• Altıncı bölüme başlıyorum •
İyi okumalar
Eve nasıl geldim hatırlamıyorum. Kapının önüne gelince farkına varmıştım. Beni akşam yemeğine çağırmamalarını söyleyip hemen odama geçtim. Yatağımın üzerinde uzanmış karşımdaki duvarı izliyordum.Kağıdı banka bıraktıktan sonra beklemek istemiştim ama o zaman geç kalacaktım. Zaten ucu ucuna yetişmiştim. Ben girdikten sonra çok geçmeden gelmişti soğuk adam. Bir şeyler konuştuklarını duyuyordum ama anlamıyordum. Zaten kafam o kadar karmaşık ki bir de onları dinleyip kafamı daha da karıştırmak istemiyorum.
Şu anda tek düşündüğüm park ve o kağıt. Kağıdı cebimden çıkardım, avucumun içinde sıkıştırdığım için buruş buruştu. Tekrar tekrar okudum. Okudukça daha çok okumak istiyorum. Sanki daha çok okursam bir şey daha bulacakmış gibi. Belki de sonunda istediğim mucize beni bulmuştur ve kurtuluşum yakındır. İçimde bir şeylerin çözülmek için can attığını hissedebiliyorum. Acaba bıraktığım kağıdı almış mıdır, ya almadıysa? Yarın ne yapacağım?
Bunları düşünerek uykuya daldım. Uyandığımda saat daha erkendi. Onlar da daha kalkmamıştı. Dün bir şey yemeden uyuduğum için midem boş olduğunun alarmını veriyordu. Çok fazla yemek yemez ve çoğu yemeği de sevmediğimden ötürü odamda her zaman bisküvi ya da atıştırmalık şeyler olurdu. Dolabımın içinde sakladığım bisküviyi çıkardım bununla idare edecektim artık. Bir yandan bisküvi yerken diğer yandan da kıyafetlerimi değiştiriyordum. Kimseye görünmeden evden çıkarsam eğer günüm güzel geçerdi belki.
Bugün içi bir plan yapmamıştım. Günümü planlamak benim için önemliydi yoksa hiçbir işim yolunda gitmiyordu. Uyumadan önce parka gidip tüm gün oturmayı düşünmüştüm ama korktuğu için hiç gelmeyeceğini düşünüp vazgeçtim. Normalde öğleden sonra giderdim hep kütüphaneye bunu bildiği için o kağıdı o zaman bırakmış olmalı. En iyisi gene o vakitlerde orada olmaktı. Ondan önce hastaneye gidip şu doktorla tanışıp aklımdaki diğer sorunlardan kurtulmuş olurdum.
Evden çıktıktan sonra not bırakmadığım için tedirgin olmuştum ama boş sokaklarda yürüdükçe rahatlamaya başladım. Alışıktım sabahları boş olan sokaklarda yürümeye. Eskiden okulumu evden uzak bir yerde seçmiştim bu yüzden de erken kalmam gerekiyordu. Otobüs durağına yürürken şuan olduğu gibi boş sokaklarda yürüyüp ayılıyordum. Bazı insanlar rahatlamak için sahile iner denizi seyreder ve mutlu olurlar. Benim deniz izlemek yerine boş sokaklarda uzun uzun yürümek diyebilirim.
Hastaneye yakın bir durakta inmiştim. Hastaneye doğru yürürken içimdeki öfke artmaya başlamıştı. Düşündükçe daha çok sinirleniyordum. Kapının önüne gelince derin nefesler alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Hastanenin içinde uzun bir arayış yaptıktan sonra bulmuştum doktorun odasını. Sekreteri olduğunu düşündüğüm kadına;
- Pardon, doktor içeride mi? dedim
- Üzgünüm doktor hasta olduğu için 3 gündür yok, dedi
- Anlıyorum. Ne zaman geri döner? dedim
- Bir bilgi verilmedi ama yakında dönecektir. Randevunuz mu vardı? Merak etmeyin randevunu otomatik olarak oluşturulunca mesaj gelecektir. Aslında doktorun hasta olduğuna dair mesaj atılmıştı ama, dedi soru sorarcasına
- Ah, öyle mi? Dikkatimden kaçmış olmalı, dedim ve uzaklaşmaya başladım.
Yalan söyleyemezdim ve zaten yalan söylemekten de nefret ederdim. Bugünün güzel olmasını ummuştum ama pek güzel başlamadı umarım sonu güzel biter. Öğle olmasına daha vardı. Şimdi ne yapacağımı düşünmeliyim. Hastaneden uzaklaşmalıyım ilk önce kokusu midemi bulandırıyordu. Otobüs durağına doğru yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zincir
FantasyO zincirlenmişti. Neden ve nasıl olduğunu bilmiyordu. Tek bildiği yalnızlıktı. Ve tek isteği de bir mucizenin onu bulmasıydı. Onu bulması ve bilinmezlik içinden onu kurtarmasıydı.