Rose'un Kayboluşu

285 9 5
                                    

100 okunma olmadan yeni bölüm gelmez arkadaşlar :')

      Fazla bakamamıştım çünkü böyle şeylere alışık değildim. Kimse alışık değildi. Tanrım o şeyin içinden çıkan kara duman neydi? Neden bir canlının değil de bir ölünün içine girmişti. Bir anlığına bütün düşüncelerimi bir kenara bıraktım ve yatağıma geri döndüm. Yaklaşık beş dakika içinde diğerleri de hapishaneye geldi ben de onların yanına gittim. Doktorların kollarından tuttum ve bir kenara çektim. Günlerdir bunu düşünüyordum ama hiç belli etmiyordum. İsimleri neydi?

        "Şimdi beni iyi dinleyin yakışıklı uzaylılar. Ben bu oyundan çok sıkıldım. Etrafımda bir sürü olay dönüyor ama benim hiç bir şeyden haberim yok. Hadi onu da geçtim isminizi bilmiyorum yahu." Bana acıyan gözlerle baktıklarını fark ettiğimde gözlerimi kocaman açtım ve kendimi acındırdım. Bunun işe yarayacağını düşünüyordum. "Sana söyleyeceğiz ama başka birine söylersen seni öldürmek zorunda kalırız. Bunu yaptırmak zorunda bırakma" İçim heyecanla dolmuştu ve her yerim titremeye başlamıştı. Çok güzel isimlere sahip olduklarını düşünmüştüm.

      Papyonlu olan kulağıma eğildi. "Matt" dedi ve geri çekildi. Sonra gözlüklü olan diğer kulağıma eğildi "David" Beklediğim gibi isimler değildi ama en azından isimlerini biliyordum. Gülümsediler ve gittiler.Ben de peşlerinden gittim.Aralarından benimle en çok ilgilenen Rose'du ben de bu yüzden bütün sırlarımı ona açıklayabileceğimi düşünmüştüm. Etrafa göz gezdirdim bir tek Rose yoktu."Rick, Rose burada değil." Rick 'bunda ne varmış? Gelir birazdan' dermiş gibi bir bakış attı.Ama ben hala onun kaybolduğuna inanıyordum. Hapishanenin bahçesine çıktım her yeri aradım hiç bir yerde yoktu. Hapishanenin içini arayacaktım ama elimde ne bir silah ne de bir el feneri vardı. Gizlice silahların olduğu bir yere girdim. Oradan bir bıçak, susturucu takılmış bir silah ve el feneri aldım.

     Hapishane bir tünel gibiydi. Kaybolmak isteyenlerin ilk başvuracağı yerlerden biriydi diyebilirim.Tek tek bütün koridorları gezmeye karar verdim. Üç koridoru gezmiştim bile. Ne bir ses, ne bir iz ne de bir zombi. Hiç biri yoktu.OHA! Ne kadar şom ağızlıyım!! Koridorun ortasına gelmiştim ve iki taraftan da zombiler geliyordu. Sayısı on muydu yoksa yirmi mi? Belki de daha fazla. Nereye kaçacaktım? Tanrım şaka gibiydi bu!Hiç bir şey düşünemiyordum. Bir tanesi çok yaklaşmıştı. Silahla ateş etmeyi düşündüm ve ettim de. İlk atışımda koluna isabet etti, ikincisinde göğsüne, üçüncüsünde karnına ve dördüncü atış! Tam kafasından! Tanrım çok zevkliydi. Ama şu anda bunu düşünecek zaman değildi. Silahımdaki kurşunlar hepsini öldürmeye yetmezdi. Acilen bir şeyler yapmam gerekiyordu. Ne yapacağımı düşünürken bir anda kendimi yerde buldum bir tanesi bacağımdan çekip yere düşürmüştü.Ayağımda büyük bir acı hissettim. Büyük bir çığlık attım. Ayağımı ileri geri sertçe hareket ettirip kurtarmaya çalışıyordum. Bir anda silah sesiyle irkildim. Aslında silah sesini duyduğumda ağlamam gerekirdi ama bu sefer sevinmiştim. Ayağımı yedikleri için ağlıyordum.

        Gelen Glenn'di. Sağ tarafımda ki zombileri tamamen temizlemişti. Ben de de silah vardı ama kullanamamıştım. Neyse bunları unutmalıydım çünkü acı çekiyordum Glenn beni kucağına aldı direk Hershel'ın yanına götürdü. İçeri girdiğimizde herkes ayaklandı. Belli ki ne olduğundan haberleri yoktu. Glenn "Daryl, Rick buraya doğru bir sürü zombi geliyor önlemimizi almamız lazım." dedi. Daryl bulunduğumuz yerin kapılarını kilitledi. Zombilerin girmesi imkansız denebilirdi. O sırada da Hershel ne yapacağını düşünüyordu. Tanrım ayağımı tamamen yemişlerdi. Bir bebek gibi, büyük bir gürültüyle ağlıyordum etrafımda olanları pek umursamıyordum. "Hershel kurtar beni!!" Hershel acı çekeceğimi söyleyerek o anda bileğimin oraya baltayı indirdi. Öyle bir bağırdım ki herkes bir anda elindeki işi bırakıp yanıma koştu. Maggie elini başıma koydu "Sakin ol, sakin ol." Titriyordum. Sanırım bir çeşit komadaydım. Ve ardından gözlerim karardı.

Living With ZombiesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin