SIZI

17 2 6
                                    

*Medya Derda :')
*Şarkı : Taylor Lautner - Apologize
*Derda'nın ağzından

O kadar güzeldi ki bir kez daha bakmaktan kendimi alı koyamadım. Acıyla kıvranırken bana doğru gelip yere oturuşunu izledim. Tek bir kelime dahi etmemiştim. Bu lanet evde bir erkekle nasıl oldu da yalnız kaldım diye düşünürken kollarımı tuttu.

"Bunu neden yaptın?"

Kollarımı var gücümle kendime çektim. Neden yaptığımı bilmiyordum ve onu ilgilendirdiğini de pek sanmıyorum. İnsanların beni acı çekerken görmeleri ve sanki ilgilerine muhtaçmışım gibi davranmaları beni sinirlendiriyor. Cevap vermediğimi görünce tekrar sordu.

"Ayakların kazayla kesilmiş anladım ama kendine neden zarar veriyorsun ?"

"Bilmiyorum"

"Kendine zarar verip sonrasında yardım istemen biraz garip."

Her defasında bunu neden yaptığımı bilmiyorum ama biraz daha soru sorar yada konuşursa aynısını ona da yapacağım. Daha fazla uzamasını istemiyorum.

"Yardım edecek misin?"

Bu defa sağır edici bir sessizliğe büründü ve cam kırıklarını çıkarmaya başladı. Sızı hissetmek hoşuma gidiyordu. Ruhsal acımı bu şekilde bastırıyordum. İnsanlara saçma gelmesi umrumda değildi. 'Yarayla alay eder yaralanmamış olan' Romeo acıyı güzel bir şekilde özetlemiş. Her boka acı demek benim doğamda vardı sanki. Kendimi acıdan, kederden alı koymayı düşünemiyordum bile. Ben bunları düşünürken o çoktan pansumanı yapmıştı. Oysa çizikleri görmek bana ilham veriyordu. Ayağa kalktı, biraz duraksadıktan sonra sürahiden arda kalanların yanına gitti. Ne yapıyor bu?

"Hey ne yapıyorsun?"

"Yerdekileri temizliyorum, sen bu haldeyken temizleyemezsin ve ben bir kez daha kesiklerin için gelmek istemiyorum."

Bu ne rahatlık lan. İşini sen yapmayacaksın da ben mi yapacağım? Sanırım sinirlenmem kısa sürdü bu defa. Derhal ayağa kalktım ve yanına gittim.

"Ne diyorsun sen"

"Birşey demedim tamam kızma hanım abla"

"Hemen git"

"Senden kabası mezarda galiba"

Öyle bir bakış atmış olmalıyım ki apar topar kalktı ve kapıyı çarpıp gitti. Yaklaşık 10 dakika sonra ücret ödemediğim geldi aklıma. Bu bir kez daha karşılaşacağımız anlamına gelmiyordur umarım çünkü ne kadar sinirlendirse de huzur veren gözleri vardı ve benim en korktuğum şey huzura muhtaç ve aç olmaktı. Yatağıma uzandım ve telefonu elime aldıktan sonra Nazra' nın bir kaç kez aradığını gördüm. Mesajlara bir kaç gündür cevap vermiyordum ve beni merak edecek bir kaç arkadaş vardı. Bunun farkında olmama rağmen çoğu şey gibi umrumda değildi. Geri dönüş yaptım ve telefonu anında açtı.

"Derda, neredesin sen kızım kaç gündür?"

"Evdeyim Nazra nerede olabilirim"

"Depresyona mı girdin yine? Gerçi bendeki de soru ne zaman çıktın ki. Kaç gündür evdesin?"

"Bir haftadır çıkmadım"

"Aferin Derda aferin. Böyle devam et evde ne bok var anlamıyorum"

"Dışarıda ne var Nazra söyler misin. Dışarıya çıkmamı gerektiren bir durum yok. Üstelik iyiyim bir şeyim yok"

"Sadece makarna yiyerek ölmeyi planlıyorsun biliyorum ama emin ol dışarıda görülmeye, yaşanmaya değer bir çok şey var. Sonbahardayız"

"Tamam benim yerime de gezersin. Kapatıyorum şimdi görüşürüz"

"Hay Allahım! Tamam Derda öyle olsun"

Telefonu sonunda kapamasına şükrederek yataktan kalktım ve kendime şarkı açıp duşa girdim. Sıcak suyun cildimi yakmasından çok soğuk suyun beni titretmesini seviyordum. Suyun tenimi okşamasından çok suya hükmetmeyi seviyordum. Hayatı yaşamaktan çok ona piç gibi gülümseyip oyun oynamayı seviyordum...

GURURSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin