Öksüz Yüzük

4.9K 470 385
                                    


Multimedya: İlhan Şeşen - Sıcaklardandır.

🌟🌟🌟

Melek, kaldırımda insanlara çarparak hızlı hızlı yürürken, histeri krizi geçirir gibi hıçkırarak ağlıyordu. Ama neden ve neye ağladığına emin değildi. Evlilik arefesindeyken neden kararlı ve istikrarlı duramıyordu ilişkisinde? Nefret ediyordu şu an kendinden! Levent her ortaya çıktığında iskambil kağıdından yapılmış temelsiz bir ev gibi kolayca dağılacak mıydı yani?

Kafasında vızıldayıp onu rahatsız eden, yaban arıları gibi sokan ve acıtan sorular bendini yıkmış nehir gibi köpürerek akıyordu. Salih'e duyduğu sevgisi mi yetersizdi? Bu yüzden mi Levent onu her görüşmelerinde tarumar edip kararını ve hayatını sorgulatıyordu?

Hissettiği sıkıntıdan elleriyle yüzünü ovuştururken karşıdan gelen iri yarı, terli bir kadına sertçe çarptı. Omzu acıyla sızladı ama yürümeye devam etti. Kadın arkasından söyleniyordu fakat Melek'in onu duyacak ve tepki verecek hâli yoktu. Omzunun zedelenmesine sebep olan talihsiz olayı hatırladı. Nasıl da atmıştı kendini Salih'in önüne. Şehir magandasının elindeki beyzbol sopasının Salih'in başına ineceğini fark ettiği an fırlamıştı yerinden. Bir an bile düşünmemiş, tereddüt etmemişti. Yine olsa yine aynı şekilde olurdu tepkisi. Sevmese bunu yapar mıydı?

Salih'i seviyordu.

Sorular hızını alamadan aklına doluşmaya devam ediyordu. Peki neydi Salih'te olmayıpta Levent'te bulduğu? Daha önce kendi kendine ürettiği bahaneler geçerliliğini nicedir yitirmişti. Neymiş efendim; vahşi bir pumaymış.. egzotik, evcilleştirilemeyen bir yırtıcıymış.. ambalajı janjanlıymış.. Kendini kandırıyordu sadece ve Levent'i görmediği sürece işe de yarıyordu.

Neresi olduğunu umursamadan yol üstündeki salaş bir kafenin ahşap sandalyesine bıraktı bitkin bedenini. Tükenmişti. Ne kadar yürüdüğünü o an fark etti, Bakırköy sahiline ulaşmıştı anlamadan. Büyük çantasını karıştırıp telefonunu aradı, bulana kadar çantanın içindekilerin yarısını masanın üzerine boşaltması gerekmişti yine.

'Bu böyle devam edemez..' diye söyeniyordu kendi kendine. 'Salih bunu hak etmiyor.' Hemen konuşmalıydılar, hemen bir kez daha hissettiği çelişkiyi Salih'e anlatmalıydı. Ve belkide...

Elleri titreyerek dokundu ekrana.. çalıyordu. Ama tam Salih açtığı anda Melek'in eski model telefonunun şarjı bitti.

Kontrolünü kaybettiği ender anlarda kullandığı tek küfür ağzından kaçıverdi; "Siktir!"

Onun garip telaşını fark eden genç garson, ıslak ellerini beline asılı havluya silerken yanına yaklaşıp sordu; "iyi misiniz hanımefendi?"

Melek boş boş baktı garsona..

"Sizin için yapabileceğim birşey var mı?"

Birkaç saniye sonra donukluğundan sıyrılıp "su.. lütfen.." diyebildi. Tam garson giderken arkasından seslenip devam etti; "kısa bir konuşma için telefonunuzu kullanabilir miyim?"

Garson çocuk Melek'i süzdü. Belki de telefonunu alıp kaçacak bir hırsız olup olmadığına emin olmaya çalışıyordu.

Melek, kendi telefonunu gösterip "Şarjım bitti.. acil bir görüşme yapmam gerek.." dedi.

"Tabii.." genç çocuk telefonunu masanın üzerine bıraktı ve Melek'i duyamayacak kadar uzaklaştı. Ama telefonu kapıp kaçması halinde peşinden koşup yakalayabilecek kadar da yakındı hâlâ.

Melek, kendi külüstür telefonunun birkaç model üstü olan telefondan arama yapabilmek için cebelleşirken bir yandan da kendi kendine konuşuyordu.. 'alt tarafı garsonsun be kardeşim! Kaç maaşını bağladın acaba bu akıllı telefona?!

İkinci Şans    (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin