Living With Zombies

1.1K 25 9
                                    

    Sokaktaki hareketli reklam afişleri insanları endişe içinde oraya buraya koşuşturuyor. Çocukların ağlama sesi, insanı daha da bir dehşete düşürüyor. Şöyle bir kafasını kaldırıp bakanlar dehşet içine düşüp bir iki adım geriye gidip olduğu yerde kalıyor ve gözünden yaşlar akıyor.Sonra evine doğru hızlı adımlarla kaçıyor.

    Adım Megan.On beş yaşındayım. Ben de onların arasındayım.Reklam afişini gördüğümde içimde oluşan o iğrenç, insanı korkutan duyguyu bir daha yaşamak istemiyorum. Tanrım! Çok korkunçtu. Orada ne olduğunu merak ettiğini düşünüyorum. O afişte, milyonlarca insanın bulunduğu her köşesinde çocukların gülüp oynayabileceği güzel parkların bulunduğu şehri yok eden bombaların videoları bulunuyordu. Kayıt yaklaşık on saniye, fakat o on saniyede bizi asıl dehşete düşüren şey o değil.Bombaların atıldığı başkentte ki, yalpalayarak yürüyen MİLYONLARCA ölü insan. Bulunduğumuz yere doğru bir sürü geliyor. Korkuyoruz! Düşünsenize bir. Sizi yemeye gelen milyonlarca zombi.

     Olduğum yerden hızlı adımlarla eve koştum.Evin önünde büyük masmavi bir telefon kulübesi duruyordu.O daha önce orada yoktu. Evet, evet. Eminim yoktu. Kapısını açmaya çalıştım ama açılmıyordu. Sonra etrafını dolaştım o kapıdan başka küçücük bir delik bile yoktu. Ardından kapısı açıldı. İçinden beş kişi çıktı. Birinin çekici bir papyonu vardı. Diğerinin çekici saçları ve gözlükleri vardı. Diğerleri de ikisi kız biri erkekti. Bir kızın saçları sapsarıydı ve omuzlarına geliyordu.Sevimli bir kızdı. Diğer kızın ise saçları çok ilgi çekiciydi. Kırmızıya yakın turuncu saçları vardı ve çok yakışıyordu. Onun yanındaki çocuk ise normal bir çocuktu. Aralarında en normali o duruyordu. Yaklaşık 5 dakika kadar birbirimize baktık.

      Papyonlu ve gözlüklü olanlar bir adım öne geldi. İkisi birden "Ben doktorum" dedi. Gözlerimi kıstım, 'bana ne' dermiş gibi omuzlarımı kaldırdım. Beni durdurdular. "Eve girersen ölebilirsin! Güven bize. Biz doktoruz" dediler. Şimdiye kadar tek kelime konuşmamıştım. Sessizliğimi bozdum. "Neden güveneyim siz kimsiniz? Beni nereden tanıyorsunuz? Bu mavi şey neden evimin önünde?" Uyarı yaptığını belirtircesine minik bir öksürme sesi geldi papyonlu olandan."Mavi şey değil. TARDIS" "Her neyse. Bırakın beni! İçeri girip küçük kardeşimi almam lazım!" Sarı saçlı sevimli kız önüme geçti gözlerini gözlerime dikti. Benden biraz uzundu. Kafamı kaldırmak zorunda kaldım.

       "Dinle beni küçük kız." dedi. Gözlerimi kocaman açmış can kulağıyla dinliyordum. "Kardeşin içerde mi onu bile bilmiyoruz.İçerdeyse de insan olduğundan emin değiliz. Evinize bu virüs nasıl geldi bilmiyoruz, ama annen o şeylere dönüşmüş. Çok üzgünüm."

        Şaka demesini bekliyordum. Ama o kocaman gözlerini bana dikmiş "Doğru söylüyorum ahmak! İnan bana!" dermiş gibi bakıyordu. "Hadi o mavi şeyin içine girip gidelim buradan." dedi. Hepsine göz gezdirdim. Benle beraber toplam 6 kişiydik ve o mavi şeyin içine sığabileceğimizi söylüyordu. "Saçmalama!" dedim sulu gözlerimle. Bahçenin duvarının kenarına oturdum ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Annem onlardan biri olmuştu! Ve onlar bunu hemen atlatmamı bekliyorlardı.Kırmızı saçlı olan beni ayağa kaldırdı ve ani bir hareketle mavi kulübenin içine ittirdiler.

          B-bu da ne?! İçine girdim şöyle bir gözümü gezdirdim, sonra dışarı çıktım kulübenin etrafında dolaştım. Bu işlemi defalarca yaptım. Ama sonuç hep aynıydı. İÇİ DIŞINDAN BÜYÜK! "Ama bu nasıl olur? İçi dı-" Gözlüklü olan sözümü böldü." Eveet evet. İçi dışından büyük." dedi havalı bir tavırla. Sırayla kendini tanıttılar. Turuncu saçlı kızın ismi Amy'di. Sarı saçlının ismi Rose, normal çocuğun Rory ve diğer iki adam. İsimlerini bir türlü söylemediler. Sadece 'Doktor' dememi istiyorlardı. Daha sonra "Bir yere tutun!" diye bağırdı Amy. Bana yakın en sağlam yere tutundum ve büyük bir sarsıntıyla başka bir yere uçtum. Tutunmam bir işe yaramamıştı. Ama canım yanmamıştı. Yani bir sorun yoktu. Kapıyı açtım ve başka bir yerdeydik!!

Living With ZombiesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin