Belaver/Bölüm 2

67 13 4
                                    

Ayy, amanın! Selamun aleyküm! Nabersiniz? Belaver'e aylardır okuyucu bulamamanın hüznünü, yeni bölüm yayımlama mutluluğu ile aynı anda yaşıyorum. Görüşlerinizi belirtmeyi unutmayın! Yoruma en azından bir gülücük bırakın. Bakıp, bakıp mutlu olayım. Neyse, hadi tutmayayım sizi...

Keyifli okumalar!! 😍💙

Mülayim Bey adı gibi biriydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mülayim Bey adı gibi biriydi. Onu kızdırmak neredeyse imkansızdı. Mukaddes Hanım ile olan evlilikleri çocuk özlemiyle günleri, haftaları, ayları hatta yılların beraberinde geçip gidiyordu. Nihayet Adnan ile özlemleri son bulmuştu. Adnan, huyunun çoğunluğunu babasından almış olmalıydı ki, o çok uysal, günün çoğunu uyuyarak geçiren bir çocuktu. Büyüdüğünde ise saygılı, ağırbaşlı biri haline gelmişti. Her şey çok güzeldi. Ta ki Bilal doğana kadar... Aslında bunun sebebini biraz da Mukaddes Hanım'ın 5 Ekim 1989 yılında ettiği isyanda aramak gerekiyordu. Mukaddes Hanım'ın henüz yirmili yaşlarda, karnı burnundayken ettiği beddua dönüp dolaşıp kendini bulmuş, Mülayim Bey'in de başına büyük bela olmuştu. Adnan'dan sonra yeni bir bebeğin dünyaya gelecek olması belkide ilk defa onlar için hayat şartları bu kadar zorlaşacaktı. Soyadlarının kurbanı olan Belaver ailesinin bu belalar karşısında hayırla kurtulmuş olmaları şans ötesi bir şeydi. ''Allah'ım, bana sabır ver!'' demek yerine nasıl olur da ''Allah'ım bana bela ver!'' diyebilmişti, hiç anlaşılır gibi değil. O gün camları büyük bir azimle silen Mukaddes Hanım akşama doğru sancılarının artmasıyla hastaneye kaldırılmıştı. Mülayim Bey yine sakinliğini korurken Mukaddes Hanım acılar içinde kıvranıp sancılarından kurtulmaya çalışıyordu. Bilal'in dünyaya gelişi de bir o kadar çetindi. Saat on sularında Bilal dünyaya gelmişti. Ağlamamıştı. Bu Mukaddes Hanım dahil olmak üzere doktorları da şaşırtmış ve hatta korkutmuştu. Evet, ağlamıyordu. Ama ayaklarından ters bir şekilde kendisini tutan doktora karşı gülümsüyordu. Bu dünyaya geldiği için mutlu muydu dersiniz? Yoksa başına açacağı belaların listesini anne karnındayken hazır ettiği için miydi bu gülümseme? Bilemeyiz. Ancak Bilal, abisi Adnan kadar saygılı ve ağırbaşlı bir evlat olacaktı, orası kesin...

Mafya adamlarının adımlarına ayak uyduran Bilal, bir süre sonra yavaşladı ve o yavaşlıkla arkasını döndü. Polislerin arkalarından geliyor olmasını fırsat bilerek işe koyuldu. ''Ah!'' diyerek iki büklüm yere çöktü. Kalp krizi geçiriyormuşçasına acılar içinde kıvranırken Osman Bey'in adamları telaşa kapıldı. Polislerle göz göze geldiklerindeyse hızla koşmaya başladılar. Bir polis Bilal'in yanına yardım için gelirken diğeri peşlerinden gitti. Bilal saniyeler sonunda ayağa kalktığında polisle konuştu. ''Ben iyiyim. Onları yakalamalıyız!'' Birlikte diğer polisin arkasından hareket ettikleri sırada silah sesleri duyuldu. Selçuk ve diğer mafya adamı, polise karşı ateş açmıştı. Bilal'in elinde hiçbir şey olmasa bile sağlam bir yüreği vardı. Pekala, onlara bir şekilde karşı koyabilirdi.

''Bu adamları tanıyor musun?'' diye bağırdı polis koşarken.

''Pek değil.'' diye cevapladı Bilal. Öndeki polisin silahından ateşlenen kurşun adamlardan birine isabet etti. Bu Selçuk'tu. Bacağından yaralanmış olması onun için büyük bir şanstı. Bilal Selçuk'un silahını yerden alıp koşmaya devam etti. Yanındaki polis Selçuk'un yanında durup telsizden destek ekip istedi. Bilal'in adamın yanında kalması gerekiyordu sanki. İşler yine tersine dönmüştü. Üstelik Selçuk'un silahı da ondaydı. Ve de o aleti nasıl kullanacağını bilmiyordu. Biliyor olsa bile birine zarar vermesi başını Osman Bey'in belasından daha büyük bir belaya sokabilirdi. İnsanların yanından tazı gibi hızlı koşup geçmesi herkesi şaşkına çevirmişti. Neyse ki diğer adama, polisi birkaç adım geçerek yaklaşmıştı. Adam ara sokaklara geçip daha çok tehlike oluşturuyordu. Havaya açtığı ateş her an birine gelebilirdi. Bilal korkusuzca adamın ensesini kavradı. Yakınında olan beton duvara yasladı ve silahı alnına dayadı. Zafere ulaşmanın gururuyla gülümsedi. ''İyi mi oldu yani şimdi?'' dedi.

''İyi de ne kelime ama! Çok güzel oldu delikanlı.'' Sesin geldiği yere bakmasına gerek yoktu. Kafasına dayanan silah yeterliydi. ''Adamımın alnından çek o silahı...'' Nereden çıkmıştı bu adam? Adamlarının üzerine çip mi yerleştirmişti yoksa? Eşeğin istemediği ot burnunda bitermiş. Bilal de o misaldi... Denileni yapıp yavaşça silahı indirdi. ''Ha şöyle...'' Kolundan tutup Bilal'i duvara sert bir şekilde çarptı. ''Ben, bana ihanet edenleri ne yaparım, biliyor musun?'' Bilal başını sorarcasına sallayıp yutkundu. ''Sahi, ne yaparım ben?'' diyerek Bilal'in ellerinden kurtulmayı başaran adama döndü.

''En son birinin dişlerini çekip yutturmuştun, abi.'' dedi büyük bir ciddiyetle.

''Heh, doğru. Eski mesleğim...'' Bilal'in saçlarından tutup duvara yavaş yavaş vurmaya başladı. ''Senin için de çok değişik fantazilerim var, genç oğlan.'' Yüreği ilk defa bu kadar hızlı atıyordu. Korkmuştu tabii. Ama bu korkusu onu kararından döndürmemişti. Her ne kadar korktuğunu iliklerine kadar hissetse de gözleri çok cesur bakıyordu mafya babasına karşı.

Saniyeler sonra hemen yanında bulundukları beton evin penceresi açıldı. ''Ne yapıyorsunuz siz orada?'' Konuşan titrek sesli bir kadın vardı ama henüz kendisini göstermemişti. Etrafta toplanan insanlar dahil kadının görüntüsünün belirmesi için bekledi. Birileri müdahale edebilirdi ama kimse sesini işittiren kadın kadar cesur değildi. ''Bırakın bakayım çocuğu.''

''Sen de kimsin?'' diye sordu mafya babası.

''Azrailin!''

Mafya babası Bilal'den uzaklaşıp kendisinden yüksekte olan pencereye doğru bakınmaya başladı. Bu sözüne sinirlenmişti. Silahı pencereye doğru tuttuğu an Kaplıca esinitisi yaratacak suyu kova ile üzerine döküverdi kadın. ''Yandım Allah!'' dedi birden mafya babası.

''Yananı görür Allah.'' diye karşılık verdiğinde fırsattan istifade mafya babası ve adamının üzerine çullandı seyre bakan insanlar. Mahalle sakinlerinden biri elindeki silahı alıp adamın sırtına vurdu. Kadın seslendi. ''Dur, ne yapıyorsun sen?''

Adam yanıtladı. ''Ee, filmlerde böyle olunca bayılıyorlar. Ondan...''

O sırada polisler araçla olay yerine intikal ettiler. ''Açılın!'' Sıcak sudan az da olsa nasiplenen Bilal elini tutmuş olayın şokunu yaşıyordu. Tüm gözler ona çevrilince Bilal boş boş baktı, nefes alıp verişi arttı ve en sonunda da yere yığıldı.

Kulaklarına ilişen son cümle, ''Bu mu İstanbul'u ayağa kaldıran manyak?'' olmuştu.

Evet, oydu. İstanbul'un delisiydi belki ama yüreği herkesten daha temizdi. Eğer insanlar onu gerçekten hayatlarına alabilselerdi, biraz daha normal olabilirdi.

Bilal son kez gözünü açtığında gördüğü kişi elinde top şekeriyle kendisine tersten bakan bir çocuktu. Yüzüne yerleştirdiği tebessüm onu olduğundan daha çok masum göstermişti.

Apar topar arabaya alınan Bilal'in arkasından seslenen bir kadın vardı. Bu kadın onun hayatını kurtaran kadındı. Ve yine bu kadın, Bilal'in, yaşlı bedenine çarptığı kadındı. ''Oğlum, durun hele!'' Kendisini dinlemek üzere yanına yaklaşan polisin kolundan tuttu. Elinde tuttuğu çantayı ona uzattı. ''Bunu ona verip kendisindeki çantayı da bana getirmesini söyler misin, evladım?'' Ekipteki polisler kadını da merkeze götürmeleri gerektiği kararını alıp ona yolu gösterdiler. Araca binip arkasına yaslandığında başını sağa doğru çevirdi. Üzerini çıkartmaya çalışan mafya babasını görünce öfkeyle baktı. ''Terbiye almamış ki bunlar... Anne baba da iş yok. Sen başı boş bırakırsan olacağı bu. Yazık...''

Mahallenin sakinleşmesi polisler oradan ayrılınca gerçekleşti. Yardım etmekte geciken mahalleli evlerine dağılmaya başlamıştı.

Bilal, polis aracında baygın bir şekilde yatıyordu. O ve adamlarının doktor muayenesinden geçmesi gerekiyordu. Hatta mafya babası tedavi altına alınabilinirdi. Kaynar suyla buluşan bedeni resmen yanmıştı. Ama ne olursa olsun hapis yatmaktan kurtulamayacaklardı. Bu çok aşikardı...

İstanbul'u birbirine kattığı sanılan Bilal Belaver, şehrin bir pislikten temizlenmesine vesile olmuştu. Belaver, sen çok yaşa!

Okuduğunuz için çok teşekkür ederim.
Sizi seviyorum. :') 💜

BELAVERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin