BÖLÜM:3 İLK TANIŞMA

1.7K 104 55
                                    

Jack'in ne zaman çıkacağını tahmin edebiliyordum ve işte başlıyorduk. Jack aslında bir asyalıydı. Ben ise bir amerikalı. Gerçek şu ki dünyayı Avcı ve Empat koruyordu. Yani dünyanın her ırkından Avcı ve Empat olabilirdi. İnsanlarla kaynaşıp onlardan biriymiş gibi yaşamamız gerekiyordu sonuçta. Bu da bizim dünyamızda ırk sorununun olmayışından kaynaklanıyordu. Koruyucularımız bir nevi ırk seçimiydi aslında. Evlenecek olurlarsa o koruyucu ırkından bir Avcı veya Empat doğuyordu bu da dünyanın her yerinde yaşamamızı sağlıyordu. 
İşte Jack evden çıkmıştı. Jack 'i tanıtacak olursak bayağı yakışıklıydı aslında. 1.88 boyunda, siyah dümdüz saçları vardı, öndeki saçları gözlerinin üstünde bitiyor ensesi kısa ve düzdü. Gözleri simsiyah ve biraz çekikti e  haliyle bir asyalı sonuçta,  teni de beyazdı. Burnu küçücük, dudakları küçük ve kırmızımsıydı. Elleri o kadar kibardı ki " nasıl Avcı olabilir ki " diye insan içinden geçiriyordu doğrusu. Parmakları kırılacak gibi inceydi. Ama çok kuvvetliydi. 
Her zaman sade şeyler giyer ve sürekli kulaklıkla gezerdi müzik dinlediği için mi başka bir sebebi mi vardı bilmiyordum? O sabah elime aldığım elma ile beraber dışarı çıkmıştım. Ne zaman çıkacağını biliyordum tam vaktinde Jack'i kapıdan çıkarken yakaladım.
Her zaman kafası önünde yürürdü zaten bu yüzden beni hiç fark etmezdi. Okul yoluna koyuldu bende karşısındaki yoldan onu takip ettim. Biraz ilerledikten sonra tuhaf birşey hissettim. Aynı şeyin onunda hissettiğine emindim. Birden Jack'in durduğunu gördüm. Beni fark ettiğini sandım geri çekildim. Ama beni fark etmemişti donup kalmıştı sanki. Başka bir sıkıntı var gibiydi. Biraz ilerledim ona doğru baktım kafamı eğdim yüzünü görebilmek için ama beni fark etmemişti bile. Yakınlaştım...
Ona doğru gittikçe jack titriyordu. Yanına gittim yüzüne baktım saçlarından dolayı gözleri pek görülmüyordu ama bembeyaz bir ışık vardı gözlerinde, saçlarının arasından görebiliryordum o parıltıyı.
"Hey !!! İyi misin ? " dedim fakat beni duymamış gibiydi elimi omzuna doğru uzattım, tam dokunacaktım ki elimden tuttu. Ne olduğunu anlamadım bile elimi tutup arkaya doğru burdu ve kendine çekti. Elektrik şoku uygulamış gibi canım yandı,  beynim patlayacak gibi oldu.  O da acıyı çekmiş olacaktı ki beni birden itti.  Onun beni itmesiyle yere düştüm.
Jack - Sen de kimsin neden dokunuyorsun bana?
Emmy- Asıl sen neden beni itiyorsun? Ben sadece yardım etmek istemiştim, titriyordun ve ....
( Ona anlatırsam ışık saçtığını benden şüphelenebilirdi. ) Her neyse iyi görünüyorsun şimdi.
Jack - Evet iyiyim. Bu yüzden yoluna devam et by.
Dedi ve uzaklaşmaya başladı. Bir başlangıç yapmam gerekiyordu bu yüzden arkasından bağırdım.
Emmy - Hey kaldırma tenezzülünde bulunmuyorsan bile en azından özür dilemen gerekmez mi bay kaba?
Arkasına dönüp bakmaya tenezzül etmeden sadece sağ elini yukarı kaldırdı ve "by " işareti yaptı. Aklını okumaya çalıştım fakat yapamadım bir duvarla örülü gibiydi ne düşünüyordu hiçbir fikrim yoktu.
Okulun ilk günü olduğundan fazla öğrenci yoktu çoğu dışardan geliyordu, yeni kayıt,  yerleşme telaşı vardı çoğunda. O günkü adrenalin bana yettiği için ders programını alıp eve gitmeyi planlıyordum. Duyuru panosundaki ders programını aldım ve arkamı dönmemle biriyle çarpışmam bir oldu. Küçük bir elektrik çarması olmuştu. Hani kaydıraktan kayarken elinize çarpar ya o türden. 
Öyle şaşırmıştım ki yüzüne bile bakmadım, düşen notlarımı toplayıp özür diledim. En son telefonumu alacaktım ama benden önce davrandı ve bana verdi , arkasına bakmadan devam etti. Sonrada fark ettim. Benim çarptığım daha doğrusu bana çarpıp özür dilemeden giden kişinin Jack olduğunu.
Arkasından bağırdım.
Emmy - HEY !!! Bu bay kaba değil mi? Yine aynı şey. İnsan, bir özür diler, nesin sen ? Tanrı falan mı sanıyorsun kendini? "Küçük dağları ben yarattım" havasıyla dolaşıyorsun, deyince arkasına döndü ve bana doğru yürüdü.
Üstüme üstüme gelince geri çekildim. Ben gittikçe o geliyordu, sonunda panoya yapıştım. Hala üstüme geliyordu. Ve sağ elini kaldırdı. Bana vuracağını sanmıştım bu yüzden gözlerimi kapatıp kafamı sağa çevirdim ve başımı eğdim, oysa ki sol tarafımda başımın dibine duvara koydu elini ve kafasını benim boyuma kadar eğdi "Ne dedin sen az önce bir daha söyle bakalım." dedi. Onu çok yakından duyuyordum bu yüzden gözlerimi açıp, başımı çevirmele onnunla yüz yüze gelmem bir oldu. Aramızda neredeyse bir santim uzaklık vardı. Gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Ben ise aramızdaki mesafede geçen elektrik kıvılcımlarını görüyordum. Elektrik büyüsüne yakalanmamak için ona cevap vermeden kaymaya çalıştım sağa doğru. Bu seferde sol kolunu dayadı duvara gidişimi engellemek için. Durmak zorunda kaldım fakat yüz yüze gelmemeye çalışıyordum çünkü her an elektrik çarpabilirdi.
Jack - Sen! Yüzüme bak ve hemen cevap ver, ne dedin az önce?
Yüzümü dönmeden geveleyerek cevap verdim " Şeyyy küçük dağları ben yarattım havasıyla dolaşıyorsun " dedim.
Jack - Hayır ondan önce ne dedin?
Emmy- Tanrı mısın? Yaa ne var bana çarpan sensin, özür dilemeyen ayrıca sabah yardım ettiğim için teşekkür bile etmeyen yine sensin. Üstelik beni düşürdün ve özür bile dilemeden çeken giden yine sensin. Neyin hesabını soruyorsun ki sen bana şimdi?
Jack - Sabah bana yardım etmeni kim söyledi? Yardım isteyen mi vardı senden ? Ayrıca ben çarpmadım, sen önüme çıktın. Eşyalarını toplamada yardımcı oldum o bile çok sana! Dedi ve geri çekildi.
Çok kızmıştım, hakikaten çok kaba biriydi. Hiç konuşmadığı için nasıl biri olduğunu bilmiyordum. Çok şaşırmıştım. Bu ne egoistlik? Gözlerim fal taşı gibi açıldı şaşkınlıktan diyecek kelime bulamadım resmen ağzım açık kaldı. Fark ettirmeden gülmeye çalıştım ve kızgınlığımı belli ettim ve ağzımı kapatıp gözlerimle soruyormuş gibi yaptım ama anlamamazlıktan geldi. 
Emmy - Bana bak bay kaba! Bu ne egoistlik? Her şeye var bir cevabın ama en azından özür dilemen gerekir.
Jack - Niçin ?
Emmy - Anlamadım? Soruyor musun hala?  Sabah beni ittiğin için, şimdi bana çarpttığın için. Ayrıca önüne çıkan ben değilim sen bana çarptın. Bu yüzden de senin özür dilemen gerekiyor. Senin yüzünden eşyalarım yere dağıldı.
Jack - Yardım ettim ya. Ne kadar nankör birisin.
Emmy - Neeee? Nankör mü ? Kafayı mı yedin sen?  Of inanamıyorum sana şu hale bak konuyu nerelere getirdin. Altüstü bir özür dileyeceksin. Bu kadar zor mu?
Jack - Evet bence de çok büyüttün.
Adama bak ya resmen  beni suçlu çıkaracak neredeyse. Ağzım açık güldüm ve kafamı çevirdim. Birden ciddileştim ve dik dik suratına baktım. Üstüne doğru yürüdüm o kadar kızmıştım ki elektrik büyüsü umrumda değildi acı çekmesini istiyordum o an sadece.
Jack - Hey kendine gel ne yaptığını sanıyorsun  sen ?
Emmy - Ben ne yaptığımın farkındayım bay kaba.
Jack - Hayır farkında değilsin kurallara karşı geliyorsun. Unutma erkek olan benim.
Emmy - İyice bıkkınlık veriyorsun insana. Kim tahammül ediyor sana merak ediyorum? Aklın nerde senin?
Jack - Belli değil mi ? diyerek sırıttı.
Emmy - Bana bak iyice kızmaya başladım Jack efendi. Bir özür dileyeceksin sadece o kadar sonra kapansın bu mesele burada.
Jack - Dur bakalım orda. Ben sana adımı söylemedim ki. Nereden biliyorsun adımı?  
Böyle söyleyince afalladım  durdum yerimde. Ciddiyet gitti panik başladı tabi. Haklı, adını söylememişti. Birden kulaklığında isminin yazdığını fark ettim ve yeniden güvenimi toplayıp cevap verdim.
Emmy - Nereden olacak kulaklığında yazıyor tabi. Diyerek parmağımla işaret ettim.
Jack - Aaa evet . Peki senin adın ne? (Şaşırmış gibi  yaptı ve konuyu değiştirdi.)
Emmy -  Emmy. ( Pat diye söyledim ismimi nasıl da konuyu değiştirdi unuttum resmen oyununa geldim.) Yaaa oyuna getirdin beni bu haksızlık.
Jack - O halde memnun oldum Emmy. Dedi ve sırtını dönüp gitti. 
Her ne kadar onu düşünmek istemesem de elimde olmadan aklımdan geçiyordu ukalalıkları. Kendi kendime sinir olarak eve doğru yola koyuldum. Bizim sokağa geldiğimde, Jack'in az ilerde durduğunu gördüm hiç kımıldamıyordu. Sabah ki gibi yine gözleri bembeyaz bir ışık saçıyordu. Ne olduğunu merak ettim. Ama bu sefer dokunmaya niyetim yoktu bu kez de beni boğabilirdi. "Jack jack !!!" Diye bir kaç kez bağırdım, duymadı ne yapacağımı bilmiyordum biraz geçtikten sonra kötüleşmeye başladı.
Titriyordu ve burnundan kan akmaya başlamıştı. Dayanamadım. Canımın yanacağını biliyordum fakat onu uyandırmalıydım. Ölmemeliydi benim ona, onun da bana ihtiyacı vardı. Her iki omzunu tuttum ve kendine gelene kadar bırakmadım. Canım o kadar acımıştı ki diri diri organlarımı söküyorlar gibi hissettim. Sonunda kendisine geldi ve beni itti. Umarım bir daha bu acıyı yaşamak zorunda kalmam. Alışkan yapmasın sonra? Her neyse Jack çok kötü görünüyordu şaka yapmanın ne yeri ne de sırasıydı üstelik tek başıma hiç de eğlenceli olmuyordu. Beni ittikten sonra Jack yere yığıldı, nefes nefese kalmıştı. "Nasıl yapacağımı bilmiyorum?" Diye sayıklamaya başladı. Anlam veremedim.
Seslendim.
Emmy - Jack ! İyi misin? Ne yapman gerekiyor? Neyi bilmiyorsun?
Biraz duraksadı ama sonra kendine geldi.
Jack - Boşver , seni ilgilendiren bir mevzu değil. Şimdi daha iyiyim teşekkür ederim.
Biraz dinlendikten sonra beraber yürüdük eve yaklaştığımız da onunla aynı sokakta kaldığımızı anlamasın diye bilmiyormuş  gibi yaptım.
Emmy - Evime geldik. Beni bıraktığın için teşekkür ederim.
Jack- Nasıl yani senin evin burası mı?
Emmy - Aaa evet buraya yeni taşındım. Neden ?
Jack - Ben de tam karşında oturuyorum tesadüfe bak.
Emmy - Gerçekten mi ? (Şaşırmış gibi yaptım.)
Jack - Evet. Neyse sonra görüşürüz.
Emmy - Hey !!! Neden öyle olduğunu anlatmadın hala. Hasta falan mısın yoksa?
Jack - Hayır gayet iyiyim o konuyu açma lütfen konuşmak istemiyorum.
Emmy - Peki tamam görüşürüz.
Dedikten sonra eve girdim. Kapıyı kapatır kapatmaz sırtımı yaslayıp derin bir ' Ohh' çektim. ' Anlayacak diye ödüm koptu nerdeyse yakalanacaktım. Çok yorgundum, doğruca yukarı çıkıp kendimi yatağa attım. Hemen uyumuşum.
Sabah olacaklardan habersiz derin bir uykuya daldım...

Av Günlüğü.  Bölüm 1: AVCI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin