BÖLÜM 4

17 6 1
                                    

Eda

Uyandığımda saat epey geç olmuş olacak ki koridorun etrafından çokça sesler geliyordu. Kapı koluna uzandığımda aniden kapı açıldı ve tam anlamıyla kapıya kafa attım. Bir yandan kafamı tutuyor bir yandan dışarıda neler olup bittiğine bakmak için dışarıyı süzüyordum. Neredeyse bütün öğrenciler buraya toplanmıştı. Kızlardan birisi beni çekiştirip sıraya geçmemi söyledi. Sanırım kapıyı açan -düzeltiyorum kafama geçiren- kız oydu. Müdür geldi ve üzerimizi aramaya başladı. Ne olduğunu anlayamamıştım. Uykudan bu şekilde kaldırılmaya alışkın olmadığım için burnumdan soluyordum da denebilir. Odalarda her şey serbestti. Neyin aramasını yapıyorlardı emin değildim. Kızlardan birini yaka paça sürükleyerek götürdüklerinde bizi de tekrar odalarımıza yolladılar. Yanımdaki kız odasına yönelmişti ki durdurup ne olduğunu sorduğumda şok geçirdim. "Uyuşturucu" Harp okuluna gelip de türlü türlü aşamadan geçiriliyoruz. Buraya, bu okula nasıl uyuşturucu bağımlısı birini alabiliyorlarsa. Uyku sersemi olduğum için odaların arandığını görmemiştim bile. Kızın odasından bir ton uyuşturucu çıkmıştı. Kendi odalarımıza döndüğümüzde odalarımız darmadumandı. 'İşin yoksa bir de odayı topla!' Diye söve söve yerdeki eşyalarımı topluyordum. Oda arkadaşım olmadığı için eşyaların karışma ihtimali yoktu tabii. Ama yine de benim gibi düzen hastası manyak birinin bu odada kalması bile mucizeydi. Her şey bittiğinde kendimi yatağıma fırlattım. Gerçekten, tam anlamıyla fırlatmıştım. Annem olsa bana yardım ederdi. Bu kadar yorulmazdım. Annemi ne kadar özlediğimi düşündüm. Onları aramamıştım bile. Telefonumu çıkardım rehbere uzandığımda bir numara vardı. Benim kesinlikle kaydetmediğim bir numara. "Kayra" benim telefonumda onun numarasının ne işi vardı? Ben kaydetmediysem kim kaydetti ki? O anda kafama bir şeyler dank etti. Odama geldiğinde biz Alp ile -ben Alp'i sakinleştirmeye çalışırken- konuşurken çaktırmadan içeri girip eklemişti numarasını. Tabii ya şifre de yoktu zaten. İçeri girdiğini nasıl fark etmedim ki? Kapımızı kilitleyemiyorduk. Acaba ben uyurken falan mı girdi odama? Tam ben numarasını engelleyip silecekken telefonum çaldı.

"Kayra arıyor..."

Reddettim. Yine aradı. Reddettim ve yine. Ve yine... yaklaşık beş kere aradıktan sonra sinirim tavan yapmış bir şekilde açtım telefonu.

"Ne var? Ne istiyorsun?"

"Güzelim biraz ayıp olmuyor mu? İnsan bir günaydın der."

"Ne istiyorsun Kayra!"

"Gece güzellik uykunu bölmek istemedim.. Çok masum uyuyordun, kıyamadım."

"Sen benim odama mı girdin? Tabii ya aklıma gelmişti. Yoksa benim telefonuma kendini nasıl kaydedebilirdin!"

"Akıllı kızsın. Bahçede bekliyorum konuşmak istediğim bir şey var."

"Ne? Gelmiyorum! Alp duyarsa başına neler geleceğini biliyorsun değil mi? Ayrıc-"

"Önemli!!"

"Beni ilgilendirmiyor. Bu senin sorunun!"

Telefonu suratına kapatmıştım. On dakika geçmeden kapımı adeta yumruklarcasına çalmaya başladı. Telefon yağmurunu da unutmamalıyız. Neden engellememiştim ki? Hatta neden engellemiyorum ki? Telefonu elime aldım. Engelle butonuna basacakken mesaj geldi. Yine Kayra'dan. Bakmak istemesem de merak ediyordum. Lisede ayaklı gazete gibi olduğum için illa ki her şeyi merak ederdim. Yine merak hissime yenilip mesajı açtım.

'Alp ile ilgili bilmediklerin var. Sana yalan söylüyor. Konuşmamız lazım, lütfen.'

Alp bana her şeyini anlatmıştı. Daha bilmediğim ne olabilirdi ki? Benden sakladığı ne olabilirdi? Cevabını bilmiyordum. Öğrenmemin yolu maalesef ki kapıyı açıp ona sormaktı. Yan odadaki kızlardan daha fazla laf işitip okula malzeme olmak istemiyordum. Zaten ilk günden Alp'in sürekli yanımda oluşu ve Kayra'nın bana olan aşırı ilgisi yeteri kadar malzeme çıkarmıştı. "Ne söyleyeceksen çabuk söyle!" Diyerek çıkıştım. "Burada olmaz. Bahçeye gidelim. Üzerine bir şeyler al, hava serin." Dediğini onaylar gibi başımı salladım. Kapıyı kapattım ve dolabımdan düzgün bir şeyler alıp çıktım. Açıkçası ben pek yola gelir bir kız değildim. Böyle sakin, uysal görünmeme bakmayın. Babasına dahi eyvallah etmeyen başına buyruk bir kızım. Kayra'yı başka bir yolla da susturabilirdim ama içimdeki meraka yenik düştüğüm için mecbur kaldım gibi bir şey oldu. Kapıyı açtığımda hemen karşıda pencerenin dibinde bir yandan dışarı bakıyor bir yandan beni bekliyordu. Geldiğimi gördüğünde etrafına emin olmak istercesine baktı. Sanki birinden saklanıyor gibiydi. Alp'ten. Bildiğim kadarıyla eskiden çok yakın arkadaşlardı. Yani benim bilmediğim bir şeyi bilmesi normaldi. Ama neden benim de bilmemi istiyordu? Sanırım ben de bunu öğrenmek üzereydim. Üzereydim diyorum çünkü hissetmiş gibi bir anda Alp karşımızda belirdi. Bana soru soran bakışlarla bakıyordu. Kayra'ya nasıl baktığına değinmek bile istemiyorum. Gözleriyle resmen ateş ediyordu. Vücudundaki her kasın sinirden kasıldığını hissedebiliyordum. Bu kadar büyütecek ne vardı diye düşünürken gözlerinin tek bir noktaya baktığını farkettim. Kayra'nın eli kolumun üzerindeydi. Ama öyle sıkmıyordu. Ya da çekiştirir gibi bir şekilde değildi. Tabii çok arkadaşça olduğu da söylenemezdi. Kolumu sert bir şekilde çektiğimde o da anlamış olacak ki hızlıca toparlandı. "Alp, sakin ol. Ortada bir sorun yok." Diyebildim sadece. Yanına gitmek için adım attığımda bir adım geriye gitti. Yüzünde hayal kırıklığı, üzüntü ve biraz da öfke vardı. Öfkeyi anlayabilirdim. Peki ya hayal kırıklığı neden? Ne yapmıştım ki? "Alp ben.." diye başlamıştım. Başlamıştım da Alp hemen lafımı kesip "Dinlemek istemiyorum." Diyerek kestirip atmıştı. Sonra da tüm seslenmelerime rağmen dönüp arkasını gitmişti. Kendimi kötü hissetmeme sebep olmuştu. Kötü bir şey yapmasam da sanki suçlu benmişim gibi davranmıştı. "Yaptığını beğendin mi!" Diye Kayra'ya patlamıştım. Tamam onda kabahat yoktu ama Alp'in böyle tepki vereceğini bildiği halde odamın önünde kamp kurmasının da payı yok değildi. "Ben.. Ö-özür dilerim." Diyebildi sadece. "Hava almak ister misin?" Sakin bir ses tonuyla yaklaşması garip gelmişti çünkü Kayra böyle biri değildi. Şu anda bana bağırıp çağırabilirdi. Ama yapmadı. Yüzümde şaşırmış bir ifade vardı. Bozuntuya vermeden başımla onayladım. "Ama önce içeriye girip üzerime düzgün bir şeyler giymem lazım." Dedim pijamalarımı göstererek. Aramadan sonra dışarı çıkacağımı düşünmediğim için üzerimi değiştirmeden tekrar yatağa kurulmuştum. Az önce de sinirden pek dikkat etmesem de üzerimde pijamalarla gitmek üzereydim. Kısa bir giyinme işleminden sonra hemen odadan çıktım ve yine aynı şekilde aynı yerde bir adet Kayra beni kapının önünde beklemekteydi. Bu çocuk hiç sıkılmıyor muydu? Neyse ne.. Şu an onu hiç düşünemeyecektim. Düşünmeli miydim? Ne diyorum ben! Kayra'dan bahsediyoruz burada. Uzun boyu, kıvırcık saçları, cam mavisi gözleri ve geniş omuzları çok mu önemliydi şimdi? Ne? Ben bunlara ne ara dikkat etmiştim? 'Eda! Kendine gel kızım!' diyerek iç sesime kulak verdim ve bir şey söylemeden kaldığımız öğrenci yurdunun bahçesine kadar gelmiştik. Evet, tek kelime söylemeden. Bir bank bulduk ve oturduk. Bir süre sessiz kaldıktan sonra suskunluğu Kayra bozdu. "Sigara kullanıyor musun?" Dedi. "Ne?" Düz bir ifadeyle söylemiştim. Sanki gerçekten sigaranın varlığından bile haberim yokmuş gibi. "Sigara kullanıyor musun?" Dedi yineleyerek. "Evet." Dedim aynı şekilde. Cebinden bir paket çıkardı ve bana doğru uzattı. Stres içindeyken sigara ihtiyacım daha çok oluyordu, yalan yok. İçinden bir tane aldım ve dudaklarıma yerleştirdim. Sanki çakmak elinde hazırda bekliyormuş gibi hemen yaktı. "Teşekkür ederim." Dedim. "Ne için?" Dedi şaşkın bir ifadeyle. Genelde kedi köpek gibi didiştiğimiz için benden teşekkür duymaya alışkın değildi. Elimdeki sigarayı göstererek "Sigara için." Dedim ve o da hafifçe gülümsedi. O gülümsedi ve yanaklarındaki çukurluklar ortaya çıktı. Daha önceki karşılaşmalarımızda dikkat edemediğim kusursuzlukta güzel gamzeleri vardı. Açıkçası etkilenmiştim. Çünkü küçük yaşımdan beri gamzesi olan erkeklere sempati duyuyordum. Belki biraz fazlasını.. Tamam zaafım vardı işte. Farkında olmadan ağzımdan pat diye çıkıvermişti kelimeler. "Çok güzeller.." Sanırım sesli düşünmüştüm ve farkettiğim anda yanaklarım kızarmaya başlamıştı. Kayra kızardığımı farketmiş olacak ki dudaklarında küçük bir gülümseme oluştu. "Teşekkür ederim." Dedi gözlerinin yüzümde gezdiğini hissediyordum. Hissediyordum diyorum çünkü yere bakıyordum. Önüme düşen saçlarımdan bir kısmını kulağımın arkasına koyduğunda istemsizce ona baktım. O gözler.. Asla kapanmamalıydı. Cam mavisi gözlerine baktıkça kendini kaybediyordu insan. Ah, ne diyorum ben! Ne oluyor bana? Kendine gel Eda! Dışarıdan bakan bizi sevgili zannedebilirdi. Çünkü ben böyle bakan birini görsem öyle zannederdim. Arkadaş gibi bakmıyordu. Sanki, çok uzakta olan özlem duyduğu sevgilisiyle uzun zaman sonra buluşmuş ve ona doya doya sarılıp öpmek istiyormuş gibi bakıyordu. Ne! Ne öpmesi? Fark ettiğimde iş işten geçmişti. Aniden dudaklarıma yapışmıştı. Ondan kendimi ayırmaya çalıştıkça daha çok sarılıyor, daha çok sarmalıyordu. Biri görecek diye ödüm kopuyordu. Kendimizi ayırdığımızda ona tokat atmamı ya da terslememi beklemişti. Ben de öyle. Sanki ne söylemek istediğimi anlamış gibi gözlerimin içine bakıp "Yalan söyledim. Konunun Alp ile ilgisi yoktu. Seni çağırmamın nedeni senden hoşlanıyor olduğumu söylemek içindi." Konuşmak için ağzımı açtım, kapattım. Açtım, yine kapattım. "Neden şimdi?" Diyebildim sadece. Odun. Cidden odunsun Eda. İç sesim haklıydı. Tam bir odunluk yapmıştım. Ama burada Kayra'dan bahsediyorduk ve birbirimizi tanıma fırsatımız bile olmamışken nasıl benden hoşlanabilir ki? Bir süre ne diyeceğini bilemez halde yüzüme bakarken nihayet konuştu. "Tamam aramız pek iyi değil, hiç iyi değil ama ne bileyim benim gibi birini ancak senin gibi bir kız adam edebilir." Dedi. Adam edebilir derken? Demek istedim ama tabiki diyemedim. Onun yerine başka kelimeler kullandım. "Olmaz Kayra, yapamam." Dediğimde yüzü düştü. Yaralarım iyileşmemiş ki başka yaraya yer açayım. Ben daha kendim toparlanamamışım ki onu toparlayayım. "Neden? Alp yüzünden mi?" Dediğinde bu sefer benim yüzüm düşmüştü. Bir şey söyleyemedim. Belki de bir başka nedeni de Alp'le yakın oluşumuzdu. Sorunun cevabını ben de bilmiyordum. Ama Alp'e karşı içimde tarif edemediğim bir şey vardı. Aşk değil, arkadaşlık değil, kardeşlik değil. Ne olduğunu çözemiyordum ve onu kaybetmek istemiyordum. Arkamızdaki çalılardan bir ses geldi. Bahçenin öbür tarafından, duvardan biri atlamış gibi bir sesti. "Kim var orada?" Ses yok. "Kim var orada, ses ver!" Bir erkek sesi duyuldu. Tam anlayamıyordum ama acı çektiği belliydi. Kim olduğuna bakmak için kalktığımda Kayra kolumu tutup eliyle geride dur der gibi yaptı. Başımla onayladıktan sonra bakmaya gitti. Kafamda türlü senaryolar dönüyordu. Kimdi acaba? Birinden mi kaçıyordu? Bizi duydu mu? Alp olabilir miydi? Kayra'dan ses çıkmayınca merak ettim. Bakmak için bir adım attığımda gözlerime inanamadım. Ağzı burnu kan içindeydi. Gözlerimi korkuyla kocaman açıp ağzım kocaman bir 'o' şeklini almıştı. Bu nasıl olurdu? Onun burada ne işi vardı ki? İzmir'den buraya kadar beni nasıl bulabilmişti? Ve en önemlisi onu bu hale kim getirmişti? Konuşmak için ağzımı hareket ettirmiştim ki olduğu gibi kucağıma bayılmıştı.

•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Merhaba! Uzun bir aradan sonra yine karşınızdayım. Maalesef birkaç sorunum ve bunları takip eden birçok sorun daha yaşadım ve bir süre bölüm yazamadım. Yorumlarınız benim için önemli lütfen yorum yapmaktan çekinmeyin. Yeni bölüm gelene kadar hoşçakalın..

Not: Media'daki Kayra.

•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

7:15 TRENİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin