Seni gördüğümde bir cennete davet edildim sanmıştım, oysa ben olayı çok yanlış anlamışım.
3 SENE SONRA
Cehennem.
Hayatım, bu lisenin koridorlarında cehenneme dönüşmüştü ve bu hale getirenlerden ölesiye nefret ediyordum. Tahmin edebilirsiniz çünkü yanıt çok basit;
Kim Chunga ve Park Jimin.
Bu iki aptal, hayatımu zindana çevirirken dışarıya verdikleri saygın ve popüler imajını asla bozmamışlardı. Sonunda lisenin son senesine gelmiştik ve ben ilk senemde çömezlik ile saflığımı da içine katarak onlara bir salak gibi inanmıştım. Benimle arkadaş olmak istediklerini sanmıştım. Oysa kurdukları plan ve oyunun işleyişi tamamen farklıydı.
Okulda ismimi eşçinsele çıkartıp notlarımı diplere indirmişler ve psikolojik sorunlarım olduğu hakkında okul gazetesine bir haber yayınlatmışlardı. Ben onlara hiçbir şey yapmasam bile tek bir amaç için dört senemi azap verici günlere çevirmişlerdi. Dedikodular büyüdükçe kendi içime çekilmiş ve tanınırlığımı üst seviyeye çıkarmış olmama rağmen hepsi; kötü yöndendi.
Okul sınırları içinde beni gerçekten seven tek bir insan bile bulamazdım. Beni bu kabusa iten tek şey ise, Jimin'in mezuniyet balosunda kral olma isteğiydi. Benim olmamdan korkup dehşey verici bu plan ile beni alt edeceklerdi fakat kimse bana fikrimi sormamıştı.
Benim tek yapabildiğim sana aşık olmaktı, Jimin. Bak gerçekten aptalım, değil mi?
Şimdi hiçbir şeyi umursamamayı öğrenip kendim olmaya devam ettiğim günlerde meşhur ilgiyle beklenen mezuniyet törenine günler kalmıştı. Katılmayı düşünmüyordum ama Park Jimin'e aşık olan aptal tarafım bir umut onu takım elbise içinde görmeyi umuyordu.
Söylemiştim sanırım, Park Jimin'i seviyorum.
Artık nefret ettiğim ama hala ezbere bildiğim arka bahçenin patika yoluna çıkarken minik, siyah saçlı bir kız yolumu kesti ve beklemediğim için ürperdim.
"Kim Taehyung?" dedi, sorarcasına.
"Evet, benim." dedim ve ellerimi ceplerime koyarken devam etmesini bekledim.
"Baloya kesinlikle gel. Hiç beklemediğin şeyler olacak."
"Sen..." dedim ve kaşlarımı itiraz edercesine kaldırdım. "bizim dönemden bile değilsin."
"Ben, Chunga'nın kız kardeşiyim." dedi ve elime bir tomar kağıt tutuşturdu ve gitmeden önce yutkundu.
"Bu kağıtlarda Jimin Oppa'nın sana ithafen yazdığı itiraflar var. Jimin Oppa, uzun bir süredir seni seviyor olmalı fakat ablamın hasta numarası yüzünden ondan ve kurguladığı bu aptal oyundan bir türlü kurtulamıyor sanırım."
Dünyam devrilip tekrar düzelirken şok içinde açılmış gözlerle küçük kızı dinliyordum.
"Ona bir şans ver, Taehyung Oppa." dedi ve yaşlanan gözlerini kırpıştırarak sayıkladı. "Baloya git, lütfen."
Kız koşturarak geldiği yönden geri dönerken elimdeki elliye yakın sarı kağıda bakıyordum. Jimin'in düzgün el yazısı nadide bir şekilde seçiliyordu ve ne yapacağımı bilmez halde kalakalmıştım.
O gün; okulda, evde, sokakta ve restoranda, neredeyse her yerde senin düşüncelerini senin yazından beynimde senin sesini canlandırarak okudum.
Bunun nasıl bir his olduğunu dünyaya ikinci kez gelsem bile anlatamam, sevgilim ama biliyorsun ya seni nasıl seviyorsam sen de beni öyle yazmışsın.
~
Mini mini minnoş hikayee
Sona geldik, final bir sonraki bölüm ve fluff bitecek sanırım bilemiyorum.Her neyse, iyi tatiller sizi seviyorum^_^
İstediğiniz bir şey varsa çekinmeden söyleyebilirsiniz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
how did I fall in love with you? :: vmin
Fanfictieso many steps to falling in love with you, jimin. vmin au.