Chapter 3

4.6K 212 538
                                    

Lumos!

"Harry, kalk sabah oldu!"

"Örğmayni 5 dakika daha"

Harry arkasını döndü ve gene uyudu. Homurdanarak Ron'a doğru gittim.

"Ron. Ronald Weasley! Kalk."

Bunun böyle olacağı yok. Gizli silahımı uygulama vakti geldi.

"Ronald Bilius Weasley. Bütün kreplerini yedim. Yat zıbar."

Eh tabii can evinden vurunca Ron cin çarpmışa döndü. Kalktı ve üstüne başına, karışmış saçlarına bakmadan aşağı doğru koştu.

"Harry. Eğer kalkmıyorsan burada kal çünkü biz birazdan Hogwarts'a gideceğiz."

Sonra odadan çıktım ve arkamdan sürünerek gelen Harry ile birlikte aşağı indim. Kahvaltımızı yaptık. Ben geç kalmak istemediğimden yola biraz erken çıktık. Annemlerle buluşacağımız yere geldiğimizde Mr Weasley çok heyecanlıydı. Daha önce tanışmışlardı ama Mr Weasley gene  heyecanla annemle babamın elini sıktı ve onları Muggle icadı şeyler hakkında soru yağmuruna tuttu.

Biz diğerleriyle takılırken Draco'yu gördüm. Ailesi aydınlık tarafa geçmişti ve annesi Narcissa Malfoy ile birlikte çeşitli mağazaların vitrinlerine bakarak dolaşıyorlardı. Neden ceza almadıklarını bilmiyorum. En azından Lucius Malfoy'un. Bize bir parçacık yardım ettiler diye işten sıyrıldılar. Gözüm Draco'ya takıldı.  Bir an onun için üzüldüm. Aile baskısı çok kötü bir şey olmalıydı. Sonra aklıma bir ve ikinci sınıftayken ondan hoşlandığım geldi. Çok büyük bir şey değildi ama asi çocuklardan hoşlanıyordum ve süpürgede hızlı hızlı uçuşu beni benden alıyordu. Hislerimi yokladım. Şu an öyle bir şey yok gibi ama tabii hala onun yakışıklı ve hoş biri olduğunu düşünüyorum. Herkes gibi...

Her neyse, eşyalarımız tamdı, bu yüzden biz de bazı güzel mağazaları  ziyaret ettik. Sonra King's Cross'a geldik ve annemlerle uzun uzadıya vedalaştım. Onlar duvardan geçemiyordu çünkü. Sonra da Muggle'lara fark ettirmeden hızlıca perona girdik ve kırmızı kocaman trene hayranlıkla bakmaya başladık. Birden duygulandım. Hogwarts'da, bu büyük dolu olan her mekanda kâh mükemmel, kâh korkunç zaman geçirmiştik. Çok büyük bir karanlık büyücüyü yenmiştik. İster istemez gözlerim doldu. Ron gelip omzumu sıvazladı ve herkes ailesi veya sevdikleriyle vedalaştıktan sonra trene bindik.

"Hermione kalk, şatoya az kaldı hadi giyin."

Sızmışım herhalde. Etrafıma baktığımda Ron ve Harry'nin cüppelerini giydiğimi gördüm ve sonra kalkıp yavaş yavaş ben de giyindim.

Ehehe artık son sınıf olduğumuza göre biraz serbest olabiliriz değil mi? Er, FYBS'leri saymazsak tabii. Of bir de FYBS'leri çekeceğiz bu yıl. Fred ve George da yok ki sınav yarıda kesilsin. O günü hiç unutmuyorum Umbridge'in yüzündeki ifadeyi... O da Azkaban'da hak ettiğini buldu. Umarım ruh emicilerle ilişki yaşar.

Hogwarts'a geldiğimizde bizi koca adam Hagrid karşıladı. Sonunda bu okulda mutlu ve beraber olmaktan gayet mutlu görünüyordu. Tabii biz de son sınıf olmanın verdiği havayla birlikte göğsümüzü gere gere okula giden arabalara bindik. Artık ne yazık ki testralleri hepimiz görebiliyorduk. Biz Harry, Ron, Luna, Neville ve Ginny ile birlikte bir arabadayken karşımızdaki arabada ise Dean ve Seamus Weasley Şaka Dükkanından aldıkları ürünleri küçük sınıflar üzerinde deniyorlardı. Bu görüntüye gülmeden edemedim. Nihayet Hogwarts'a vardık. Kokuyu uzun uzun içime çektim; öyle özlemiştim ki... Profesör McGonagall'ın konuşmasını büyük bir tebessümle dinledim. Bitince de herkes gibi coşkuyla alkışladım. Snape, Dumbledore, Lupin gibi büyük insanlar yokluklarını fazlasıyla hissettiriyorlardı. Sonra o çok özlediğim dört direkli karyolama uzandım. Tabii öncesinde ortak salonda bir süre eğlenmiştik. O an birden duygu patlaması yaşadım. Gözlerimden birkaç damla yaş süzüldü. Aklıma her gece gördüğüm, asla gitmeyen kabuslarım geldi. Onlarla yaşamayı öğrenmiştim. Ve hiç beklemeden beni bekleyen uykunun kollarına atladım.

Losing Control | DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin