2.Bölüm

256 51 0
                                    

Sanki kalbim avuçlarımın içine düşüp o hisle havalanan bedenim parçalanacak gök yüzündeki yıldızlara uzanacaktı.
Ellerim elektirik kıvılcımına yakalanmışçasına tirtir titriyordu. Gözleri yeşil gözleri nedendir bu gözlere bakmam? Hiçbir erkeğin gözüne bu kadar uzun bakmam. Bakamam.

Kolum sarsılıyordu gözlerimi utançla kolumu sarsan kişiye çevirdim. Benim gibi bir önlük giymiş kız, bana bir şeyler söylüyordu ama bağırma sesleri ve müziğin sesi bunu bastırıyordu.

Elindeki içeceklerle dolu tepsiyle yanımdan uzaklaştığında buraya ne için geldiğim gerçeği gün yüzüne çıkmıştı. Arkamı dönüp
koluma çarpanlar bacağıma ayaklarıyla vuranlar arasından zar zor geçmeye çalışıyordum. İki kolumu bedenime sarmış ilerlerken müzik sonlanmış herkes sahnedekileri büyük bir coşkuyla alkışlamıştı.

Müzik bittiğine göre işim bitmişti. Artık buradan gitmeliydim. Duvarlar büyüyor kapı ise gittikçe benden uzaklaşıyordu. Hızlı adımlarla kapıya varıp dışarıya çıktım.

Çantamı iki elimle sıkıyordum ki ellerimin içleri kırmızı olunca yavaşça çantanın saplarını bırakmışım. İki yanlarıma düşen ellerim solgun gözüküyordu.

"Hey! Sen baksana bir" bana mı sesleniyordu yok benim burada hiç tanıdığım olmadığı için bana değildir diye düşünmüştüm ki yine aynı ses "Kızım sana diyorum! Ayy çıldıracağım! Mor önlüklü!" diye söylenince arkamı dönmüştüm.

"Önlüğü bırakmadan nereye gidiyorsun? Ayrıca masanın yanındaki gerçi artık masanın yanından değil yerde olan mavi önlük senin mi?"

"Hi!" hızla kızın yanından koşup içeriye girdim. İçerisi neredeyse boştu. Yerde bana mahzun mahzun bakan mavi önlüğü görünce hızlı adımlarımı oraya yöneltmiştim.

Yere eğilip tam önlüğü alacakken önlüğe basan bir çift ayakkabıyla çatılan kaşlarım hafifçe yere eğilen başımın yukarıya kaldırılmasına neden olmuştu. "Hah!" sinirle
başımı yere eğip önlüğü sıkan ellerimle gencin ayakkabısından önlüğü kurtarmaya çalışıyordum.
Daha fazla dayanamayarak "Ayağınızı çeker misiniz?" diye söylemiştim.

O ise beni duymamazlıktan geliyordu. Neydi adı Alex mi?

"Alec!"

Heh buydu. İyi de sanki aklımı okuyormuşçasına konuşmuşlardı. Alec diye seslenen genci de duymamış hiçbir yere kırpıdamadan durduğu yerde duruyordu.

Son bir kez daha önlüğü çekiştirdiğimde başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Ayağa yavaşça kalktığımda onun istikrarla aynı yere bakan yeşil gözlerinin baktığı yere baktığımda elindeki broşürle gence bakan bir kadın mı genç mi desem bilemediğim bir bayana bakıyordu.

Bayan, başının yanına fazla minik olmayan siyah bir şapka takmış, ela rengindeki gözlerine ise hafif bir maskara yapmıştı. Giydiği beyaz kıyafetle gayet şık gözüküyordu.

Bayan elindeki broşürü sıkı sıkıya tutarak Alec'in yanına yaklaşmaya başlamıştı.

Ah! Hadi ama bu gergin ortamda kim durmak ister? Sadece önlüğümü alıp gitmek istiyordum.
Yere eğilip önlüğümü çekiştirmeye devam ettim.

NİHALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin