Buz gibi soğuk havadan dolayı üşüyen parmaklarımı iyice montuma gömdüm. Soğuk havalardan nefret ediyordum. Hayır, gerçekten nefret ediyordum. Sıcak havayı da soğuk havayı da sevmiyordum. Soğuk havaya karşı düşmanca bakışlar atarak yolumda yürümeye devam ettim. Kırtasiyenin kapısını hiç düşünmeden hızlıca açtım. Kırtasiyenin içerisi de dışarısı gibi soğuktu. Neden istediğim hiçbir şey yolunda gitmiyordu ki? Sıkıntı ile nefesimi dışarı vurdum. İsteksizce defterlerin olduğu rafa doğru yürüdüm ve tekrar isteksizce defterlerin bir kaçının stillerine bakmaya başlamıştım. Çoğu şeyde hemen karar veremiyordum ve bu bana sıkıntı yapmaktan başka hiçbir işe yaramıyordu. İçi boş bir defter seçtim ve stilini pek önemsemeden aldım. Ne de olsa dışını değiştirecektim. Kalemlerin olduğu rafa doğru bakan on ikili setten birisini aldım ve daha sonra kasaya doğru yürüdüm. Kasada hızlıca işlerimi hallettim ve dışarı çıktım. Soğuk havadan nefret ediyordum, gerçekten. Hızlı adımlarla eve giden yolu yürümeye başladım. Yarın ilk iş günümdü ve ben tabiri caiz ise buraya geldiğimden bu yana hiçbir bok yememiştim. Sessizce ofladım. İki gündür oflamaktan, bir şeylere lanet etmekten, nefret ediyorum demekten yorulmuştum. Kore'nin soğuğu ciddi anlamda insanın içini titretiyordu. Ben sıcak bir ülkede yaşamasam da- ki her mevsimi görmüş bir insanım- soğuk her zaman bana itici gelmişti ve bu sene stajyerlik yapacağım yerin kıçımı donduracak kadar soğuk olması sinirlerime dokunuyor aynı zamanda hayal kırıklığına uğratıyordu. Tamam, SM ile çalışmak harika bir fırsat olabilirdi- ki zaten harika bir fırsat- ama yine de ülkenin bu kadar soğuk olması benim moralimin eksilere düşmesine engel değildi. Yine de diğer öğrencilere nazaran daha avantajlı olduğumdan hiç kimseye bir şey diyememiştim. Kaldığım SM yurdunun içine hızlıca girdim ve sıcak lobi yüzüme çarptı. Hızlı yürümemden dolayı dağılan tipimi umursamadan lobide misafirler için konulan koltuklardan birisine attım. Koltukta iyice yayılarak kafamı geriye yasladım ve gözlerimi kapattım. SM şirketi ile çalışabilmek için neredeyse üniversitenin dekanının ayaklarına kapanmıştım ve artık benden bıktığı için bu işe el atmıştı. Yurt şu anda sessiz sakindi çünkü daha dönemin stajyerleri ve sürekli kalan gruplarının çoğu gelmemişti. Kafamı kaldırıp etrafa bakındım ve resepsiyon yazılı kısımda duran kalem etekli kadına baktım. Gözlerini bana dikmiş gülümsüyordu. Burada ki insanların suratında neden sürekli gülümseme vardı? İki gündür herkes bana ağzını yayarak yırtacak şekilde bakıyordu. Onları düz bir suratla karşılamamdan sonra ise gidiyorlardı. Acaba hangimizin yaptığı ayıptı? Sanırım benim yaptığım ayıptı. Oturduğum rahat koltuktan kalktım ve odama çıkmak için adımlarımı istikametime yönelttim. İçerisinin sıcak havası ile anında mayışmıştım. Sanırım duş alıp uyusam benim için harika olacaktı. Odanın içine girdim ve elimde ki poşeti yatağa atıp üstümde ki montu çıkarttım. Birazdan akşam olacaktı ve yarına dinç bir şekilde çıkmak istiyordum. SM şirketinin çok avantajları vardı ve bunlardan benim için en mükemmel olanı ise yurt odalarımız teker kişilik olması ve beş yıldızlı oteli aratmayacak kadar temiz ve kullanışlı dizayn edilmiş olmasıydı. Adamlarda para vardı ki SM Sadece bunlarla sınırlandırmamıştı bizleri. İki yıllık imzalanan 'Stajyerlik Sözleşmesi'ne istediğimiz maddeleri ekleyebilirdik. Ben madde eklememiştim ama yanımda o anda bulunan bir kız 'Kendi Servis Aracı' adı altında bir araba istemişti ve cidden istediği araba AudiR8'di. Açgözlü gibi davranması onu 'Arkadaş Olunmayacak Kişiler' listesinde bir numaraya yerleştirmeye yetmişti. Yüzsüz. Odamın kapısını kilitleyip hızlıca banyoya girdim ve duşumu alıp çıktım. Canım çay istemişti ve aşağıya inmeye karar vermiştim. Üzerime geçirdiğim unicornlu pijamalar ile nasıl gözüktüğümü önemsemeden aşağıya inmeye başladım. Bunu pek önemsemiyordum çünkü iki yıl beraber olacaktık, onlardan çekinmem saçmalık olurdu. Ne kadar hoşgörülü olduklarını da varsayarsak beni pek yargılayacaklarını sanmıyordum. Ayaklarıma da pufuduk ev botlarımı geçirdim ve odadan çıkıp aşağı mutfağa indim. Mutfağın zemin katta olması da ayrı bir güzeldi çünkü pişen yemek kokusu benim odama kadar gelmeyecekti ve kokuya maruz kalmayacaktım. SM şirketinin müdürü ile gerçekten görüşmek lazımdı. Bir tebriki hak ediyordu adam. Zemin kata inerken adımın bağırılması ile yerimde sıçradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRAY FOR ME //KAİSOO
Short StoryHayatının en güzel yaşında bir insan cehennemi arzulayabilir miydi? Onun cehennemi Kim Jongin'di. Ona dokunmak, ateşe dokunmak, Ona bakmak, şeytanla göz göze gelmek, Onun nefesini hissetmek, şeytanla konuşmaktı. Do Kyungsoo cehennemde ki şeytana âş...