BÖLÜM 5

29 6 3
                                    



Kayra

Duygularımı açıklamak için acele mi etmiştim acaba? Ama başka zaman bu kadar cesaret edemem ki! Hiçbir şey söylemeden yüzüme bakıyordu. Bu normal bir şey mi? Sonunda konuşmak için ağzını açmıştı ki tekrar kapattı. Tekrar açtı, tekrar kapattı. Tamam pek anlaşamıyoruz. Hatta hiç anlaşamıyoruz. Ama içimde ona karşı çok farklı bir şey var. Adı aşk değil, biliyorum. Ama arkadaşlık da değil. Ne olduğunu bilmiyorum. Bu, tarif edilemeyecek türden bir duygu. Bildiğim bir şey varsa o da ondan gerçekten çok hoşlandığım gerçeği. Biz iki zıt kutuplarız. Ne kadar uğraşsam da ondan bir türlü kopamıyorum. İlk gördüğüm gün.. Onu Alp ile beraber görünce birlikte olduklarını düşünmüştüm. Alp'in canını yakmak istedim. İlk başlarda gerçekten sırf gıcıklık için aralarına giriyordum. Sonra onu tanıdıkça, daha fazla tanımak istedim. Araştırdım, araştırdım ve araştırdım. Araştırdıkça onunla ilgili çok daha fazla şey öğrendim. Mesela küçükken kuzeniyle birlikte asansörde kaldığı için kapalı alanda karanlık korkusu var. Bunu biliyorum çünkü sosyal hesaplarından arkadaşlarını ve yakın olduğunu düşündüğüm kuzenlerini ekleyip hakkında birkaç küçük detay öğrendim. Bu kulağa biraz sapıklık gibi gelebilir. Ama inanın bir insanı tanımak isteyince her şeyi yapıyorsunuz.

Yüzüme bakamıyordu. Bir süre sessiz kaldıktan sonra nihayet konuştu. Söylediği tek şey 'neden şimdi?' oldu. İçimden 'Ciddi misin? Gerçekten bunu mu merak ediyorsun?' Demek geldi ama söyleyemedim. Bir de erkeklere odun derler. Aslına bakarsak, haklıydı. Onu daha fazla tanıma fırsatım ve bolca zamanım varken neden şimdi söyledim ki? Bir süre konuştuktan sonra arkamızdan bir ses geldi. Elimle sen burada kal der gibi işaret yaptım ve dediğimi yaptı. Gidip baktığımda benim bile bu kadarını yapamayacağım bir görüntüyle karşılaştım. Yüzü tanınmayacak hale gelmiş bir erkek yurdun bahçesine fırlatılmıştı. Ya da kapıdan böyle giremeyeceği için kendisi duvardan atlamayı tercih etmişti ama benim düşünceme göre birinci seçenek daha uygundu. Bir süre ne yapmam gerektiğini düşünürken Eda geldi. Şok geçirmişti. Yüzündeki ifadeden anladığım kadarıyla tanıdığı birisiydi. Kalkması için ikimiz bir yandan uğraşırken birden bire Eda'nın kucağına bayıldı. Ayıltmak için bir hayli uğraştık. Hastaneye götürmemiz gerekirdi ama bunu ona kim yaptıysa orada da rahat bırakacağını sanmıyordum. Ben odamda yalnız kaldığım için onu kimseye görünmeden benim odama taşıdık. Eda daha önce de başına gelmiş gibi yüzündeki yaraları ve kuruyan kanları temizliyordu. Yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı. Bir Eda'ya bir de çocuğa bakarken Eda'nın ağzından kelimeler döküldü. "Emre! Sana bunu kim yaptı!" Tabiki cevap verebilecek durumda değildi ama yine de konuşmaya çalışıyordu. "E-eda ö-özür dilerim. Buraya gelmemeliydim." Şaka mı yapıyor bu çocuk? Eda şaşkın ve endişeli bakışlarla yüzüne bakıyordu. Eminim aynı şeyleri düşünüyorduk. Yakalanma riskimiz yoktu. Müdür babamın çok yakın bir arkadaşıydı. Okula girmemde torpili olmasa da okuldaki hemen hemen her olayda oldukça esnek davranıyordu. "Kayra, onu hastaneye götürmemiz gerek. Çok fazla darbe almış, ya iç kanaması varsa?" Sesindeki korku bir kilometre öteden hissedilebilirdi. Abartmış olabilirim ama gerçekten çok korkuyordu. "Sakin ol. Revirdeki doktorlardan birini getireceğim. Sen burada kal." Başını onaylar gibi salladı. Hızlı adımlarla odadan çıktım. Koşar adımlarla gidiyorum da denilebilir tabii.

Eda

"Emre, burada ne işin var? Bunu sana kim yaptı?" Diyebildim sadece. Onu yormak istemiyordum ama o kadar zaman sonra burada ne işi vardı? Neden şimdi gelmişti? Ve ona bunu kim ya da kimler yapmıştı? Aklımda bir sürü soru vardı. Kalkmak için kıpırdandı. Kalkmaması için uyardım ama dinlemedi. Yüzünde saçma bir gülüş vardı. Bir araba dayak yiyor ve bir de gülüyor muydu? Çok saçma. Bu işin içinde bir iş vardı. "Benden o kadar kolay kurtulabileceğini mi düşünüyordun güzelim?" Ne? Şaka mı yapıyorsun demek istedim ama yüzümde anlamsız bir ifadeyle ona bön bön bakmakla yetindim. "Bir araba dayak yiyorsun ve düşündüğün şey bu mu? Ciddi misin ya?" Yüzünde sinsi bir bakış vardı. Ve bu hiç iyiye işaret değildi. Bu odada köşe bucak kaçtığım bir adamla yalnız başıma kalmıştım. Daha kötüsü olabilir miydi? Belayı üzerime çekmekte üzerime yok gerçekten. Paratoner gibiyim resmen! "Hadi ama güzelim. Buna inanmış olamazsın değil mi? Bende seni akıllı bir kız sanıyordum." Ne yani dayak yememiş miydi? Ama yüzündeki kanlar, yüzündeki izler gerçek gibi. Yani sırf beni bulmak için hepsi oyun olamazdı değil mi? "Ne diyorsun sen? Kafana fazla darbe aldın sanırım." Yatırdığımız yatağın üzerinden kalktı. Hem de hiç zorlanmadan. Ve o an anladım ki koca bir oyunun içindeydim. Sanırım buna Kayra da dahildi. 'Lanet olsun sana Kayra!' Diye geçirdim içimden. Kapının açılmasıyla ikimizin de bakışları kapıya yöneldi. Kayra yanında doktorla beraber Emre'ye bakıyordu. Kayra'nın bakışları bir an olsun Emre'den ayrılmıyordu. Kapıya doğru ilerlediğim anda Emre kolumdan kavrayarak cebinden çıkardığı bıçağı boynuma dayadı. "Geri çekilin yoksa kızı öldürürüm." 'İt herif!' diye bağırmak istedim ama boğazızda bir bıçak varken konuşmak hiç de kolay olmuyor. Hele ki bu kişi başınıza bela olan bir serseriyse. Doktor kaşla göz arasında kaybolmuştu. Sınırım müdürü bulmaya gidiyordu. Odanın içinde sadece ben, Kayra ve Emre vardık. Yalvaran bakışlarla Kayra'ya 'Lütfen beni kurtar!' diye haykırıyordum. "Harp okuluna geliyorsun ve bir kızın boğazına bıçak mı dayıyorsun? Cesaret hapı falan mı aldın koçum sen?" Kayra'ya 'Ne yapıyorsun?' der gibi baktım o da aynı şekilde 'Karışma, ne yaptığımı biliyorum.' der gibi baktı. Bakışlarla ne demek istediğimi anlatmayı bir tek ben biliyorum sanıyordum. "Kapıdan çekil. Gidiyoruz." Kayra'yı tanımıyordum ama bildiğim kadarıyla o iş biraz zordu. Hem benim boynuma bıçak dayayacak hem de gitmemize izin verecek öyle mi? Ne sanıyordu bu amerikan filmi falan mı çekiyoruz burada? "Hadi ya, ciddi misin sen? Hiçbir yere gitmiyorsun-uz." O anda aklıma harika bir fikir geldi. Umarım Kayra ne yapmak istediğimi anlar. "Kayra, çekil de gidelim." Dedim. Göz kırptım ama anlamadı. Yüzüme bön bön bakmakla yetindi. 'Dalga mı geçiyorsun? Ne diyorsun sen kendine gel!' bakışını görebiliyordum. Anlamsız bir ifadeyle yüzüme bakmaya devam etti. "Buradan boynumda bıçakla çıkabileceğini mi sanıyorsun? Kapıdan çıkamadan ya vurulursun ya da ölürsün." Dedim. Sesimdeki sakinliği görünce kafamda bir planım olduğunu anladı. "Ne yapmamı istersin? Elinden mi tutacağım?" Dediğinde tam da istediğim gibi bir cevap almıştım. Böylece elinden kurtulup onu etkisiz hale getirebilecektim. "Evet." İkisi aynı anda 'Ne?' diye şaşkınlıkla cevap verdi. "Okulda sevgilim olmadığını kimse bilmiyor. Yani elimden tutarak dışarı çıkmamız gayet kolay. Ama yine de sen bilirsin." Dedim sakinliğimi koruyarak. Kayra ne yapmak istediğimi anlamış gibi dudağının bir kenarından çarpık bir gülümsedi. Ama anlamaması için hemen kayboldu. "Tamam, ama ters bir hareket yapmaya kalkar veya bağırırsan seni hemen öldürürüm." Elini tuttum. Kayra orada yokmuş gibi konuştum. "Peki nereye gideceğiz? Beni evine mi götüreceksin yoksa otele mi?" O kadar profesyonel oynuyordum ki bu hareketlerimle oscarlık bir oyunculuk yapıyordum. Afallamış gibi yüzüme baktı. Tam da istediğim gibi. Yüzüme hınzır bir gülümseme yerleştirince hemen yumuşayıp ne demek istediğimi anlamış gibi gülümsedi. Eminim Kayra şu an sinirden kuduruyordur. Arkama bakmaya cesaret edemiyordum açıkçası. "Bana gideceğiz güzelim. Ama önce şuradan bir çıkmamız gerekiyor." Başımı uslu küçük kız çocukları gibi salladım. Bıçağı tekrar yerine koyunca yakınlaşıp kafasını dağıttım. Mecaz anlamda demek isterdim ama öpecek gibi yaklaşıp kafa atınca gerçekten kafası dağılmış oldu. Hızlı bir hareketle ellerini arkasında yakalayıp Kayra'nın da yardımıyla etkisiz hale getirebilmiştik. "Seni sürtük! Ufacık beyninle bana oyun mu oynadın!" Elimle yüzümde düşünüyor gibi yapıp kafamı salladım "Yani senin yerine benim beynim kafamın içinde olduğu için pek de zor olmadı açıkçası." Ne demek istediğimi anlamış gibi duyamadığım bir ses tonuyla bir şeyler mırıldandı. Sanırım küfür ediyordu. Telefonu çıkarıp polisi aradık. Hemen bir ekip gönderip onu aldılar. Okuldaki diğer öğrenciler ve öğretmenler ne olduğunu anlayamadıkları için hepsi soru soran bakışlarla bana bakıyorlardı. Kalabalığın içinden koşa koşa Alp geldi. Ne olduğunu sormadan hemen sarıldı. "Seni yalnız bırakmamalıydım. Özür dilerim. İyi misin? Bir şeyin var mı? Sana bir şey yaptı mı o it?" Yanımızda duran Kayra'ya hiç aldırış etmiyordu. Orada yokmuş gibi davranıyordu. Bana sımsıkı bir şekilde sarılıyordu sadece. "Alp, sakin ol. Tamam, iyiyim bir şeyim yok. Anlatacağım ama önce sakin ol." Derin bir nefes aldı. Gerçekten çok korkmuş gibiydi. Hatta gibisi fazla çok korkmuştu. Ellerini yüzümde birleştirdi. "Seni asla yalnız bırakmayacağım. Asla!" O an içimde bir suçluluk oluştu. Kayra'yla yakınlaşmamızı ona anlatmalı mıydım? Şimdi söylersem olayların üzerine tepkisi ne olurdu? Ama anlatmak zorundaydım çünkü bu olayı anlatırken mecbur Kayra'yı da söyleyecektim. Ya da söylemeyip bir süre saklayacaktım. O an gözlerim Kayra'yı buldu. O da benim için çok endişelenmişti. Ama şimdi yanına gidersem Alp bu olayın üzerine iyice sinirlenecek ve olaylar iyice büyüyecekti. Kayra anlamış olacak ki bakışlarıyla 'Tamam, iyisin önemli olan o. Sonra konuşuruz.' dedi. Bende aynı şekilde teşekkür ettim. Polislerle beraber merkeze gidip ifademi verdikten sonra yurda geri döndüm. Yurdun kapısında Kayra vardı. Beni beklediği her halinden anlaşılıyordu. Alp'ten biraz izin isteyip konuşmam gerektiğini söyledim. Tahmin edilmesi zor bir şey değil ki en fazla iki dakika sonra içeri gelmemi söyledi. "Ben, her şey için teşekkür ederim." Neden dediğimi anlamamış gibi yüzüme baktı. "Alp, olaylar ve bir de olaydan önce beni yalnız bırakmayışın için." diye ekledim. Yüzünde acı bir ifade vardı. "Bir şey yapmadım ki. Ayrıca sonra eve gitme olayını da konuşacağız." İlk başta anlamasam da sonra anladım. Güldüm. "Oyun yaptığımı biliyorsun. Bu arada Alp'e henüz bir şey söylemeyeceğim. Olayları atlattıktan sonra anlatacağım." Umutlanmış olacak ki gözlerinin içi gülüyordu. Gamzesi hafiften çıkar gibiydi. Bir an için. "Yani... Birlikte miyiz?" Dedi. Sustum. Çünkü şu an buna verebileceğim bir cevabım yoktu. "Bunun cevabını henüz veremem. Üzerinden biraz zaman geçmeli." Kayra cevap verecekken Alp geldi. Kalbim hızla atmaya başlamıştı. Duydu mu acaba diye düşünürken korktuğum başıma gelmişti. "Neyin üzerinden zaman geçmeli?" Bir bana bir Kayra'ya bakıyordu. Siniri yüzünden, vücudundan kısaca her yerinden anlaşılıyordu. Ne diyeceğimi bilemez halde ona döndüğümde görevlinin 'Herkes odasına.' Anonsundan sonra lafımız kesilip bir süre de olsa konu kapatılmıştı. Ama en kısa zamanda Alp'e olayları anlatmam gerekiyordu. Herşeyi.

•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Merhaba sevgili okurlarım! Lütfen yorumlarınızı benden esirgemeyin. Esirgemeyin ki eğer hatam varsa size daha iyi bir kitap çıkarabileyim. Keyifli okumalar yakında yeni bölümle tekrar görüşmek üzere..

••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

7:15 TRENİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin