Gizemli Kız/Oğlan

179 11 0
                                    

Multimedya: Melina (Karakterleri sırayla koyacağım)

-Alya'nın bakış açısı-

Otobüste giderken, klasik ben olarak cam kenarındaki yerimi almış ve dışarıyı gözlemlemekle meşguldüm. Ama bu sefer normalinden fazla dalgın olduğumdan Melina'nın sürekli bitmeyen sorularını duymamış olmalıyım ki en son kulağımın dibine gelerek avazı çıktığınca bağırarak sağ kulağımın duyma yetisini kaybetmesine neden oldu. Tabii ki ben de ona "Manyağa bakh" bakışımı atmaktan geri kalmamıştım. Gerçekten bu kadar daldığımın ben de farkında değildim ve sebebini en az benim ettiğim kadar o da merak ediyordur. Tam neden böyle dalgın olduğumu sormak üzereyken, onu susturdum ve eve gidene kadar düşünmeme izin vermesini istedim. Çünkü olanlara hala inanamıyor ve şokun etkisinden çıkamıyordum. Nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranabilirdim ki zaten. Kaç zamandır rüyama giren gizemli, kimliği belirsiz olan oğlanın bugün nefesi yüzümü okşamış, kokusu ciğerlerimi doldurmuştu. Tam da beklediğim gibi  erkeksi ama yumuşak, rahatsız etmeyen, hoş bir kokusu vardı. Sahi adı neydi? Şokun etkisiyle deli gibi kaçıvermiştim oracıktan. Kim bilir hakkımda ne  düşünmüştür?! Tanrım!! Eminim ki "Deli kız! Neden tanımadığı bir insandan kaçar ki!?" diye düşünmüştür ya  da ben kafamda senaryolar kurarak oyuncu benliğimin ortaya çıkmasına izin veriyordum, ki(!) bu daha olası ve gerçekçi bir ihtimal. Bilemiyorum! Hayatımda ilk defa böyle bir  şey yaşıyordum. Gerçi böyle bir şeyi insanın gündelik hayatında yaşaması normal değildi. Anlayacağınız ne hayatım, ne duygularım ne de arkadaşlarım normal. Siz olsanız ne yapardınız?

Kafamdaki düşünceleri bir kenara atıp evimin önündeki durakta indik. Eve  girdiğimde hemen anneme gidip sarıldım. Babam henüz işten dönmemişti. Genelde 7 buçuk gibi dönerdi. Annem emekli bankacıydı babam  ise emekli olmasına rağmen hala çalışan bir bayan kuaförüydü. Allah'a şükürler olsun ki hiçbir  şeyimiz eksik değildi. Durumumuz gayet iyiydi ve annem sırf bana destek olabilmek için okulumun yakınında; yürüyüşle 30, otobüsle 15 dakika sürecek bir yolculuk mesafesinde, bir apartman dairesi tutmuştu ve burada hep beraber yaşıyorduk. Halbuki ben kendi ayaklarımın üstünde durabilmeyi öğrenmek için can atan bir insanım ve bunu eninde sonunda başarıp ayrı bir eve çıkacağım. Her ne kadar annemi ikna etmek BAYAĞI zor olacak olsa da.

Melina ile direk odama geçtik ve ben kendimi yatağın yumuşak kollarına bıraktım. Melina da yanıma geldi; sorgulamaya başlamadan ben direk

"Onu gördüm." dedim.

"Kimi?!" diye merak içinde  çıkıştı bir  anda.

"Micheal'ı!"

"Ne?! Ne Micheal'ı ya?!

"Jackson olanı." diye dalga geçmeye devam ettim. O ise hala neler olduğunu anlama çabaları içindeydi. Saf arkadaşım benim. Sonunda bilmem kaç köşeli jetonu düştüğünde bana bir şeyler alıp fırlatmak yerine bir saat boyunca durmadan gülmeye başladı. Durdurmayı denedim ama durduramadım. Hayır o kadar komik de değildi ki! Gülmesi geçtiğinde ise ciddiliğine bürünüp bana beklediğim soruyu sormakta gecikmedi.

"Söyle bakalım. Neden bu kadar dalgınsın ve kimi gördün?"

"Hani sana anlatmıştım ya; şu rüyamda gördüğüm, kafamı sürekli meşgul eden, kim olduğunu dahi bilmediğim oğlan. İşte onu gördüm."

"NE?!! Nasıl yani! Bu nasıl mümkün olabilir ki?!"

"Keşke ben de bilsem Melina, keşke; lakin maalesef..!"

"Peki, nasıl  gördün?!! Yani nasıldı? Uzaktan mı gördün yakından mı? Oda seni gördü mü?!"

Yüzüme bir tebessüm koydu dostumun bu meraklı ve şapşal halleri. Bilerek yapmasa, farkında olmasa dahi güldürüyordu beni. "Sakin ol, teker teker sor da ben de rahatça anlatabileyim."

"Peki, sakinim. Hadi anlat bakalım gizemli bir hayatı olan gizemli kız."

"Pekala..."

.............

Olanları anlattıktan sonra Melina'nın kendine gelmesi için yaklaşık en az bir yarım saat bekledim. Ben tam ümidimi kesmiş karakterlerin özellikleri olan kağıdı incelemek için almıştım ki bir anda Melina ödümü patlatıp, olduğum yerde sıçramama neden olan bir çığlık attı. Aslında 12 yıllık dostluktan sonra Melina'nın bu tür şeylere böyle tepki verdiğini bilsem de yine  de korkuyordu insan. O bayılırdı bu tür aksiyonlara insanların hayatındaki, ki gerçi monotonluğu kim severdi değişiklik dururken. Dikkatinizi çekerim! Düzenli giden bir hayat demedim, monoton dedim; her ne kadar ikisini karıştırsalar da, ben ayrıntılara önem veren bir insan olarak bunu belirtmek istedim.

-Boran'ın bakış açısı-

Evime  giderken bizimkilere gazete ilanı için bir yere uğramamız gerektiğini söylediğimde bu soğuğa aldırış etmeden benimle geldiler. Seviyordum bu Allah'ın bana dost diye gönderdiği melekleri. Gazeteye ilanı verdikten sonra eve doğru yol aldık. Vardığımızda ise Serkan beni ittirerek içeri girdi. Bense arkasından sadece tebessüm ettim. Ne yapabilirim? Serkan da benim deli dolu, hayat kaynağım. Sobayı açtıktan sonra üçümüz de önüne dizildik. Yolda gelirken pek konuşmadık. Zaten çok konuşacak halim yoktu; aklım ondaydı. Nasıl böyle bir şey mümkün olabilirdi?! Hala sorgulamaktayım ve sorguladıkça kendi içimde, kendi düşüncelerimde kaybolma, boğulma tehlikesiyle yüz yüze gelmekteyim. Çok anormal ama aynı zamanda çok büyülü bir durumdu bu. Bayağı bir derine dalmış olsam gerek Nihal'in bana seslendiğini yeni duyuyordum.

"Boran, sen gerçekten iyi misin?" diyerek "ne zaman anlatacaksın şunu" imalı bir bakış attı. Ben de Serkan'ı işaret ederek "o gittikten sonra" temalı bakışımı yolladım. Ve yine telepati mod: on. Serkan'abu konudan bahsetmemiştim; çünkü bana garip garip bakıp, sonra kahkaha atacaktı.

Serkan asosyallik zırhını büyük bir istikrarla hala taşımaktaydı ve çok gururlu bir internet aşığıydı. Nasıl yazar olacak bu ben anlayamıyorum. 

"Boran, ev arkadaşın kız çıkarsa her gün sendeyim, haberin olsun." diyerek sinsi bir gülüş attı. 

Ben de sert bir bakışla "hemen burayı terket!" demek ister gibi kapıyı gösterdim. Tersim pistir ne yapabilirim? O da hemen "Size mi kaldım! Ben de gidiyordum zaten!" diyerek evde daha rahat sürdürebileceği bir internet maratonunun kollarına doğru koşmaya başladı. İşine gelmişti, fırsat çıkmıştı gitmesi için. Tabii Serkan'ın gitmesini fırsat bilen Nihal de dibimde bitti.

"Eee, anlat bakalım gizemli oğlan. Neler oldu da sen böyle dalgınsın?!"

"Sana dün anlattığım şu büyülü rüya var ya? O sana anlattığım kız... İşte onu gördüm. Çarpıştık."

"E YOOOOK!!! OHA!! NASIL??!!! Nasıl çarpıştınız?! Nerde çarpıştınız?!!"

.........

Olanları anlattığımda Nihal'in yüz ifadesini görmeliydiniz!! Ne sesi çıktı ne de 1 bir saat boyunca yüz ifadesi değişti ne de herhangi bir başka yaşam belirtisi gösterdi. Acıdım kıza; beklemiyordu böyle bir hikayeyi. Dürüst olmam gerekirse, ben de böyle bir şey  yaşamayı bekliyordum... Beklemiyordum gizemli kızı görmeyi; gitmişti hemencecik oradan, adını bile soramadan. Değişik olduğunu hissettim bir an, farklı olduğunu. Güzel bakıyordu çünkü; derin bakıyordu. Nihal benim uzun yıllar arkadaşımdı ama ona hiç o gözle bakmadım; bundan dolayı bu kadar rahat paylaşırdım her şeyimi. Bu gün de zaten oyunculuk bölümünün e-mail olarak gönderdiği sene sonu filminin karakterlerini incelemek için bende kalacaktı. Belki şoku biraz atlatırdı.

-Yazar-

İki genç birbirlerini akıllarından çıkaramıyorlardı. Düşünceleri onları birbirlerine mi çekecekti yoksa gizemi mi çözecekti?


Merhabaa!!! İki bölümden neredeyse 100 okunma olduğuna inanamıyorum!!! Teşekkür ederimm!!! Umarım bu bölümü de beğenirsiniz!! Beni desteklediğiniz için teşekkür ederim!! Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!!! Sizi çooook seviyorum!!! Hepinizin hayatında hep güzelliklerin olmasını diliyorum!!!

Uncertain ThingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin