Lanet Olsun

41 8 3
                                    

Yağmur damlaları hızını almış şiddetli bir şekilde yağıyorlardı. Bir şeyi anlatyormuşcasına yağıyorlardı. Tam sırlarını söyleyecekken yere çakılıyorlardı. Yüz parçaya bölünüyorlardı sanki bu yüzden. Hepsi birbirinden bir sır saklıyordu. Dokunmadan birbirlerine bağırarak çarpıyorlardı yere. Onlardan hemen önce yere çarpan diğer arkadaşlarının yanına. Derken sokak lambasının hemen altında bir gölge belirdi...

PAT ! İstanbul'un bütün hırsızlık işlerinin babası parmaksız Şevket, kendi adamının kafasına sıktı. ''Rıfat oğlum, ne anlatıyor lan bu. Bak yine başa sardı. Bir Rüzgar bir Yavuz anlatıp duruyor. Sonra bağlıyor Kürşat'a. Nasıl bu hale geldi lan bu adam. Bu kaçıncı olum dalga mı geçiyosunuz benimle ?'' dedi sağ kolu olan adamına. Rıfat'ta ''Valla abi herkes aynı hikayeyi anlatıyor. Ali geldi abi, kafayı yiyen çocuğu son gören buymuş.'' Parmaksız ''Anlat bakalım nasıl oldu lan bu.'' Ali ''Şevket abi, bak kızma sinirlenme ama bu bi lanet abi. Geçen sefer de...'' derken bir sinirle çıkıştı parmaksız ''Sıçtırma lan lanetine. Dalga mı geçiyosunuz benimle. Paraya mı yatıcaksınız lan aklınız sıra ? Kodumun ibneleri. Rıfat al şu ibneyi sıkmıyım bunu da kafasına.'' Rıfat aldı Ali'yi götürdü yan odaya. ''Ali anlat bakalım bana, sıçacak olum Şevket abi ağzımıza. Delirdi adam. Ne oldu anlat bakayım.'' dedi Rıfat sessiz bir ses tonuyla. Gayet ilgili bakışlarla bakıyordu Rıfat Ali'nin gözlerinin içine. Ali biraz doğruldu başladı anlatmaya. ''Abi bak şimdi, biz verdiğiniz talimatlara uyduk. Büyük bir soygun olacağını biliyorduk zaten. Çok dikkatlice girdik. Her şeyi harfiyen uyguladık. Tabloyu falan aldık. Başka hiçbir şeye dokunmadık. Parmak izi, tanık, delil, kamera hiçbir şey yok. Eminim abi. Hatta adamın karısını da içeri almışlar. Plan işe yaradı her zamanki gibi. Sonra beraber eve geldik. Ben sevinçliydim. İyi iş çıkardık çünkü abi, tamamız dedim. Sonra Fatih'e baktım, stresliydi biraz. Uyumak istiyorum falan dedi. Bende ne diyim abi uyu dedim. Sonra bu birden uyandı, yarı uyur pozisyonda kalktı. Tuvalete falan gidiyordur dedim kendi kendime. Sonra puf ! Yok oldu çocuk. Şimdide siz bulmuşsunuz. Bak abi, bu kaçıncı kez başımıza geliyor bilmiyorum. Biz ne zaman büyük iş yapsak, bu geliyo başımıza. Lanet var abi. Büyük bir lanet var. Masum insanları yem olarak kullanıyoruz. Bak tabloyu çaldık, polis peşimizde bile değil. Adamın karısı çaldı diyorlar. Sonra kadın deliler hastanesine. Bu insanların laneti geliyor abi.'' diye anlattı uzun uzun. Rıfat'ın kafası iyice karışmıştı. ''Nasıl bir boka battık lan biz.'' dedi kendi kendine. Sonra Ali'ye dönüp ''Hadi Ali sen git biraz dinlen bakalım.'' dedi. Rıfat gitti parmaksızın yanına tekrar. ''Abi Ali sağlam çocuktur bilirsin ama lanet falan hala aynı hikayeyi uyduruyor. Ne yapalım ?'' dedi Rıfat. Parmaksız ''Hala sıkmadın mı kafasına ?'' dedi. Rıfat, ''Abi eyvallah lanet falan saçma iş ama herkes aynı hikayeyi anlatıyor. Benim de aklım ermiyor ama bekleyelim bakalım Ali ne yapacak ?'' dedi. Parmaksız kafasını salladı yanlış fikirde olduğunu düşünerek ama Ali'yi öldürmek yerine peşine adam yolladı. Ali evine gitti ve evden sadece alışverişe gitmek için çıkıyordu. Beş hafta bu böyle sürdü. Yine çıktı dışarı Ali. Biraz daha alışveriş yapacaktı. Bakkala doğru ilerledi. Bakkaldan alışveriş yapmazdı. Tanınmak deşifre olmak istemezdi. Ali birden karşı kaldırımda duran arabayı fark etti. Daha önce gördüğüne emindi. Parmaksızın adamlarını onu öldürmek için gönderdiğini düşündü. Hemen etrafı kollamak ve güvende olmak için bakkalın önünde durdu. Gazetelere bakıyormuş gibi yaptı. Adamların yerini saptlamak istedi. Hemen karşı kaldırımda telefonla konuşan adamın, birden telefonu çaldı ve numara yaptığı anlaşıldı. Ali bir tane gazete aldı bakkala girdi. Oldukça tedirgindi. Elleri titriyordu. Bir tl uzattı bakkala. Sonra beklemeye devam etti. Gözleriyle dışarıyı süzüyordu. Bakkala elini uzattı. Bakkal ne istiyorsun gibisinden bir bakış attı. Ali ''Para üstü vermeyecek misin ?'' dedi. Bakkal ''Bir tl verdiniz, bir de para üstü mü bekliyorsunuz ? Bakın kaç para yazıyor. Gazeteler okumak içindir. Sizin gibiler bira sarıp içsin diye değil.'' dedi yaşlı ve sinirli bakışlarıyla. Ali gazeteye baktı, bakkala baktı ve dışarı çıktı hemen. Karşı da duran arabaya gitti. Adamın şaşkın bakışları arasında ''Parmaksıza, beni parmaksıza götür.'' dedi titreyerek. Adam karşı kaldırımdaki adama işaret etti. Birleştiler ve çıktılar yola. Ali mekana geldi tekrardan. Parmaksız onu öldürmesin diye bir kaçış planı hazırlamıştı. Adamlar aradılar üstünü, elindeki gazeteden başka bir şey yoktu üzerinde.Rıfat geldi ardından. ''Hayırdır Ali, hangi rüzgar attı seni buraya ?'' dedi Rıfat. ''İlk rüzgar attı beni abi. Direkt geldim. Beni öldürmenize gerek kalmadı.'' dedi Ali aceleyle. Rıfat gülümseyerek ''Seni öldürmek istesek, sen ölmüş olurdun.'' dedi. Ali de ''Ee, ama adamlar vardı abi beni öldürmek için takip ediyolardı beni.'' dedi. Rıfat bu sefer kahkaha attı. Sonra ''Neyse söyle bakalım nedir karın ağrın ?'' dedi. Ali adamların onu öldürmeye gelmediğini o an anladı ama artık çok geçti. Girdi konuya Ali elindeki gazeteyi masanın üzerine atarak ''Rıfat abi bak ne yazıyor. O evinden tablosunu çaldığımız kadın. Hani çaldık ve kadın yapmış gibi gösterdik. Kadının ifadesine bak, ''Kürşat istedi, bende yaptım !'' demiş abi.''. Rıfat da bunun üzerine ''İyi ya götünü kurtarmışsın daha ne istiyorsun ?'' dedi. Ali ''Abi olay bu değil. Kafasına sıktığınız çocuk, diğerleri hepsinin bi manası var abi. Bir şey anlatıyorlar bize. Lanet mi ne bilmiyorum abi. Benim kafam basmaz o kadarına. Bildiğim tek şey, bizimle uğraştığı.'' dedi. Rıfat düşündü bir vakit. ''Otur sen şöyle bakalım.'' dedi aldı gazeteyi girdi parmaksızın yanına. ''Abi müsait misin, konuşmamız lazım.'' dedi. Parmaksız Şevket yeni purosunun tadını çıkarıyordu yavaş yavaş içine çekerek. Rıfat'a döndü sonra ''Olum bir kere de güzel bir sıfatla gir lan şu odadya. Hep bi acele, hep bi telaş. Biraz siktir et olum. Anı yaşa.'' dedi rahat bir şekilde. Rıfat yine aynı ciddiyetini bozmadan, ''Abi Ali geldi, şu gazeteye bir bak istersen. Bu yine bi boklar söylüyor. Bana da haksız gelmedi abi. Valla yanlış anlama abi ama bu delirme olayı iyice artıyor. Bi hal çaresine bakmalıyız.'' dedi. Gösterdi gazeteyi anlattı her şeyi tek tek. Ali'yi çağırttı sonra parmaksız. Ali girdi odadan içeriye. Başıyla selam verdi. Ellerini önde bağladı mahçup bir şekilde. Sonra parmaksız başladı konuşmaya ''Bana neden parmaksız Şevket derler bilir misin Ali ? Bak bakalım parmaklarım eksik mi ? Tam 10 tane var değil mi. Bana parmaksız derler çünkü ben okey oynarken çok taş çalardım, kağıt çalardım, para, cüzdan, kasa aklına ne gelirse çalardım. Ama çaldığım için değil, arkamda iz bırakmadığım için bana parmaksız derler. Ellerimden çok aklımı kullanırım ben. Peki ya sen Ali ? Sen şu kadar aklınla bana parmak atmaya mı çalışıyorsun ?'' dedi. Ali ne olduğunu anlamadan sadece dinledi, konuşmanın sonuna doğru terlemeye başladı. Sonra bir iki kere öksürdü. Sesini düzeltti. ''Şevket abi, senin namından, aklından şüphem yok abi. Sana kazık atmak ne demek abi. Öyle birşey olamaz da zaten abi ama bana sorarsan, bu işin içinde bir iş var. İzin ver kanıtlayayım sana abi.'' dedi neredeyse ağlamaklı ses tonuyla. Parmaksız ve Rıfat bakıştılar. Rıfat ''Takdir senin ama abi ne yapacak bir görelim.'' dedi. Parmaksız Ali'ye dönerek ''Kanıtla bakalım nasıl kanıtlayacaksın.'' dedi. Ali kafasını kaldırdı baktı parmaksıza ve ''Bana bu tarz bir soygun daha vereceksin, yanıma da en güvendiğin adamını. Sana asla yalan söylemeyecek adamını. Sonra biz de rutin soygunu yapacağız. Ardından bekleyeceğiz. Bekleyeceğiz lanet bize gelsin.'' dedi. Parmaksız bir müddet düşündü. Sonra ''Tamam yanına oğlumu vereceğim.'' dedi. Rıfat ''Abi ben giderim istersen.'' dedi. Parmaksız ''Hayır, sen bana lazımsın. Oğlum Mazlum ne yapacağını bilir. Eğer o küçük beyninle ters bir şey yapacak olursan, ya da şu lanet bana bulaştı falan dersen, dua et seni benden önce Mazlum öldürsün. Dua et bahsettiğin bir lanet olsun !''.

İyilik CehennemiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin