2

4K 505 135
                                    

Aslında sana kırgınım.

Emre, benim bıraktığım işi devralmış gibi beni incelerken yüzünde büyüyen tebessüm canımı sıksa da sesimi çıkarmıyorum.

Uzun zaman olmuşmuş!

Şiddetle aramın pekiyi olduğunu söyleyemem. Birini dövmeye üşenirim en başta. Neden kendimi yorayım, değil mi?

Ama Emre Bucak, inanın bana, insanın ellerini kaşındıran bir tip.

"Nasıl bu kadar aynı görünebilirsin, aklım almıyor."

"Belki de bir aklın olmadığı içindir."

Ben gülmüyorum ama Emre sırıtıyor. "Ama çok kilo vermişsin."

"Hım... Kaç kilo vermişim sence Emre?"

Emre bir an şaşırsa da işaret parmağını hafifçe burnuna vurarak beni süzüyor. "On?"

Bu hareketin beni niye bu denli incittiğini bilmiyorum. Düşünürken hep yaptığı o aptal hareket. Kendimi yıllar öncesindeymişiz de hiçbir şey değişmemiş, Emre hayatımı mahvetmemiş gibi hissediyorum. Sadece bir an tabii. Sonra yerdeki yastıklardan birini adama fırlatıp kendimi toparlıyorum.

"Buraya kilomu konuşmak için mi geldin?"

"Hayır ama önce onu konuşabiliriz. Çok zayıfsın Nur. Hasta falan mısın?"

Bu kez ciddi bir şekilde konuşunca kaşlarımı çatıyorum. İşin aslı adam haklı, onunla son görüştüğümüz günden beri epeyce kilo verdiğim doğru. Bilinçli bir şey değil aslında. Zaten normal bir kiloya sahiptim hep. Ama hafta sonu yürümeyi takıntı hâline getirdiğim, yemek hazırlamaya üşenen ve öğün atlayan biri olduğum şu son yıllarda gittikçe daha çok kilo kaybettim. Şükür ki hasta falan değilim.

"Çok hastayım Emre. Bunun için mi geldin yoksa?"

Çok kısa bir an bana inanıp ayaklanıyor. Telaşla nefes aldığı birkaç saniyenin ardından alayla gülüyorum hâline. Emre gözlerini kısıp yerine otururken kaşlarımı kaldırıyorum.

"Gören duyan da benim için endişelendiğini sanacak."

"Elbette endişelendim!"

"O yüzden de beş yılın çabucak geçtiğini fark edemedin tabii."

"Beş buçuk yıl!"

"En azından fark ettiğin bir şeyler varmış."

Emre sinirle gözlerini ovuyor. Neden bunu da hatırlıyorum ki? Haksızlık. Her özelliğini unutmam gerekirdi.

"Allah aşkına biraz anlayışlı ol Nur."

Ellerini yüzünden çekip derin bir nefes alıyor. Bana bakarken o neşeli hâlinden eser kalmadığını anlıyorum. Hafifçe büktüğü dudaklarına bakıp nasıl da beni bu aptal suratla kandırabildiğini merak ediyorum. Yıllar önce, adam şöyle baktığı her seferinde, yelkenleri suya indirirdim.

Şimdiyse ağzına bir tane patlatıp adam gibi durmasını söylemek istiyorum. Bende büyük ilerleme var, o kesin.

"Sana anlayışlı olmak için herhangi bir sebebim yok."

"İyi, olma o zaman."

"Eee, konuş artık. Niye geldin evime? Sıktı ama bu muhabbet."

Çirkef bir hâlde konuşurken Emre yine gülümsüyor.

"Çünkü seninle evlenmek istiyorum."

Sevgili okur, bu noktada adama tüm kuvvetimle güldüğümü söylersem beni ciddiye alın. Öyle şiddetli kahkahalar atıyorum ki eğer gülüşüm cisimleşip adama çarpabilse şu an bir enkazın altında yalvarıyor olurdu.

AslındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin