" DİRİLİŞ BAŞLIYOR "

181 40 80
                                    

SOY

Bölüm 1/ Diriliş Başlıyor

Hayat, bir nabız atışıydı.

Bir sis dumanın altında sıkışıp semaya açılmak için gün sayan derimizin, kat kat ördüğü bir kırımlık canı olan boyunlarımızın cehenneminden bedenimize akan sıcak bir lav.

Yoksa ilahi bir perde aralanıncaya kadar sahne aldığın bir tiyatro oyunu mu?

Sahi hayat neydi?

Genç adam kalçasını yasladığı boş varili kenara iterken iç titreten soğuk kaldırımda can havliyle gözleri dört dönen adamın önünde dikilmişti.

Damarlarında akan bir kan yoktu. Tenini sarmalayan sıcaklığı, uykusuz kaldığında gözlerinde oluşan torbaları. Yoktu.

İntikam onun şarabıydı.

Koyu çimen gözleri karanlığın buhranına inat ışıklarını söndürmemeye yeminliydi fakat o gözler zamanın varlığını bilmediği günden beridir siyahı ciğerleri yırtılana kadar içine çekmişti.

Ruhunu teslim etmeye ramak kalan çaresiz adam son bir umut titreyen ellerini celladına uzattı. Eti sökülüyor, organları boğazına doluyordu. Kusmak istiyordu. Genç adam tepeden yüksek bakışlarla izlediği kıvranan adama baktı. Birazdan ruhu bedenini sıyırıp özgürlüğü kucakladığını sandığı anda cehennemin kör bir kuyusuna tepe taklak düşecekti.

Deri ceketinin yakalarını kaldırdı. Gözleri bileğindeki siyah kayışlı saate kayarken havalı bir hareketle burnunu çekti.

O buradaydı.

Ölüm meleği buradaydı.

"enó o ángelos tou thanátou."

Uzun kemikleri parmakları rahat bir tavırla siyah kumaş kotunun cebine sürtünerek girerken yerde kıvranan adamın uzattığı titreyen ele kaşlarını kaldırarak baktı. Ruhsuz bir şekilde güldü fakat bu gülüş gözlerini kırıştırmaya dahi yetmemişti.

Bakışlarının gölgelerinden sıyrılan iniltili bir tıslama dilini ısırıp başını geriye atmasına neden oldu. Açıkta kalan boynundaki küflü bir kaç damar budaklanıp göğsüne giden yollara sert tekmeler indirmeye başlamıştı.
Gözleri ayyaş bir ağırlığın beraberine aralanırken korkutucu bir ifadeyle sırıttı.

Adam gözleri kendisine dönen katilinin radarlarına takıldığında büyük bir okyanusu içine çekmiş gibi dehşete düşmüştü. Bu gerçek olamazdı.

Yeşil gözlerinde ortadan ikiye yarılan yarıklardan akan kızıl bir lav,siyah kül yataklarına dumanı tüterek dökülüyordu.

Genç adam kafasını iki yana düşürüp boynunu hırçın bir şekilde çıtlattı. Dolgun dudaklarını dişledi. Bakışlarına insani perdelerini indirirken ıssız sokağın caddeye akan tarafına doğru yürümek için bir adım attı. Ruhu kaçan gözleri yerdeki adama düştüğünde burnuna dolan acıyı kıvam kıvam hissetmiş bir kez daha ürkütücü bir cazibeyle sırıtmıştı.

Dudakları huzurla gerildi ve bir ıslık tutturdu ağzına.

Aylak bir ergen gibi yavaş yavaş terk etti, yıldızları reddedip karanlığa yenik düşmüş sokağı.

Gözleri tekrar bileğindeki saatine değindiğinde zaman gelmişti, tüm caddeyi inleten bir çığlık yankılandı İstanbul'un ızdırap çeken soğuk duvarlarında.

Gözlerini huzurla yumdu ve ilahisini dinledi.

Acı onun ninnisiydi.

Soğuk kaldırımda sürünerek peşine düşmüştü kanıyla beslediği soyunu. Keyifli bir hırsla siyah diline dolanan dişleri,bir ninni gibi süzüldü havanın yeşeren topraklarına.

Genç adam adımlarını yavaşlattı ama kesinlikle kesmedi. Arkasını dönüp bakma gereği bile duymadı. Biliyordu. Çünkü biliyordu.

Soyu uyanmıştı.

Diriliş başlıyordu.

Levent Kızılsakal soyuna dönmüştü...

HERKESE SELAMLAR!

SOY 'UMUZU BEĞENMENİZ DİLEKLERİMLE...

İnstagram: iamakamagenta

makamagenta.

SOY #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin