi ve yürümeye devam etti.

"Ah, Dalya! Kuzum! Ne oldu sana?"

Nevrim Hemşirenin tiz sesi kulaklarıma dolarken, baş ağrımın şiddetlenmesiyle suratımı buruşturuverdim.

"Aşağıda, merdivenin ucunda buldum. Baygın yatıyordu."

Çocuğun konuşmasıyla birlikte Nevrim Hemşire, "Eh, ama kızım..." diye mırıldandı. "Ben sana demedim mi ben getiririm diye?"

Aklıma gelen şey, aniden doğrulmama sebep olurken, "Kahveler..." diye mırıldanıverdim. Sahi, Yağız ile kahve içecektik biz...

"Ama Dalya, sen de... Hâlâ kahve diyorsun. Dur, ben seni odana götüreyim."

Genç adam beni yere indirdiğinde, bakışlarımı ona doğrulttum. Badem rengi gözlerine bakarken, "Teşekkür ederim." diye mırıldanıverdim. Nevrim Hemşireye dönerken, "Yağız beni çok merak etmiştir, gideyim ben." diyebilmiştim.

Nevrim Hemşire, "Sen şimdi giderken kahve de alırsın... Tanımıyorum sanki seni. Dur dur, tek gitme. Kahveleri ben alırım. Çakıl... Tatlım, Dalya'yı odasına götürebilir misin? 349 numara." dediğinde, kaşlarım çatıldı.

"Gerek yok, ben gidebilirim."

Nevrim Hemşire, "Dalya'yı odasına bıraktıktan sonra Sinan Bey'i de çağır, olur mu canım?" diye sorduktan sonra gülümsedi ve el sallayarak merdivenlere yöneldi.

Bakışlarımı çocuğa çevirirken, "Gerçekten çok mahcup oldum..." diye mırıldandığımda, gülümsedi. "İsmim Çakıl." dediğinde, "Dalya." diyebilmiştim.

VİLE | DÜNYA VE GÜNEŞ *ASKIYA ALINDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin