Abdullâh el-Mücâvîr fî Beledillâh (Kuddise Sirruh)

26 2 0
                                    

Onlar, korku ve hüzünden emin kılınanlar... Sünneti kerem bilip temessük eden, bidati ateş bilip ictinap edenler... Gece-gündüz nefse kement atan, daimî huzur üzere ibadet edenler... Kamu ibadetleri ruhlarının ruhu, canlarının canı görenler... Sübhân'ın emrinde serle gerdan uzatanlar, bir sabah namazını sekiz cennete dahi değişmeyenler... Ölmeyi, kuşluk namazını terk etmeye yeğleyenler... Cenâb-ı Bârî'den edebe kavuşmayı dileyenler, edebi olmayanı O'nun lütfundan mahrum görenler... Her dem televvün gösteren, her iki cihanın renginden de nefret edenler... Yalnızca O'nu kasteden, azıcığı her şeyden büyük olan rızasını talep edenler... Sustukları vakit misk göbeği gibi olan, konuştukları zaman da yüz eczacının canını besleyenler... Ünsiyeti iflas alameti gören, halk içinde Hakk ile olmayı bilenler... "Bizim yolumuz sohbettir" düstûr-u âlîsini iltizam edenler... Allâh'ın rahmetini insanlara merhamette görenler... Ahlâk-ı Hüdâ ile ahlaklanma sırrına erenler... İrfan medresesinde ders verenler... Mekke, Buhara, Yemen, Rumeli, Anadolu'yu irşat edenler... Gönüllere nakşedenler... Onlar, Nakşî Taifesi... (Kaddesallâhü Esrârahüm)...

ما أحسنَ النقشبنديين سيرتَهم
يمشون بالركْب مَخفيين للحرَمِ

"Ne güzeldir Nakşibendîler'in yolculukları, Sessizce ulaştırırlar hareme yolcuları."

Mevlâ Teâlâ, Risâlet-penâh Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i kulları ile kendisi arasında vasıta kılmış, tefekkür etmeleri için insanlara, kendilerine indirileni açıklamasını emretmiş (en-Nahl, 44), ona itaati kendisine itaat saymıştır (en-Nisâ, 4/80). Ehl-i Kıble'nin, ahirete irtihalinden sonra Yüce Peygamber (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) ve her biri hidayet rehberi olan Hulefâ-i Râşidîn (Radıyallâhü Anhüm)in sünnetine azı dişleriyle ısırırcasına sarılmalarını (Ahmed ibni Hanbel, 28, 367), âlimlerin peygamberlerin varisi olduğunu, (Ebû Dâvûd, İlim 1) nutku ancak vahiyden ibaret olandan (en-Necm, 53/4) duyurmuştur. Binâenaleyh o Azîz Peygamber (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)in varisleri de Allâh (Celle Celâlühü) ile kullar arasında birer vasıta olmuştur. Nitekim, "çıkar mı arşa bir zayıf mur (karınca)?" Bir karıncanın arşa çıkması nasıl ki zorsa, kendi başına bir insanın o yüce Mevlâ'ya ulaşması öyle zordur. "Mevlânâ Mevlây-ı Rûm olmadı, ta ki Şems-i Tebrîzî'nin müridi olmadıkça!"

İmam-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) Mektûbât'ında şöyle buyurmaktadır: "Bil ki, Allâh dostları kalbî hastalıkların tabipleridir. Batınî hastalıkların giderilmesi bu büyüklerin teveccühlerine bağlıdır. Onların kelamları ilaç, sözleri şifadır. Onlar, kendileriyle beraber bulunanların şakî olmadığı bir topluluktur. Onlar Allâh adamlarıdır. Onlar sebebiyle yağmur yağdırılır, rızık gönderilir. Kalbî hastalıkların ve batınî rahatsızlıkların başı kalbin, Hakk Sübhânehü ve Tealâ Hazretleri'nden başka şeylere bağlanmasıdır. Bu bağlanmadan tamamen kurtulmadıkça kalbin selameti imkânsızdır."

Allâh (Celle Celâlühû) Kur'ân-ı Hakîm'inde peygamberlerin (Salavatullahi Ala Nebiyyinâ ve Aleyhim Ecma'în) ve salihlerin kıssalarını anlatmış, Müslümanların onları örnek almasını emretmiştir. Ayrıca Peygamberlerin (Salavatullahi Ala Nebiyyinâ ve Aleyhim Ecmaîn)en faziletlisi olan Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)de bizler için çok güzel bir örnek bulunduğunu Kitâb-ı Mecîd'inde bildirmiş, ona uymamızı emretmiştir:

﴿لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللهَ كَثِيرًا﴾

"Andolsun ki, muhakkak size, Allâh'a ve son güne ümit besley(ip sevabını bekley)en (korkan) ve Allâh'ı çokça ananlar için Allâh'ın Rasûlü'nde pek güzel bir (sünnet) örnek vardır."

EvliyâlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin