Elf-i Sânîde Müceddîd pîri pîrânımız,
Sultanımız pîru minnettarımız.Silsile-i Tarîkat-ı Nakşibendiyye "aktâb gülşeni"nin bir kutbu da hakîkat rumuzlarının kâşifi, evliyanın önderi, ilâhî feyizler masdarı, muhakkık ulemanın umdesi, ilâhî ilimler hazinesi, vasılların gavsı, ariflerin kutbu, velâyet-i Muhammediyye'nin burhanı, Şerîat-ı Mustafaviyye'nin hucceti, ikinci bin yılın Müceddîdi, Mevlânâ Ahmed el-Fârûkî es-Serhendî İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) hazretleridir. Silsile-i Aliyye-i Nakşibendiyye'nin yirmi dördüncü altın halkasıdır.
Dünyayı Teşrîfi
İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) aşûrâ günü 10 Muharrem 971 (m. 1563)'de Serhend (Sirhind, Serhind)'de dünyayı teşrif etmiş olup Emîru'l-Mü'minîn Ömer el-Fârûk (Radıyallâhu Anh) hazretlerinin mübarek nesebindendir. Nesebinin tamamı salih ve fazıl kimseler olup zamanlarının büyük âlimleri idiler. Babası Şeyh Mahdûm Abdulehad (Kuddise Sirruhû) yüksek makamlar ve aklî-naklî ilimler sahibi, devamlı seyahat eden, iyiliği anlatıp kötülükte men eden bir zattı. Şeyh Mahdûm (Kuddise Sirruhû), Hindistan'ın Skendere kasabasında bir müddet kalmaya ve ilim neşrine niyetlendi. Bir gün kendisine o memleketin asil ailelerinden sâliha bir hanım için nikâh talebi iletildi. İlk önce bu talebe bir özürle birlikte olumsuz cevap verse de daha sonra kabul etti ve bu hanımı kendisine nikâhladı. Bu ziyadesiyle saliha ve iffetli hanımdan da İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) gibi büyük bir zat dünyaya geldi. İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) Şeyh Mahdûm'un yedi oğlundan dördüncüsüdür. Şeyh Mahdûm'un diğer oğulları da nisbet sahibi, salih kimselerdi.
Nâm-ı meşhûr, İmâm-ı Rabbânî,
İzn-i Hakk ile Tecdîd etti bu dini.Yetmiş bin velînin serdarı olan İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) hazretleri ikinci bin yılın Müceddîdi addedilmiştir. Müceddîd, "tecdîd" mastarından müştak olup, "yenileyen" anlamına gelir. Ebû Hureyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
إِنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ لِهَذِهِ الْأُمَّةِ عَلَى رَأْسِ كُلِّ مِائَةِ سَنَةٍ مَنْ يُجَدِّدُ لَهَا دِينَهَا
"Şüphesiz ki, Allah (Celle Celâlühû) bu ümmete her yüz sene başında ümmet için din(işlerin)i yenileyecek zatlar gönderir."
İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) Mektûbât'ta şöyle buyurmuştur: "Her yüz (sene) başında bir Müceddîd gelip geçmiştir. Lakin yüz (senenin) Müceddîdi bin (senenin) Müceddîdi gibi değildir. Aralarındaki fark yüz ile bin arasındaki fark gibidir; hatta daha da fazladır. Müceddîd olan zat, o müddet içerisinde ümmete gelen varidâtın kendisi vasıtasıyla geldiği kimsedir. İsterse o vaktin kutupları, evtâdı, ebdâli ve nücebâsı bulunmuş olsun."
Mustafa İsmet Garibullah Büyük Şeyh Efendi (Kuddise Sirruhû) Risâle-i Kudsiyye'de İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin Tecdîd makamı hakkında şöyle buyurmuştur:
Husûsa elf-i sânîde Müceddîd,
Ahmedü'l-Fârûki's-Serhendî ceyyid.
Turuk usûlini tasfîye ve tecdîd,
O etti feyzi zâhir hem de şâhid.
Bu feyzi bul azîz Hakk'a gidelim,
Cemâl-i bâ kemâle seyr idelim.İlim Tahsîli ve Yetişmesi
İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) daha çocukken kendisinde olağanüstü haller müşahede ediliyordu. Menkuldür ki, çocukluk zamanında kendisine büyük bir hastalık isabet etti. Öyle ki, hanelerinde büyük bir üzüntü meydana gelmiş, neredeyse hayatından ümidi kesmişlerdi. Bu rahatsızlığından dolayı babası Şeyh Mahdûm (Kuddise Sirruhû)'un senelerce sohbetinden istifade ettiği Şâh Kemâl (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin yanına götürülüp dua istendiğinde şöyle buyurdu: "Hiç üzülmeyiniz! Bu çocuk uzun yaşayıp, ilmiyle amil olan büyük bir âlim, eşsiz bir ârif olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evliyâlar
Non-Fictionبِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم Esselamü Aleyküm Ve Rahmetullahi Ve Berekatühü "Her kim bir yola girer ve onda ilim isterse, Allah onun için cennete giden bir yolu kolaylaştırır. Melekler ilim öğrenenlere, yaptıklarından hoşlan...