#3

38 4 0
                                    

Multimedia: Gece

----------

    Başımın altından ve bacaklarımın altından ellerin geçtiğini ve daha sonra havalandığımı hissettim. Galiba Eser beni taşıyordu. Gözlerimi daha açacak halim yoktu ve bende daha fazla yayıldım kolları arasına.  Kısık sesle gülme sesi duyunca gülümsedim. Eser'in kucağında olduğum icin parfümünün kokusunu yoğun bir şekilde alıyordum ve bu kokuyu sevmem de gözlerimi açmamı  engelleyen faktörlerden biri sayılıyordu. Beni taşıdığı için kendimi kötü hissetsemde en azından ona kilo mu aldım ben diye sorduğumda senin kilon mu var diye dalga geçtiği için beni taşımak açısından zorlanmayacağını düşünüyorum. Kapı çalıp Anna teyze kapıyı açtığında birşeyler söyledi ancak anlamadım. Merdivenleri çıktığımızı hissettim bir an. Hemen sonra da burnuna gelen lavanta kokusunu duyunca odama girdiğimizi anladım. Odaya gelince Eser derin bir nefes aldı. Yani ben öyle hissettim. Daha sonra beni yatağa yatırıp ayakkabılarımı çıkardı. Böylece bende iyice yatağa yayıldım. Daha sonra üzerimi örtüp alnımdan öpüp çıktı.

....

Sabah olunca Anna teyzenin açtığı perdeden  yüzüme gelen güneş ışığıyla uyandım. Daha sonra yanıma gelip başımı öptü "Hadi kuzum kalk artık " dedi ve çıktı. O çıktıktan sonra yatakta hareket ettiğimde rahatsız olduğumu farkettim. Daha sonra üzerimdeki elbise aklıma geldi. Sahi ben buraya nasıl gelmiştim? En son Eser'le arabadaydık. Daha sonra ben uyuyakalınca beni taşımış olmalı. Aman neyse taşısın onun için işten sayılmaz beni taşımak. Yıllarca boxu boşuna mı yaptı. Tamam beni taşımak için de yapmadı ama olsun yani. Hayır bir de inandırmak için numara yaparken cidden yorulup arabada uyuyakalmak ayrı bir beceriksizlik. Neyse bu kadar uğraştığıma değip de  inanmıştır umarım. Yatakta düşünmeyi bırakıp banyoya ilerledim. Ayna da kendime baktığımda bir anlık şok yaşadım. Makyajımı silmeden yattığım için hepsi birbirine girmiş. Temizlemekle hiç uğraşmadım ve üzerimdekileri  çıkarıp duşa girdim. Sıcak su yatakta elbiseyle yatmaktan kasılmış kaslarıma iyi gelmişti. Bugün sirkete gitmek zorunda olduğum için duşumu kısa kesmek zorunda kaldım. Çıktığımda üzerime her zamanki gibi siyah iç çamaşırlarımı giydim. Üzerime ne giyeceğime karar veremediğim için saçımı kuruttuktan sonra elbisemi giymeye karar verdim.

Saçlarımı kuruturken odaya hazırlanmış bir şekilde  ablam girdiğinde  onu inceledim.  Giydiği toz pembe elbisesi ve hafif makyajıyla yüzü  makyajsız gibi ve gayet hoş duruyordu. Giydiği favori topuklularım olan bilekten bağlamalı topukluları onda çok güzel duruyordu. İncelemem ve yorumlarım bittiği zaman o da beni incelemeyi bırakıp konuştu. " Günaydın canım." "Günaydın." Evet şimdi başlıyoruz hesap vermeye. " Aksam kaçta geldin Gece'cim." O -cim ekinden anlamanız gereken mesaj aynen şuydu ;  Doğruyu söyle ben zaten biliyorum, yemezler. "Bilmiyorum ki biz Eser'le gelirken ben arabada  uyuya kalmışım. "  "İlk  günden çalışmaya başlarsan böyle olur tabi. Neyse fazla üstüne gelmeyeceğim. Zaten şirkette fazlasıyla üstüne gelecekler." Dedi yatağıma oturarak. Sonra birden ayağa kalkıp " Ee bizim şirkete gitmemiz gerekiyor ve senin haline bak. Babam da aşağıda kahvaltı yapıyor ve sen hala yavaş hazırlanıyorsun. Ne giyeceksin ? " dedi bir nefeste. Sonra hemen dolabımın karşısına geçip karıştırmaya başladı. İçinden zümrüt yeşili bir elbise çıkarıp yatağıma koydu. Bu sırada bende saçlarımı kurutmayı bitirip saçlarımın doğal dalgalarına maşayla doğal bir kıvrım veriyordum. Nihayet işim bitince ablamın koyduğu zümrüt yeşili elbiseyle siyah silettolarımı giydim. Sonra aynanın karşısına geçip biraz rimel, göz kalemi ve Nude bir ruj sürünce makyajım tamamdı. Elime siyah bir çanta alıp içine lazım olabilecekleri de koyunca  Ablam odadan çıktı. Bende gitmek için hazır olduğum için kapıya doğru yöneldim.
Kapıdan çıkmadan önce odaya şöyle bir göz atıp almam gereken ama unuttuğum birşey var  mı diye kontrol ettim. Galiba herseyi almışım. Merdivenlerden inerken Anna teyzenin elinde kahvaltılıklarla masaya gittiğini gördüm. Saate baktığımda evden çıkmak için gereken saate  daha yarım saatim olduğunu görerek kahvaltı masasına doğru gittim. Giderken babam ve ablamın çoktan kahvaltıya başladığını gördüm. Babam başını kaldırıp beni gördüğünde gülümsedi. Zaman ne kadar geçse de geçsin bu gülümseme karizmatikliğini kaybetmeyecek sanırım. Babam gibi gülümseyen birini bulunca peşini bırakmama gibi bir kararım var. Çantamı sandalyelerden birine koyup babama arkasından sarıldım ve yanağına dudaklarım rujlu da olsa kocaman bir öpücük bıraktım. Öperken burnuma gelen losyon kokusunu geri çekildiğim de hala duyuyordum. Kesinlikle bu koku babama çok yakışıyordu. Ben bunları düşünürken ablam "Naptın ya rujun bozuldu bak şimdi. " dedi. Babam önce ablama  kızgın gibi bakmaya çalışarak " Benim yüzümün ruj olmasına değil de kardeşinin rujunun bozulmasına mı dikkat ediyorsun" dediğinde ablam güldü. Babamsa sonra bana dönüp işaret parmağını sallayarak  " Sen de küçük hanım bu konuda anlaştığımızı düşünüyordum" dedi. Ben masumca baktım ve  " Ama napıyım yani baba sen bana bu kadar tatlı  gülümserken ben öylece duramam ki öpesim geldi. Hem ben dün geldim İtalya'dan ve sen beni bugün görüyorsun. Hiç mi özlemedin anlamadım ki " Dedim sitemle yanından uzaklaşıp sandalyeme otururken. Benim bu halime gülüp kalktı ve bana sarıldı. " Ben Gece'mi özlemez miyim hiç. Sen yokken evde ses yoktu prensesim. Gün saydım resmen." bu dediğine sırıttım. Ablam bu sevgi dolu anımızı bozup " Ama yeter yani sen en azından kısa bir süre yoktun ama ben daha uzun zamandır yokum ve bana bu kadar ilgi gösterilmiyor " Dediğinde babam kahkaha attı. Sonra ablamın da başından öpüp " Tamam kızlar beni paylaşamıyorsunuz ama biraz daha oyalanırsak geç kalacağız ve ben geç kalan bir patron değilim. " Dediğinde ona gülümsedik ancak cevap vermedik ve kahvaltı yapmaya devam ettik. Ben kahvaltımı yaparken aklıma kehribar renkli gözler geldi. Hayır Gece saçmalama. Sadece bir hareketinden dolayı bir adam etkilenemezsin sen. Acaba kim ? Bana niye öyle davrandı ? Bir daha karşılaşacak mıyız diye düşünürken babamın sesiyle kendime geldim. " Hadi kızım gitmemiz gerekiyor artık " kafamı kahvaltı tabağımdan kaldırıp babama baktım ve kafamı salladım. Lavabodaki işlerimi hallettikten sonra beni arabada bekleyen babam ve ablama el sallayıp kendi arabama yöneldim. Bu arabayı her gördüğümde tekrar hayran oluyorum. Hemen arabama binip ablamlardan önce yola koyuldum. Tabi ben tam bir hız tutkunu olduğum için İstanbul trafiğinde bile  onlardan  15 dakika önce geldim. Arabamı park edip asansöre bindim. Yönetim katına geldiğim de beni görenler selam veriyordu ve bende bir iki dakika durup onların nasıl olduğunu sorup sohbet ediyordum. Böylelikle odama gidene kadar bir on beş dakika harcadım. Tam odadan girerken babamın yakın arkadaşı olan ve aynı zamanda Eser'in babası olan Emre Amca " Ooo benim güzel kızım gelmiş ve benim haberim yok. Benim eşek sıpası niye bana söylemedi acaba bir ara kızayım bari." Deyince ona dönüp Eser'e eşek sıpası dediğine güldüm ve sonra  sarıldım. Bu adam benim ikinci babam gibiydi. Küçükken başım sıkışınca babamı değil onu arardım. Çünkü babam genellikle benim sorunumu iyi niyetli halletmeye çalışsa da bir süre sonra karşı taraf onu sinirlendiriyordu ve daha kötü oluyordu. Ben de Emre amca daha eğlenceli bir şekilde çözdüğü için onu arıyordum. Babam ne kadar "Kızım adamın iki oğlu var onlar yetiyor zaten. Niye onu arıyorsun " diye beni uyarıyordu her defasında. " Sen çabuk sinirleniyorsun diye beni çağırıyor. Hem ben memnunum halimden ve iki tane oğlum olduğu için sorun çözmekte ustalaştım. O yüzden sorun olmuyor sen merak etme dostum. Ve biliyorsun ki Gece benim de kızım sayılır o yüzden bunları düşünme " derdi Emre amca her defasında. " Emre amca hiç vazgeçmeyeceksin dimi Eser'e eşek sıpası demekten " Dedim ayrıldığımızda. " Tabi ki vazgeçmeyeceğim. O benim gözümde her zaman eşek sıpası olarak kalacak ." Dediğinde tekrar güldüm ve birlikte odama girdik. Sekreteri arayıp kahve getirmesini söyleyip Emre amcanın karşısına geçtim ve sohbet etmeye başladık. Biz sohbet ederken kahveler de gelince hersey tamamdı. Bir süre sonra kapım açılınca babamın ve ablamın geldiğini gördüm. " Demek senin eşek sıpası Gece'nin geldiğini sana söyledi. " diyerek Emre amcaya sarıldı babam. "Yok ben senin yanına gelmiştim öyle haberim oldu Gece'nin geldiğinden. O söylemedi. Bunun için ayriyeten kızmayı düşünüyorum." Dedi gülerek. Daha sonra ablama da sarıldıktan sonra hepimiz koltuklara oturup bol kahkahalı bir sohbet ettik. Sonra sekreter gelip  toplantı için müşterilerin geldiğini söyledi ve Emre amcayı uğurlayıp toplantı salonuna gittik. Odaya girdiğimizde müşterilerin çoktan geldiğini ve bizi beklediklerini görünce el sıkışıp toplantıya başladık. Babam sunum da son noktayı benim koymamı isteyince bende ablamın yerini alıp projeyi anlatmaya ablamın kaldığı yerden anlatmaya devam ettim. ".. ve böylelikle ulaşılması kolay bir bina olacak ve ambulanslar trafik sorunu olmadan kolaylıkla hastaneye ulaşabilecek." Dediğimde onaylayan sesler yükseldi. Daha sonra imzalar atıldı. Müşterileri uğurlarken karşı tarafın genç  patronu gayet samimi bir şekilde " Tanıştığımıza ve sizinle iş yaptığımıza memnun oldum Gece Hanım. Tekrar sunum için teşekkürler. " dedi. Gülümsedim ve " Geldiğiniz ve dinlediğiniz için ben teşekkür ederim." Dedim elimi çekip. Onlar gittiklerinde bende montumla çantamı alıp dışarı çıktım. Arabayı sahile doğru sürerken bir yandan da rastgele bir şarkı açtım. Sakin ve hoş bir müzikti. Sahile geldiğimde çantamı arabada bırakıp aşağı indim ve dalgaların kıyıya çarptığı ve suların havaya yükseldiği bir yerdeydim. Hava hafif bir serinlik vardı ancak rahatsızlık vermiyordu.

-----

Evimin tam deniz kenarında olmasını özellikle istemiştim. Çünkü deniz bana onun gözlerini hatırlatıyordu. Ve özellikle denize bakan tarafın boydan boya cam olmasını istedim. Böylelikle o yanımda olmasa bile gözlerini görüyor olacaktım. Elimde sigarayla yine denizi ve sahili izlerken bir anda sahilde onun arabasına benzer bir araba durdu. Kalbim hızlanırken içinden biri çıktı. Daha dikkatli baktığımda o olduğunu gördüm. Bugün şanslı günümdeydim anlaşılan. Ne kadar da güzeldi. Yıllar onun güzelliğinden birşey götürmeyip daha da güzelleştirmişti. Tam dört yıl. Dört yıl boyunca onu görmeden yaşamak benim zaten yeterince bozuk olan beynime,  sinirlerime ve kalbime hiç iyi gelmemişti. Ama daha sonra pes edip hem kendim için hemde bizim için bir kliniğe yatmıştım. Çıktığımda ise eski gibi degildim ancak hala kalbimde ve aklımda o vardı. Bende o aklıma gelmesin diye daha fazla çalışarak bu hale geldim. Bir süre sonra çalışmak da yetmeyince kendimi spora verdim. Şimdi ise dört yıl sonunda şuan onu tekrar görmek beni fazlasıyla heyecanlandırıyordu. Bir süre ayakta durdu daha sonra sıkılmış olmalı ki arabasından bir defter aldı geldi ve yan taraftaki banka oturdu. Uzun uzun  denize bakıp daha sonra tekrar yazmaya başlıyordu. Ben onun bu halinin fotoğrafını çekmek için fotoğraf makinemi almaya gittim. Geri geldiğimde ayağa kalmış ve arabasına biniyordu. Yetişememiştim. Yine zamanlama hatası yapmıştım. Neyse ki dört yıl iki aylık bir sürenin ardından tekrar onu görebiliyorum. Bu bile bana yeter.

######

Yorum yapıp vote verirseniz mutlu olurum :)) sizin yorumlarınız benim için önemli :)

Gece'nin SonsuzluğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin