🍂 2 🍂

2K 225 70
                                    

Birbirlerini yemeklerine kadar sabote edişleriyle, yoğun bir üstünlük kurma savaşının yaşandığı haftanın ardından, neyse ki ikisi de ölümsüz olduğu için tatsız bir vaka veya kötü bir son yaşanmamıştı.

Aslında ikisi de karşılarındaki kişinin kötü biri olduğunu düşünmüyordu ve neredeyse yapayalnız hayatlarına tartışmak için dahi olsa birini almak o kadar da fena sayılmazdı.

En azından ufacık şeylerde bile tartışmaya başlamamış olsalardı...

Jongin onun aksine istese kumandasız da televizyonu değiştirebilecekken diğeriyle kumanda kavgası bile yapıyordu fakat bugün yolunda gitmeyen bir şey vardı. Hazır evde kimse yokken kumandayı alan ilk kişi olarak -ki kendisi genelde televizyon izlemezdi- onu gıcık etmek vardı! Vardı da kumandayı bulamıyordu!

Kapının sesini duymasıyla kendini koltuğa attı ve havalı bir pozisyona geçerken siyahlar içindeki adama doğru "Hşt, Koridorun Sonundaki!" diye seslendi. "Kumanda nerede?"

"Bozulduğu için yenisini aldım."

Hassiktir.

Şaka yapıyor olmalıydı.

Jongin olayı absürt bulmak ve gülmek arasında kaldı ama yüzüne yansıttığı yegane ifade dümdüz bir surattı.

Pekala, olayı bilmeyenler için anlatmak gerekirse: Olur da KS ondan erken gelip kumanda liderliği kurar diye pillerin yerini değiştirmişti ve bu adamın en fazla kanal değişmeyince kumandayı bir kenara bırakacağını falan düşünüyordu. Görünen o ki fena yanılmıştı. Yalnız iyi yanılmıştı. Güzel yanılmıştı.

İç çekerek arkasına yaslandı ve odasına giderek gözden kaybolan Azrail'in çok sürmeden dönüşüyle dikkatini çeken ilk şey bembeyaz ellerin tam tersindeki rengiyle yepyeni kumanda oldu.

Umuyordu ki bu aksi şeytan kumanda üzerinde hak talep etmezdi çünkü önceki kumandanın piyasadan kalkmasının başlıca nedeni oydu yahu! Teknolojiden nasıl gram haberi olmazdı!

Koltuğun öbür ucuna kurulan genç, açık televizyonun sesini birkaç tık arttırdı ve tam zamanında yetiştiği dizinin bulunduğu kanalı açarak içten içe zafer çığlıkları atacakken "Şaka mı yapıyorsun?" diye inleyen adam yüzünden bir kez daha göz devirdi.

Kendisine şeytan diyen, FAKAT ASIL ŞEYTANIN TA KENDİSİ OLAN, Goblin yine söylenmeye başlamıştı. "Yine mi dizi?" homurtularını duymazdan gelmeye çalıştı. Ah zamanı durdururken bir de onu durdurabilseydi ne hoş olurdu da, bunun Goblin üzerinde işe yaramadığını tanıştıkları gün fark etmiş; üstüne, başta zamanı durdurmasıyla hareket etmeyi keserek ona iyice numara çekmiş adamdan, güzel alay yemişti. Aklına doluşan kareler ve yanındakinin söylenişleri yüzünden suratını buruşturup "Tanrım." diye sızlandı. "İşin gücün yok mu? Gidip ölmeye çalışman falan gerekmiyor muydu senin?"

Anında karşı cevap beklediği ve zaten şu ana kadar hızlı bir yanıt alması gerektiği halde salon sessizliğini koruyunca, başını çeviren genç, diğerinin koltuktan kalkması yüzünden afallamadan edemedi ve aklına gelen dedikoduları hatırlayınca -ki genelde çevresinde konuşulan olaylar gerçekten yaşanmış olurdu- gözlerini hızla kapatarak kırdığı potu fark etti. Üstelik, arkasındaki kapı sert sayılabilecek kadar güçlü kapanmıştı.

Şu an karşısında hiç tanımadığı veya azıcık bile olsa samimi olduğu biri olsaydı çoktan özür dilemeye koyulmuş olabilirdi amma ve lakin bu herifle aralarındaki ilişki biraz leşti.

Aradan upuzun yıllar geçtiği halde onun hikayesini hala daha konuşanlar vardı ve nasıl olurdu da aklından çıkan bu şeyle böylesine patavatsızca konuşuvermişti? Sessizce nefes alıp verdi ve ayakları parkeye temas ederken bomboş salonda göz gezdirerek omuzlarını düşürüp dizisine odaklanmaya çalıştı.

Round&RoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin