Bu adrese her hangi bir polis gelemezdi bu sebepten çocuğun kandırıldığını düşündüler. ''Yağmur yağdığı için şanslıyız. Senden başka birisi yada yaralı var mı ?'' dedi polis. O ara diğer polisler çoktan etrafa dağılmıştı. Sirenleri görenler yavaş yavaş geliyorlardı. Yağmurdan ya da sirenlerden çekinenlerse evlerinin camlarından çoktan dedikodularına başlamışlardı. Çocuk şaşkın şaşkın ''Hayır ben ve o adam var.'' dedi. Poliste ''Şimdi bir güzel anlat bakalım.'' dedi. Çocuk biraz soluklandı, göz yaşları yağmura karışıp akıyorlardı. Kolu ile yüzünü temizledi. Derin bir nefes verdi. Villanın kapısına baktı. Polis olarak kendini tanıtan adam yoktu. Kafasında şimşekler çaktı o ara. Kandırıldığını düşündü. Kendi elleriyle verdiği elması düşündü. O gece gelecek olan sevgilisini düşündü. Ardından başladı anlatmaya. ''Babamlar evden gidince bende arkadaşımla buluşacaktım.'' dedi babasına utanarak bakarken. Olan olmuştu, kız arkadaşı eve gelecekti o gece. Babası çok karışırdı gezmesine, arkadaş çevresine falan bu yüzden utanarak anlatmaya devam etti. Babam evden çıktıktan 15-20 dakika sonra kapı çaldı. ''Kimsiniz'' dediğimde ''Polis'' dedi. Hemen açtım kapıyı. Direkt kimliği...'' kimliğini hızlıca gösterdiğini hatırladı o an. Gerçekten kimlik bile göstermemişti. Devam etti sözlerine ''Kimliğini gösterdi hızlıca. Tehlikedesiniz sakin olun gibisinden şeyler söyledi. İçeri girdi. Babamı aramamın doğru olmayacağını sessiz olmamızı ve sadece mesaj atmamı söyledi. Bende öyle yaptım. Sonra arka kapıya gittim. Arka kapı gerçekten zorlanmış. Gelin göstereyim, yalan söylemiyorum ben.'' dedi çocuk. Evin içerisindeki polis ''Amirin ev temiz ama elmas yok. Buraya bir baksanız iyi olacak.'' dedi. Çocuk ''Böyle birşey nasıl olur. Gelin göstereyim size.'' dedi. Başlarında duran polis ise ''Hayır kimse bir yere kımıldamasın arkadaşlarım detaylı araştıracaklar, sizi de karakola almak durumundayız. Arif hadi kardeşim sen götür arkadaşları, olay yeri inceleme yoldadır zaten'' dedi sert bir şekilde. Ekip arabasına bindirdiler çocuğu. Ne olduğunu anlamadan nezarete kadar sus pus gitti komşuların bakışları arasında. Durmadan düşünüyordu. Nasıl olabilirdi böyle birşey. Nezarete girdi. Koca adamlar vardı orada. Nezaret çocuklar için yapılan bir yer olamaz diye düşündü. Çekinerek bir kenara doğru oturdu. Adamlar bir kaç soru sordular, hiç birine yanıt vermedi. Aradan 4 küsür saat geçti. Evde her türlü araştırma yapılıp karakola gerekli rapor verilince çocuğu ifadesini almak için çağırdılar. Sadece filmlerden izlediği yerlerde bir şuçlu gibi oradan oraya gidiyordu çocuk. Ne olduğunu anlamadan ne derlerse yapıyordu. Filmlerden çok farklı olduğunu iyi belledi. Herkes sanki ona bakıyordu. Hatta babasının ona öyle suçlu gibi bakması işte buna bir anlam veremedi. Bazen insan dayanamayacağını anlayınca uyumak ister. Hiçbir şey düşünmek istemez. Bunun tek yolu da uyumaktır. Çok ve düzensiz uyumak bu yüzden depresyon belirtileri arasında ilk sıradadır. Çocuk da ilk defa uykusu olduğu için değil bir an bile olsa kurtulmak için uyumak istedi. Rüya olsun istedi tüm bunlar. Ama nafile. Sonunda girdi sorgu odasına. Yukarıdaki ampule baktı. Sağındaki aynaya ve oturacağı sandalyeye baktı. Hiçte rüya gibi durmuyordu. Oturdu sandalyesine ellerini bacaklarının arasına soktu. Sanki üşüyormuş gibiydi. Oysa ki sadece korkuyordu. Başka bir polis daha girdi içeriye. Artık daha polis görmek istemiyordu. Rüya bile olsa.
''Evet. Rüzgar BİLİR. 17 yaşında zengin ailenin hırslı çocuğu. Nerede elmas söyle bakalım.'' diye girdi polis lafa. Rüzgar ne oluğunu anlayamadı. Göz bebekleri büyüdü. Aklı sanki durdu o an. Bu konuya nasıl bir giriş diye düşündü. Rüya değildi bari şaka falan olsaydı diye düşündü. ''Ben, ben o polislere de anlattım. Başka bir polis'' deyeme kalmadan polis bağırarak kesti konuşmasını ''Bırak yalan söylemeyi lan ! Kodumun veletleri sizinle mi uğraşıcam ben. Hem zenginsiniz her şeyiniz var birde ailenizin malını mülkünü çalıyosunuz. Nasıl bir kafa var lan sizde ?'' diye bağırıyordu polis. Rüzgar bir iki bir şey söyleyecek gibi oldu polis atıldı tekrar o kasvetli sesiyle. ''Bak güzel kardeşim benim. Bizi daha fazla uğraştırma güzel güzel itiraf et.'' dedi. Rüzgar da ''Ben diğer polis abilere de ifademde söyledim, birden bir adam geldi ben polisim diye kendini tanıttı.'' derken polis yine girdi araya. ''İfadeni biliyorum ve olanları ben sana anlatayım. Saat 00.35 sularında eve bir polis geldi demişsin. Hava yağmurluydu. Sizin kapıya giden hiçbir ayak izi yoktu. Arka kapıya gelince. Kapıda zorlanma var ama amatörce düşünmüşsün, kapı içeriden açılmış.'' derken Rüzgar '' O adam bana açtırdı kapıyı.'' dedi. Polis ''Her yerde sadece senin parmak izin var. Arka bahçedeki ayak izleri seninle tam uyuşuyor. Hatta çimenlere doğru düz yürüyüp sonra aklınca bizi kandırmak için geri geri gitmişsin. Bahçe duvarının bittiği yeride eşelemişsin. Sonra babana mesaj atmış ve polis var sen gel seni kandırmak kolay mı dedin ?'' dedi polis. Rüzgarın kafasında puzzle gibi oturuyordu herşey. O adamın kapıyı ona açtırması, yukarı bak bakalım diyerek bahçeye çıkarması, yatak odasının kapısını bile ona açtırması bunların hepsi oturdu kafasında. Şakınlık içinde polisi dinliyordu. Polis '' Senden başka içeri giren falan yok. Madem ki var kamera kayıtları nerde lan ?'' dedi. Bunun üzerine Rüzgar kafasını öne eğik bir şekilde ''Kız arkadaşım gelecekti, kapattım.'' dedi. ''Hadi lan ordan. Kız arkadaşı gelecekmiş. Peki ya kasayı tek hamlede nasıl açtılar. Anahtarlar gayet zekice kurgulanmış bir şekilde saklanmışlar. Bunu senin bile bilmediğini söyledi baban. Evde sadece yatak odasına girilmiş ve direkt komidine gidilmiş. Tesadüf ya üzerinde sadece senin parmak izin var. Buna ne diyeceksin ? Silah mı dayadı kafana. Hani darp izi bile yok. Kapıyı zorladın bari kendine de vursaydın ya. Bunlar zaten yer, kendime zarar vermeyeyim mi dedin. Hadi öt bakalım nerede elmas.'' Rüzgar nasıl bir oyunun içine düştüğünü anlayamadı. Aklı çalışmıyordu sanki. Ne yapacağını bilemedi. İşler nasıl bu hale gelmişti akıl erdiremedi. O dar odada polis onu kedinin fareyi köşeye sıkıştırması gibi sıkıştırmış, üzerine üzerine pati vuruyordu sanki. Polis tekrar atıldı ''Nerde lan elmas söyle artık !'' diye bağırdı. Artık bütün suç resmen onun üzerine kalmıştı. Elleriyle vermişti her şeyi. Profesyonel bir oyunda profesyonel bir piyon olmuştu. Konuşmaya başladı birden ''Benim arkadaşım var Kürşat. O yap dedi bana. Kürşat, ben babamla ne zaman kavga edip odama çekilsem hemen yanımda olan arkadaşım. Bakın arkanızda. Hatta size vurmamı söylüyor. Yalan söyle, beni anlatma diyor. Kürşat şuan çok kızdı. Zaten her zaman sinirlidir Kürşat. Beni de kendine benzetti sonunda.'' dedi. Polis '' Ne diyorsun lan sen, ne Kürşatı deli rolü mü kesiyosun bize.'' dedi ve çıktı dışarı.
Uzun geceler ve mahkemeler sonrası Türk Ceza Kanunu'nun 141. maddesi uyarığınca şuçlandığı davadan disosyetif kimlik bozukluğu hastası olarak çıktı. Hastaneye yatırdılar Rüzgarı. Çoklu kişilik hastası dediler. Şizofreniye çok yakın dediler. Bu yaşta aile sorunları yüzünden çok rastladığımız vaka dediler. Bir çok şey dediler Rüzgara. Şuçlu dediler ilk, hırsız oldu sonra, zanlı oldu zan altında kaldı. Deli de dediler. Yalancı da dediler. Herkes birşey söyledi ama hiç kimse nasılsın demedi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İyilik Cehennemi
Science Fictionİyiliğin cehennemi mi olur ? Bu sefer işler biraz farklı. Ölmeden ölen insanlar, farklı boyutlar, azap veren yaratıklar ve nelere hizmet ettikleri. Herşeyin cevabı ne olacak ? Uzun düşüncelere daldıracak kısa bir hikaye planladım. Hadi hayırlısı.