4.bölüm= ben gidiyorum...

3.4K 120 2
                                    


  Eser kahvaltısını ettikten sonra cansuyu arayip buluscaklari yeri ayarladı. Cansunun neden aradığını düşünürken eser bulusacaklari yere çoktan geldiğini fark edince durdu. Cansuyu beklemeye başladı. Bir iki dakka sürmeden cansu yanına gelmişti. Cansu kafasıyla Çayırları göstererek " yuruyelim mi?" Dedi. Eser kafasını sallayip yürümeye başladılar. Eser dayanamayip durdu

E: soyle artık cansu neden çağırdın beni?

C: şey ben aslında şey. Tamam bak söylüyorum. B-ben senden çok hoşlanıyorum... Dedi cansu ve eser gözlerini pörtletti. Cansu sözüne devam etti" b-ben seni ilk gördüğüm anda çok etkilenmiştim v-ve seninle zaman geçirince duygularim değişmeye başladı eğer sende kabul edersen yani biz ikimiz birlikte olabiliriz. Yani sevgili. " eser dinliyordu sadece sonra cansuya " çıkma teklifini erkekler eder zannediyordum ama sen bayağı hızlı çıktın " diyip gülümsedi. Cansuda şaşırmıştı " y-yani kabul ediyor musun?" Eser " ikinci bir seçenek olduğunu zannetmiyorum" diyip gülümsedi. Cansu esere sarıldı. Eser bir şey farketmişti. Cansunun kokusunu içine çektiğinde aklına mina gelmişti. Şaşırdığını belli etmeden devam etti sarılmaya.

  Mina sabah olanlari düşünüyordu yatağında. Odada sıkılıp salona indi ve televizyon izlemeye başlamıştı. Izledigi diziye ara verilince reklamları izlemeye başlamıştı mina. Reklamda ki şarkıdan etkilenmişe benziyordu. Şarkı şöyleydi:

Haydi söyle,
Onu nasıl sevdiğini.
Haydi söyle,
Rüyalarda gördüğünü.
Haydi söyle ,
Uykusuz gecelerini
Haydi söyle....

  Gözleri dolmuştu minanin. Hava almak için çıktı dışarı. Cayirliklara doğru yürüyordu. Nefes almaya ihtiyacı vardı.  Cayirliklara gelince karşılaştığı manzara onun nefes almamasını daha çok etkililiyordu. Eser ve cansu sariliyordu. Mina yanlarına gitmek için birazdaha yürüdü. Cansu hiç bir şey olmamış gibi

C: aa mina sen mi geldin?

M: burda olduğuma göre geldim evet.
Cansu esere doğru dönerek" mutlu haberi sen mi verirsin yoksa ben mi vereyim?  " diye sordu. Mina anlamaya çalışıyordu. Eser " sen söyle istersen" dedi çekingen bir sesle. Mina kızgındı zaten " ne soyliycekseniz soyleyin artik! " dedi sert bir şekilde. Cansu" tamam sinirlenme. Hazır misin?" Diyince kafa salladı mina. Cansunun dedikleri kafasında yankilaniyordu. Tutamadığı gözyaşlarını hissetti boynunda. Vücudu alev topuna dönmüştü âdeta.  Cansu şöyle demişti minaya " eser artık enisten fıstık. Böyle bir enisteye sahip olduğun için çok sanslisin. " herkes dalga geçiyordu sanki minayla. Birdaha buraya gelmek isteyeceğini sanmiyordu. Bu manzara onu deli etmişti zaten. Ordan koşarak uzaklaştı. Yolda bağırmaya başladı kendi kendine

"NE ENİŞTESİ BE! ENISTEYMIS. YOK NEYMIS SANSLIYMISIM..YETER BE BIKTIM! " diyip bir duvara yaslanıp yere çöktü. Ağlıyordu deli gıbı çok şiddetli.. Burdan uzaklaşması gerekiyodu. Burdan gerçekten gitmesi gerekiyodu. O konağın yolunu tutarken eserle cansu konuşmaya devam etti.

C: noldu buna şimdi?

E: keşke bende bilsem. Hiç bir şey söylemiyor.

C: bir kaç günden beri sinirli. Hep ağlıyor. Konakta yemek bile yemeğe inmiyor. Dün çok hasta olmasına rağmen ilaç bile istemedi.

E: umarım kendine gelir ve toparlanir.

C: inşallah. Her neyse biz gezmeye devam edelim...

   Mina konağa yaklaşmıştı. Gözlerindeki yaşı silip girdi konağa hizlica. Odasına çıkıp bavulunu yatağın üzerine koydu ve dolabini açtı. Bütün kıyafetlerini sıkıştırdı bavulunun içine.  Aynaligin önünde duran makyaj malzemelerini alip onlarında yerleştirdi. Banyoya girip taragini ve parfumunu aldı. Onlarida bavuluna koyduktan sonra bavulu kapatti.  Etrafı aradı gözüne çarpan bisy görünce gözleri dolmuştu. Sandalyenin üzerinde duran gri hırka ona ait değildi ama kime ait olduğunu çok iyi biliyordu. Sandalyeye oturup o gün geldi aklına. Ona hırkasını hiç düşünmeden veren adam şimdi en yakın çocukluk arkadaşıyla çıkıyordu. Ağlamaya başladı. Hıçkıra hıçkıra.  Mardini terk etmeden önce son kere burda bir dus almasinin ona iyi geleceğini düşünüp soğuk suyun altına bıraktı kendini. Ağladı sessizce kimse duymadan. Içten içe.  Ama içinde çığlıklar atıyordu. Artık bunları düşünmek istemiyordu. Kendi kendine " hayır mina. Aglamiyacaksin. Onun için değmez " diye kendini inandırmaya çalışıyordu bu yalana. Banyodan çıkıp karışan saçlarını taramak için bavulunu açtı ve taragini alıp aynanin önünde saçlarını taramaya başladı. Aynaya baktıkça nasıl çöktüğünü aglamaktan kızaran gözlerini görüyordu. Bu onu daha da üzse de güçlü olmalıydı. Çünkü artık o yalnızdı tek başına ayakta durması gerekiyordu artık. Üstüne temiz biseyler giyip saçlarını hiç sevmediği kurutma makinesiyle kurutmaya başladı. Bavulunu tekrar kapatip aşağı inmek için adım atti ve derin bir nefes aldı.  Yürümeye devam etti. Aşağı inerken babannesi durdurdu. " hayrola kızım nereye böyle? " mina " babannecim ıstanbulda çok acil isim çıktı gitmem gerek artık başka bir zaman tekrar gelirim söz . Dedeme selam soyle çok çok op onu hadi beni merak etmeyin ıstanbul a varınca ararim sizi" diyip babannesine sarıldı.  " ama olmadi ki böyle kızım cansu da gelecek mi?" Mina cansu kelimesini duyunca kendini sıktı. " oldu sultanim oldu. Hadi ben gidiyorum görüşürüz " diyip konaktan çıktı. Köşeyi dönerken eserle karşılaştı. Mina eseri gormemezlikten gelip devam etti yoluna eser arkasından " mina dur .!"

TÖREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin