2. Bölüm

290 24 19
                                    



LÜTFEN NOTLARIMI OKUYUN!!

Daha önce JiahengWu ve Okurları kitabımda defalarca kez söylediğim ve ilk bölümün başında da açıkladığım gibi, bu ficin devam etmesini sağlayacak en önemli etken notları okuyup sorulara cevap vermeniz. Size, her şeyiyle yön verip istediğinizi yaptırabileceğiniz bir imkan sunuyorum. Bu sadece bir kitap değil bir etkinlik. Bu yüzden sadece yeni bölüm beklemek yerine bölüm sonu sorularına cevap vermeniz gerek. Katılım arttıkça bölüm yayımlama süresi kısalacak. Cevap verenlere şimdiden teşekkürler ♥



Uçaktan indiğimizde dizlerim titriyordu. Nihayet gelmiştik ve koca ülkede bize karışacak tek kişi bile yoktu.

"Önce para çekmeye gitsek mi?"

Hevesle önden yürüyüp onlara döndüğümde Jongdae göz devirdi. Luhan ise her zamanki gibi gülmeye başladı.

"Hemen para harcamaya mı başlayacağız gerçekten? Biraz daha tutumlu olamaz mısın Minseok?"

"Tanrım.. Sen cimriliğin adını tutumlu olarak mı değiştirdin?"

Her zamanki kavgamıza başlamıştık ki bir kez daha Luhan tarafından susturulduk. Bu kez kesinlikle haklıydım. Bomboş bir eve gideceğimiz için alışveriş yapmamız gerekiyordu.

"Bundan sonra ikinizin tartıştığını görmeyeceğim. Minseok haklı Jongdae, ev boş olduğu için bir şeyler almamız gerek. Ama Jongdae de haklı Minseok. Henüz evi görmedik bile. Gelir gelmez harcama yapmak yerine önce eve gitmeliyiz."

Luhan'ı dinleyip çantamdaki not defterini çıkardım. Adresi bir taksiciye verip kolayca evimize varacaktık.

"Yanımızda para var mı?"

"Tanrım.. Hala para diyor.."

"Söylenme Jongdae. Bu kez taksici için sordum. Yani ona ödeme yapabilecek miyiz?"

Luhan cebindeki paraları gösterip tekrar yerine koydu ve yürümeye başladı. Hızlı adımlarla peşinden gittik. Koşarak boşta olan ilk taksiye bindik.

Kısa sürede verdiğimiz adrese geldik. Üçümüzün de heyecanı doruktaydı. Sanırım benim heyecanlanmamın en büyük sebebi özgürlüktü.

"Anahtarı çıkar Minniee~"

"Tanrım bir de aegyo yapıyor.."

Dil çıkarıp çantamdan anahtarları çıkardım ve ikisine uzattım.

"Bu?"

"Annem üçümüz için de anahtar yaptırmış. Bu ikisi de evde durur. "

Kapıyı açtığımda ayakkabılarla içeri dalmayı planlıyordum. Yerdeki halı ve dev ayakkabılığı görünce birbirimize baktık.

Luhan önce davrandı. Bizi beklemeden ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi.

"Eski olmak için fazla temiz değiller mi? Heey! Size diyorum, gelin içeri."

Jongdae ayakkabılarla dalacakken Luhan onu durdurdu. Sanırım en çok titizliğinden çekecektik.

Ev beklediğimden daha büyüktü. Üç katlı olmasına rağmen küçük bir ev bekliyordum. Geniş ama kısa bir koridorun sonunda kocaman bir salon vardı. Bizi en çok şaşırtan şey evin yepyeni eşyalarla donatılmış olmasıydı. Üçümüz de hem evi inceliyor hem de birbirimize bakıp duruyorduk.

Salonla arasında ufak bir servis camı olan kocaman bir mutfak vardı. Eşyaların hazırlanmış olmasından çok özenle seçilmiş olmalarına şaşırmıştım.

Hayaller.. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin