YEDİNCİ BÖLÜM

238K 13.3K 87.7K
                                    


AHALİ - YEDİNCİ BÖLÜM


# Sterling Knight & Anna Margaret - Something About The Sunshine   


ALEYNA,


Atahan'la eve vardığımızda ikimizin odaları evin farklı taraflarında olduğu için yollarımızı ayırdık; o merdivenleri çıkınca sola, ben sağa gittim. Odama çıkan uzun koridora girdiğimde Arslanoğlu kardeşlerden biriyle, İlker'le karşılaştım. O koridorun bir tarafından, ben de diğer tarafından ilerledim ve ortada buluştuk.

Beni süzüp, ''Sıçana dönmüşsün,'' dedi sırıtarak. Koltuk altına tuttuğu basket topundan ve üzerindeki kıyafetlerden, basket oynamaya gider gibi bir hali vardı. ''Havuzumuzun cazibesine dayanamayıp kıyafetlerinle içine mi atladın yoksa?'' diye takıldı.

Ona tip tip bakarak, ''Nereden bildin?'' dedim iğneleyici bir ses tonuyla.

''Bilmiyor musun, prenses? Medyumum ben,'' dedi alayla. ''Odamda kürem bile var, oradan gördüm.''

''Bana ''prenses'' demeyi ne zaman bırakmayı planlıyorsun?'' dedim ellerimi havaya kaldırıp tırnak işareti yaparak.

Boştaki eli çenesini götürüp, ''Hımm bir düşüneyim,'' dedi sıvazlayarak. ''Cehennem donunca nasıl olur?'' diye sordu, sırıtışı yüzüne yayıldı. ''Ya da domuzlar uçunca?''

Bu çocuğun benimle derdi ne? diye geçirdim içimden. Sürekli beni gıcık etmeye çalışıyor ve işin kötüsü de başarıyordu. Normalde benimle uğraşmaya çalışan insanları umursamamayı, beni gıcık etmek için söyledikleri lafları da duymazdan gelmeyi iyi becerirdim. Böyle insanlara verilebilecek en iyi cevap; cevap vermemekti. Ama söz konusu İlker olunca umursamadan edemiyordum. Elimde olmadan bu çocuğun lafları bana işliyordu.

Ellerimi hesap soran bir tavırla belime yerleştirip, ''Benimle derdin ne?'' diye sordum. Lafı dolandırmamıştım.

Topu diğer koltuk altına alıp soru soran gözlerle bana baktı. ''Seninle bir derdim olduğunu da nereden çıkardın?''

Bilmeze yatma dercesine bir bakış atıp, ''Sürekli beni gıcık etmeye çalışıyorsun,'' dedim barizmiş gibi bir sesle.

''Hayal kırıklığına uğratmak istemezdim ama sana özel bir muamele yapmıyorum, prenses. İnsanları gıcık etmek benim DNA'mda var,'' derken omuzlarını elden ne gelir gibisinden kaldırıp indirdi. ''Bu arada söylemeden edemeyeceğim, pembe yakışmış,'' diye ekleyip sırıttı ve göz kırptı.

Pembe yakışmış mı? diye geçirdim içimden. İyi de pembe bir şey giymemiştim ki... Anlamayarak, ''Üzerimde pembe bir şey yok?'' dedim sorarcasına.

Bakışlarını yüzümden ayırıp yavaşça göğüs kafesime kaydırdığında, ''Var,'' diye karşı çıktı.

Çabucak bakışlarını takip edip başımı eğip baktığımda beyaz tişörtümün ıslandığı için transparan hale geldiğini ve bu yüzden pembe sütyenimin gözler önüne serildiğini fark ettim. Onu nasıl unutmuştum ben! Farkına varmamla utanç ve dehşet karışımı bir duyguyla kollarımı vücudumun etrafına sarmam bir oldu ve ''Bakma!'' dedim yüksek bir sesle. Yanaklarım yanıyordu.

Bakışlarını yüzüme çevirdiğinde sırıtışı genişledi ve dişleri iyice ortaya çıktı. ''Göreceğimi gördüm zaten,'' dedi omuz silkerek.

Bağırarak, ''Bakma!'' diye tekrarladım.

Sesim koridorda yankılanırken odalardan birinin kapısı açıldı ve Hakan elinde bir spor çantasıyla dışarı çıktı. ''Neler oluyor burada?'' diyerek yanımıza geldi, meraklı bakışları pinpon topu misali İlker'le benim aramda gidip geliyordu.

AHALİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin