7.Bölüm

287 59 41
                                    

Bahçede curcuna oluşmuştu ve Jihoon bundan nasıl kaçacağını bilmiyordu. Herkes sağa sola saldırıyordu ve kalabalığın bir çoğu Seungcheol'un üzerindeyken, diğer yarısı bayılan Leydi Hei'in başındaydı.

''Leydi Hei!'' Diye bağırıyorlardı. ''Bayılmış!''

Ardından hizmetçiler sağa sola koşuştururken, Jihoon'un sessizce ayakta dikilmesi haksızlık gibi geliyordu.

''Neden böyle bir şey oldu şimdi? Doktor var mı burada?!''

Tuhaf bir şekilde Jihoon'un aklında o gün ilgili pek bir şey kalmamıştı, bir haftadan uzun bir süre Seungcheol'un cenazesi ile ilgilenmişti. Evde bunu kendisinden başka halledebilecek birisinin olmadığı bilgisi her şekilde beynindeydi. ''Seungcheol'' diyordu, ''Yaşarken bana çektirdikleri yetmezmiş gibi ölümü bile üzerime yük.'' diye ekliyordu.

Sonunda tüm bu cenaze ve insanları misafir etme faslı bittiğinde, hizmetçilere bir haftalık maaşlı izin vermişti. Yağmur yağıyorken onlarla beraber dışarıya çıktı, kar yağmasını istiyordu.

''Biz gidiyoruz o halde, Lord Jihoon. Haftaya görüşmek üzere.'' [LEYDİ DİYEMİYORSAM LORD DERİM DEDİM AMA BU DA OLMUYOR GİBİ, SİNİRLERİM BOZULDU.]

''Kendinizi dikkat edin.'' Üzerindeki kalın ve tilki tüyünden yapılan pelerini kafasını geçirdi. Yağmurun genişlediğini hissettiğinde sulu karın geldiğini fark etmişti. ''Her şey için teşekkürler. Ailelerinizle güzel bir noel geçirin.'' Dedi. Yüzü hala ifadesizdi ancak sesi parıldıyordu, muhtemelen kar yağmaya başladığındandır.

''Size de Lordum. Mutlu noeller.'' At arabasına binmek için ayrılacakları sırada, en yaşlı hizmetçi ona döndü. ''Jihoon Leydi Hei'i hastaneye göndermek istemediğinize emin misiniz?''

Kafasını biraz eğdi ve tebessüm etti. ''Merak etme, şu anda şokta sadece. Evlat acısı çekiyor. Zamanla düzelecektir.''

''Ama tatil yapmamız için hepimizi eve gönderiyorsunuz. Malikaneyi tek başınıza nasıl idare edeceksiniz?''

Jihoon bilgelikle gülümsedi yaşlı kadının suratına doğru, gözleri kısılmıştı. ''Altı üstü bir hafta, daha önce yeterince ev işi yapmıştım. Beni düşünmeyin.''

''Madem öyle, kendinize iyi bakın. Hoşça kalın, görüşmek üzere.''

Başka bir at arabası geldiğinde, hizmetçilerden biri, ''Hmm? Bir araba geldi. Misafir mi çağırmıştınız lordum?'' diye sordu. Arabadan inen Soonyoung'u fark ettiklerinde kıkırdadılar. ''Ah, küçük bey Soonyoung dönmüş.''

Soonyoung kafasındaki şapkayı tutarak selam verdi genç kızlara, ''Merhaba hanımlar.'' dedi yan bir şekilde sırıtırken. Kızların üzerinde bakışlarını dolaştırdığında, ''Aa? Lily, neden böyle giyidiniz? Kovuldunuz mu yoksa?'' sordu.

''Hayır efendim, Lord Jihoon bize bir hafta ücretli izin verdi!'' Diye şakıdı Lily. Muhtemelen buna en çok sevinen kişi oydu.

Soonyoung bakışlarını yere eğip tekrar gülümsedi. Bu sefer ki, düşünceleri yüzünden olan çok gerçekçi bir gülümseyişti. ''Öyle mi? Anlaşılan Jihoon, annemden daha cömert bir işveren olacak.''

''Son birkaç gündür neredeydiniz küçük bey, yine evden kaçtınız sandık!''

''Ah, kızına piyano dersleri vermek için dükün evine gitmiştim. Tiyatroya gidip birkaç resital de verdim.''

''Dük mü? Kızı güzel miydi bare?'' Lily kıkırdadı.

Soonyoung güldü. ''Leydi Kate'in yaşı küçük. Ancak düşeş beni epey beğendi. Özel piyanist olmamı istedi.''

Jihoon's secret | soonhoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin