Sen, İstanbul'un Güneşi!

151 20 12
                                    

Oturduğumuz daireye çıkmak için merdivenleri tek tek çıkıyorsun. Mevla’ya da aynı şekilde yaklaşabilmemiz için ilerlememiz lazım. Durduğun yerde ne daireye çıkarsın ne de Mevla’yı bulursun. Sonra da uzun kulaklı olursun. Ona göre düşün ve bul.
Şehit Bayram Ali Hoca

Mutli medyayi izleyin!
İyi dinleyin!

‘’Şüphe yok ki iman ğarib başlamıştır, başladığı gibi ğârîb hale dönecektir. Ne mutlu o günde insanlar bozulduklarında (sağlam kalanlara) ve sünnetimden bozduklarını ıslah edecek olan ğarîblere.’ hadîs-i şerîfiyle başlardı sohbetlerine. Daima dertli olmaktan, büyüklerin çektiği çilelerden bahseder, çile çekmenin felsefesi var derdi. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri’nin, dava uğruna çile çekmeye dair mektubunu okurken, davaya sevdalı olmanın aynı zamanda çileye talip olmak olduğunu haykırırdı.

Henüz muhabbetle sevilen ve hiç unutulmayan, asla da unutulmayacak olan Hızır Ali Muratoğlu hoca efendinin şehadetinin yüreklere düşürmüş olduğu kor sönmeden, kurşun yaraları sarılamamışken bu sefer bir de hançer saplanmıştı aşkın, sevginin ve karşılıksız muhabbetin sinesine…

‘’Hızır Efendi şehit edildi ama asıl hedef bendim. O dönemin gazeteleri de bunu açıkça yazmışlardı’’ der, çelik yelek giydiğini ifade eder ve: ‘’bana bir şey olsa hakkımı-hukukumu kim müdafaa eder’’ diyerek hayıflanırdı; şehâdetinden sonraki durumu seneler öncesinden ifşa edercesine. İfşa edilmiş olan vakit, takvimler
3 Eylül 2006 Pazar günü sabahında, tekke sohbetine vasıl olunduğunda gelip çatmıştır. Ancak dizi ya da film senaryolarının sahnelendiği görüntülerde şahit olunabilecek bir şekilde, bir kâtil ve katl hadisesi gerçekleştikten sonra katili infaz etmekle görevlendirilmiş bir grubu da içeren sinsi plan sahneye konulmuş ve hoca efendi bıçak darbelerinin hedefi olmuştur. Ecel gelmiş, doktorlar da çare olamamış, kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen hemen her sohbetinde özlemle andığı şehâdet şerbetini içmiştir.

Bu saldırıların İsmailağa Camiinde gerçekleştirilmiş olması, Hızır Ali ve Bayram Ali Öztürk efendilerin (Rahmetullâhi Aleyhimâ) şahsından ziyade, direkt olarak bu tarikat-i âliyyenin, bu tekkenin hedef alındığını göstermesi açısından ayrıca önem taşımaktadır.

Peki, neden Bayram Ali Hoca?!

Alışılmış hocaların dışındaydı. Şuur ve kültür seviyesi açısından müthiş bir uyanışın öncüsü olmuş, söz konusu uyanış çığ misali, hızla artmakta ve yayılmaktaydı. Bünyeye adeta bir serum tesiri yapıyor, kalplerin olduğu gibi zihinlerin gözeneklerini de açıyor, İslâmî şuurun yanında, dil, tarih, sanat ve daha birçok alanda büyük bir bilgi hareketi başlatıyordu. Beynelmilel şer odaklarının plan ve projelerini haber veriyor, memleketimizin başına belâ olan birçok hadise hakkında uyarılarda bulunuyordu.
Muhtemeldir ki, bu uyarılar ve uyanış hareketi hoca efendiyi, derin güçlerin hedefi haline getirmişti.

Medyanın İkiyüzlülüğü

‘’Bana bir şey olsa hakkımı-hukukumu kim müdafaa eder’’ demişti.
Dediği gibi de oldu.
Şehâdetinden sonra bilhassa ikiyüzlü medyada çok şeyler yazılıp çizildi.
Programlarda hoca efendinin şehadetinin arkasında kimler olduğuna ve cinayetin aydınlatılmasına yönelik taleplerin gündeme taşınması yerine, ironilerle, kurgularla hoca karşıtlığı hatta İslâm karşıtlığı sergileniyordu.
Bu durum hâlâ değişmedi.
Hoca efendinin şehâdeti her gelişmede yeniden gündeme getirilmekteyse de, hakiki faillerin bulunması noktasında gereken özveri gösterilmemektedir.

Katı ve kara kalbinde kin, nefret, garez barındırıp da onu ilgiyle besleyenler dışında kalan herkes, hoca efendinin görüşlerine değer verirdi. O, şüphesiz hak ettiği değeri göremedi insanlardan; tanınmadı-tanınamadı, hakkı teslim edilemedi tıpkı kendisinden evvel gelip geçmiş ulemâ gibi. En acısı da vefatının müsebbibi o sinsi tezgâh hala aydınlatılamadı…

 En acısı da vefatının müsebbibi o sinsi tezgâh hala aydınlatılamadı…

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
EvliyâlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin