"HAVVA'NI BULDUN"

132 31 47
                                    

Bölüm Şarkısı: Blue Foundation /End of the day

SOY

Bölüm 2/ Havva'nı Buldun

İster kayadan olsunlar ister demirden, intikamımızın koruna dayanamayacaklar.

Dayanamayacaklar...

Kameralar İstanbul Boğazı'nın mavi örtüsünden genç kızın bal parlak gözlerine zumlamıştı.

Küçük ve rutubet kokan odasında pencerenin hemen altına yerleştirilmiş sofasında yeryüzünü seyrediyordu.

Evet, evet yeryüzü. O, henüz gökyüzü ile tanışabilmiş değildi ki.

Büyük bir apartmanın bodrum katındaki dairelerinin en büyük penceresi, 4. katta oturan Savcı Ziynet Hanımın köpeği Zuzu'nun, eve giriş çıkışı için dış kapıya açılan bölme kadardı neredeyse.

Babası Ercüment, ikamet ettikleri apartmanda memur olarak çalışan bir kapıcıydı. Annesi. Bir annesi yoktu. Üvey bir anne dışında.

Öz kızına el kaldırmak için fırsat kollayan bir baba. Üvey kızının iyiliği dışında her türlü fesatlığı kendine görev edinen üveyin de üveyi bir anne bozuntusu.

Fakat Ayperi bunların hiç birini dert etmiyordu. Belkide sadece alıştığını düşünüyordu. Her neyse.

Elleri büyük bir çoğunluğu müzik dinlemeye yarayan eski model telefonuna gittiğinde "acaba bu sefer hangi Can Adrian şarkısı dinlesem?" diye geçirmişti içinden.

Evet, evet ona Can Adrian diyordu. Can adamı her dinlediğinde sesindeki tuhaf efsun ruhuna kıyılıyordu ve Ayperi onun sesine aşık olduğunu biliyordu.

Kulağına tehlikeli bir ahenkle kıvrılan notalar şakaklarını gevşetmeyi başarırken odasının gıcırtılı kapısı büyük bir rüzgarla duvara çarpmıştı.

Kulaklıkları hızla kayarken elleri belinde kapının pervazına yaslanan üvey annesi Semra önünde bitmişti. Gözlerini devirmek istemişti fakat masasının başına kurulmuş kendine ürkütücü bakışlar atan babası sadece yutkunmasına neden olmuştu.

"Kalk. Yemek yiyeceğiz." Ah bu bir rica değildi elbette. Yüksek mertebeden bir emirdi.

Hızla başını sallarken mahcup bakışlarla hor görüldüğü sofraya kalktı kalkacak gibi ilişmişti. Babası sinirle "Hasbinallah" diye söylenirken görüntüsüne bile katlanamadığını bilmesi yetiyordu zaten.
Dillendirmesi yeni bir enkazı, boş bir araziye değil kalbine yıkılan diğer kazazedelerin üstüne yıkıyordu.

Asıl gönül yarası buydu.

Dumanı tüten çorbasına kaşığını daldırdığı an açlığı kuş olup uçmuş rüzgarından geriye bir çalkantı bırakmıştı. Yiyemeyeceğini biliyordu fakat üstüne atılan bakışlar arada bir boş kaşığı dudaklarına götürmesine neden oluyordu.

Yalnız kaşık seslerinin kuru takırtısı yayılan evde Ercümentin telefonun tiz sesi eşlik etmeye başladığında tüm gözlerin odağı ona kaymıştı. Ercüment hızla sofrayı terk ederken ekranda gördüğü isim küçük çekik gözlerinin aralanmasına neden olmuştu.

Gürültüyle boğazını temizlerken heyecanla çağrıyı yanıtlamıştı. "Efendim, buyrun." Ayperi'nin gözleri babasına döndüğünde ister istemez şaşırmıştı çünkü babası  Ercüment telefonları genelde "Ne var lan." diye açan bir adamdı.

SOY #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin