1.Bölüm

526 68 28
                                    

Acıların gün geçtikçe üstüne toz yağarmış, yağdıkça genzine kaçan kalbimini aşındıran bir hazan mevsimi hastalığına yakalanırmışsın. Anneannem
sıcak şömineli kış günlerinde anlatırdı bunu.

Elimin altına baskı uygulayan kitabın kapağı beni bir an maziye götürmüştü. Adımlarımı rafların arasında gezindirirken yere düşmüş kitabı görmemle çatılan kaşlarımın altında yer alan gözlerim etrafa kimin bunu yaptığını öğrenmek için bakınıyordu.

Ah kimdi bu duyarsız?

Yere eğilen başımla kitabın kenarlarının ve içinin hasarlı olup olmadığına bakmıştım. Gayet iyi görünüyordu. Kitabı incitmemeye çalışarak rafa kaldıracakken ellerimin içine sararmış bir kağıt düşmüştü. Muhtemelen kitabı okuyan kişi ayraç olarak bu kağıdı kullanmıştı.

Kağıda daha dikkatli baktığımda kıvrık olan kenarının bir kısmında el yazısı ile eğik yazılmış yazılar vardı. Merakım körüklenirken içinde her ne yazıyorsa beni ilgilendirmediğini kendime tembihliyordum.

Arkamda duyduğum topuklu ayakkkabı sesi ile kağıdı önlüğümün cebine sıkışırtırmıştım. Bu kağıt her ne ise bir kitabın arasında olması yanlıştı.

Arkamı yavaşça döndüğümde Handan Hanım gözlerinden süzülen titizlikle bana bakıyordu.

"İşlerin bittikten sonra" diye konuşmaya başlamıştı ki burnun üstünden kayak yaparcasına kayan gözlük burnunun ucuna inip Handan Hanıma göz kırpmıştı.
Dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırırken başımı yana çevirmiştim. Galiba komik olan çizilmez otoritesinin zedelenmesini istemediği için verdiği uğraştı. İkaz edercesine öksürdükten sonra alel acele elleriyle gözlüğünü düzeltmişti. "Yerlerin tozu alınacak." 

Handan Hanım elleriyle gözlüğünü tutarak 'Allah, Allah' diyerek yanımdan uzaklaşmıştı.

Elimdeki viladayla yerlerin tozunu alırken kütüphane olması gerektiği gibi sessizdi. Oldum olası kütüphaneleri severdim. Küçüklüğümün güzel anılarını her defasında yeşertip dimağıma konduran sayfaların kokusu hoş bir manevrayla ellerimde dönüp durması, sevinci içime serperdi.

Viladanın ucunu su dolu kovaya bastırıp sıkmıştım ve tekrar ıslak olmayan zemine doğru sürmüştüm. Ki çıkan sesden rahatsız olanların sert bakışlarını hissediyordum. Haklılardı kim olsa aynı tepkiyi verirdi. Ne de olsa çalışan onlar buradaki kütüphanenin temizlik görevini yapan bendim. Tabi ki rahatsız olacaklardı.

Başımı boş verircesine salladım ben bu yollardan geçmemiştim belki, ama lisede, üniveriste sınavına çalışırken annem ile babamın sesinden dolayı dikkatimi toparlayamadığımı hatırlıyordum. Ne günlerdi. Fazla oyalandığımı farkedettiğimde parmaklarının uçlarına basarak kovayı sağ elimle kavradım

Temizlik odasının kapısını kapatırken dikkatimi çeken ellerim kir pas içindeydi lavaboya gitsem iyi olacaktı.

Ellerimi saran soğuk suyu yüzüme çarptım. Su tüm vücuduma hakimdi şu an alnımda soğuyan ter damlacıkları bunu söylemeye çalışıyordu.

Kolumdaki saat on ikiyi gösteriyordu bu da demek oluyordu ki öğle yemeği vakti gelmişti. Önlüğümün cebinden çıkardığım fişle birlikte yemekhane katına inmeye başladım. Yemekhanenin beyaz kapısını ititrip içeriye girmiştim.

NİHALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin