Panik! Düzenlendi.

5.2K 483 295
                                    


Salih, son bir haftadır çok yoğun çalışıyordu. Sabah 5.30'da uyanıp 6 gibi evden çıkıyor, önce ofise sonra sete koşturuyor, en iyi şartlarda gece yarısından önce de evine dönemiyordu. Allahtan senenin tamamında bu tempoda değildi işi. Ailesi, kardeşleri, dostları ve kızı bu duruma alışkındı. Senelerdir böyleydi çünkü ve fırsatı olduğunda Salih onlara bolca vakit ayırır ve bundan sonsuz keyif alırdı.

Ama Melek bu duruma alışık değildi. Salih'le fiilen görüşmedikleri, iletişimlerinin sadece internet üzerinden yürüdüğü uzun dönemde Salih'in bu temposunu hiç fark etmemişti Melek. Gerçi fark etse de değişen bir şey olmayacaktı. Yine sevecekti o naif adamı. Belki bu uzun süreli yanlız kalmalara daha fazla hazırlıklı olurdu, o kadar.

Şimdi resmen sevgiliydiler ama günlerdir sevdiği adamı görmek şöyle dursun; sesini bile doğru düzgün duyamamıştı ve bu durumun gerekliliğini elinden geldiğince anlamaya, hoşgörmeye çalışıyordu.

Ama bugün olanlar Melek'in anlayışına da, hoşgörüsüne de, empati kurmaya çalışmasına da mani oldu. O an Melek'in Salih'e ihtiyacı vardı ve Salih yoktu. Nokta.

***

Salih, o gün öğle ezanının huzurlu sesine uyandı. Gözlerini açmadan bir süre daha kaldı yatağında. Günlerdir üst üste binen uykusuzluk ve yorgunluk onu hırpalıyordu artık, sonuçta otuz yaşında değildi. En çok da ne istediğini bilmeyen ve dolayısıyla ifade edemeyen kaprisli müşterileri bunaltıyordu onu. On sene önce olsa bu durumlara tahammül eder hatta müsterisini kolayca kendi seçtiği konuya ikna ederdi. Ama artık bunu yapası yoktu.

Yatağında kedi gibi gerindi bir süre. Sonra yastıkları dikleştirip arkasına yaslandı ve sesize aldığı telefonuna uzandı. Ondokuz cevapsız arama; ikisi kızından, biri ablasından, biri yakın arkadaşı Rıza'dan, biri meleğinden. Kalan ondördü de ofisten.

Whatsapp mesajlarına ve e-postalara bakmadan önce kızını aradı Salih. Çok özlemişti Şimalini. Baba kız bir süre telefonda konuştular, küçük cadının anlatacak bir sürü olayı vardı. Okulda neler olmuş, Baran ona silgi atmış, Ömer de Baran'a kalemkutu atmış, sonra Ömer'le iş birliği yapıp Baran'a silgi atmışlar... Salih bir noktadan sonra kimin kime neyi ne için attığını kaçırdı ve yarın akşam Şimal'i yemeğe çıkarmaya söz verdi.

Tam meleğini arayacakken ofisten aradılar. Yeni çıkan bir sakız markasının reklam departmanındaki sorumlusunun acil bütçe toplantısı istediğini ve hemen ofise gelmesi gerektiğini söyledi sekreteri.

" Sakız işte! Nesi acilmiş bu kadar anlamıyorum??"

"Salih abi tek reklamlık bir iş olmayacak diyorlar, ünlü bir popçuyla seri film istiyorlar."

Seri film uzun süreli, istikrarlı iş demekti. "Hmm. Popçu kim?"

"Hadise." dedi sekreteri gülerek.

Salih o ucuz kadını hiç sevmezdi. Hadise'nin kaynaklı saçlarını savurarak sakız patlattığı bir reklam filmine tahammül edebilir miydi? Derin bir iç çekti. Tahammul etmek zorundaydı. Yanında çalışan ekibine karşı sorumlulukları vardı, maaşlarını ve sigorta primlerini gününde ödemek gibi.

"Tamam, bir saate kadar gelirim."

Telefonu kapatıp yataktan çıktı. Üzerine eşofmanını ve hırkasını giydi. Balkona geçip bir sigara yaktı ve meleğini aradı. Uzun süre çaldı telefon. Sonunda açıldığında Salih en sevimli haliyle konuştu;

"Meleğimmm... Tünaydınn..."

Kısa bir sessizlikten sonra cevap geldi: "Yaa Salihh..."

Ağlıyor muydu? Yine o cimri Hakan kadının canını sıkacak bir şey yapmış olmalıydı. Ya da babası onu yaralayacak laflar etmişti yine. Yoksa çocuklara mı bir şey olmuştu? Bu ses tonunu biliyordu Salih. Melek ne zaman çaresiz ve köşeye sıkışmış hissetse, ne zaman dayanamayacak gibi olsa böyle olurdu.

İkinci Şans    (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin