3.bölüm

60 6 10
                                    

Her şeye rağmen Deniz hoşlandığı kızdan vazgeçmemişti. Yıldız ise Deniz’den hoşlandığını kabul edemiyordu. Onun hayatına girip, kendini tanıtırsa ondan nefret edeceğini düşünüyordu. Ama her ikisi de kendini bir anda sahilde buluyordu. Belki de olayları oluruna bırakmalılardı. İkisi de birbirine açılamamış olsa da birbirlerinden çok hoşlandıkları kesindi.

Ertesi gün ilk Deniz varmıştı sahile. Onu asla bekletemezdi, kendi beklemeliydi. Yıldız’da geldi sahile. Birlikte denizyıldızlarını atıyorlardı. Yıldız Deniz’e döndü.

—Deniz, denizyıldızını kurtarmanın bir yolu olsaydı ve o da sana güvenseydi. Ne yapardın? Onu kurtarır mıydın?

—Peki, kız güzel mi? Dedi, ukala bir sırıtmayla.

—Deniz! Sana soru soruyorum.

—Peki, peki kızma. Hmm, bir düşünelim. Neden bunu yapayım?

—Çünkü kız sana güveniyor. Ama senin güvenini sarsmış olsa.

—O zaman o güvenilmez biri olur ve ben ona yardım etmem. Her ne kadar zor şey yaşamış olursa olsun bana yalan söylerse, güvenimi kırarsa yaptığını çekmeli.

—Ama…

—Neden bunu soruyorsun? Bu güzel yaz gününde daha güzel şeyler konuşmalıyız.

—Güzel mi? Bu gün güneş yok. Rüzgârlı da hem. Görmüyor musun? Deniz ne kadarda huysuz. Ona bir şey yapmayan kıyıya hırçınlıkla vuruyor.

—O denizi bilmem ama bu Deniz seninle olduğu her günü güzel buluyor.

Yıldız utandı. Başını aşağıya eğdi ve konuyu değiştirmek için bir şeyler düşündü.

—Dünkü yıldızın hayatını merak ediyor musun?

—Oh! Az kalsın unutuyordum. Tabi ki. Lanetin kırılması için ne gerekiyor?   

—Peki, başlıyorum iyi dinle. Bu lanetten kurtulmanın tek yolu kızı gerçekten seven birinin Kaf Dağının zirvesinde yaşayan yüce Anka kuşunun kuyruk tüyünü kıza getirmesiymiş. Kaf Dağına ve Anka Kuşuna ulaşmak için birçok ejderha, dev ve daha birçok şey atlatılması gerekiyormuş. Fakat küçük kızı babasından başka hayatını tehlikeye atacak kadar çok seven kimse yokmuş. Saat kaç Deniz?

—Saat 18.30. Haydi, devam et.

—Sanırım gitmem gerekiyor.

—Ne kadar zaman geçti ki. Çok az konuştuk, çok az denizyıldızı attık.

—Sanırım ben biraz geç kaldım. Her zaman sen geç geldiğin için bunu fark etmemiş olmalısın. Sen ne zaman geldin?

—Saat 6’da.

—Ne? O saatte burada ne arıyorsun? Üstelik ben yokken, hatta kimseler yokken. Ne yaptın o zaman boyunca?

—Seni göreceğim zamanı düşündüm, seni düşündüm. Böylece sıkılmadım.

Yıldız’ı tekrar utandırdı. Bu sefer Yıldız çareyi kaçmakta buldu.

—Bir daha buraya geç saatte gelme. Hayat zaten sıkıcı, sen neden buraya erken gelip daha da sıkıyorsun?

—Oh! Bu çalıntı bir replik. Hayat sıkıcı ama sonunda sen varsan emin ol hiç sıkıcı değil.

 —Sanırım, çok geç oldu. Birazdan güneş batar ve karanlıkta evime gidemem. Gitsem iyi olacak.

—Gitme… Yani ben seni bırakırım. Hem küçük yıldızın hayatını merak ediyorum.

—Olmaz, yarın sakın ama sakın erken gelme ama asla da geç kalma.

Yıldız kıkırdayarak bunları dedikten sonra, tekrar koşarak uzaklaştı. Deniz ise tekrar, tekrar ve tekrar arkasından bakakaldı.

Deniz'in Yıldız'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin