🍂 3 🍂

1.7K 211 71
                                    

İstediğim Azrail şapkasından takmayan tek üye Kyungsoo galiba snbsbabsjsjksd *şaşırtmadı..* onunla aşırı güzel görüneceğini tahmin etsek de elimizde bu var, ve hepimiz sayesinde yetinme uzmanı olduk sbvsbwhsjskwowosid

-

Elindeki isim kartında yazan yere her zamanki gibi tam vaktinde gelen Azrail, koltuktaki cansız bedenine ve hemen yanında bulunan erkeğe hayretler içinde bakan orta yaşlı kadına; ismiyle başlayıp demin okuduğu kağıtta yazan ölüm sebebiyle devam eden bir açıklama yaparak bulundukları tarihi de belirtti.

"Kim Seol. 50 yaşında. Ölüm nedeni: Boğulma. Ocağın beşi, saat 02.17."

Konuşmaya başladığı an ona dönen ve hızla başını iki yana sallamaya başlayan kadın, hıçkırıklara boğulurken aniden derince nefes aldı. Oysa artık nefes almaya bile ihtiyacı yoktu ki, bunu yaptığı an acı gerçek bir defa daha yüzüne vurmuştu. Artık ne aldığı havayı ne de ciğerlerini hissedebiliyordu.

Sonunda, odada panik içinde volta atmaya başlayan oğlana doğru "Oğlum." diye mırıldandı. "Hayır, hayır!"

Çenesi titriyordu ve elleri ufak yumruklarla göğsüne baskı yapar haldeydi.

"Gitmemiz lazım." Azrail, ona istediğini yaptırabileceğini biliyordu fakat bunları söylerken bu özelliğini kullanmadan konuşmuştu.

"Ne yapacak?" Kadın, bir cansız bedenine bir de saçlarını çekiştiren oğluna bakarken, yeniden başını salladı. "Hapiste ne yapar? Lütfen yardım et ona."

***

Jongin şirketin logosundaki 'O' harfinin üzerinde, epeyce yüksekte oturup parmaklarını sardığı içeceği dudaklarına götürdü ve aldığı bir yudumun ardından bu yükseklikte neredeyse hiçbir şeyin görünmediği şehri seyretti. Elindeki kutuyu atsa, cansız olduğu halde kutunun bile yerle yeksan olacağını biliyordu fakat kendisi bu yükseklikten atlasa... Alayla güldü. Yapmadığı şey değildi ne de olsa. Gözlerini kapattı ve şehri dinledi.

Korna sesleri, yeni doğan bebeklerin ağlayışları, insanların sevişirken çıkardığı inlemeler, ağlayan insanlardan hıçkırıklar, çığlıklar, yardım sesleri, kahkahalar...

Ne tuhaftı, ne karma karışıktı, ne üzücüydü insanlar.

"Kim Seol. 50 yaşında. Ölüm nedeni: Boğulma. Ocağın beşi, saat 02.17."

Tanıdık sesi duymasıyla yandan bir gülüş verdi. Epey tartışıyordu ama belirli bir çalışma saati bile olmayan bu adamın işinin zor olmadığını söyleyemezdi. Hakikaten saat o kadar olmuş muydu ya?

Sorusuna omuz silkerek belki de KS ile uğraşacak bir iki bir şey çıkar diye o noktaya odaklandı fakat odaklanırken kapattığı gözleri, gelecekten beliren karelerde KS'yi de seçti.

Bunun yanında duvardaki saatten gördüğü üzere epey yakın bir tarihti.

Aslında bu olayın ucu ya da birazdan oğlanın yapacağı konuşma, ne KS'yi ne de kendisini bağlıyordu ama hala daha oğlu için üzülen kadının o telefon konuşmasını duyup duymaması gerektiğinden emin değildi. Birazdan KS onu öteki tarafa uğurlayacaktı ve kadın zaten oğlu tarafından öldürülmüşken bir de bu konuşmaya şahit olacağını bilmek, trajikti. 

"Ah, tamam. Goblin'in iyi günündesiniz." Jongin birden 'O' harfinden atlayarak, KS'nin arkasında belirdiğinde "Lütfen yardım et ona." diye yalvaran kadına tüm ilgisini vermiş olan kısa genç, ensesinde hissettiği ufak bir ürpertiyle arkasına döndü ve Jongin, Azrail'in şaşkın yüzüne -ortamdaki kasvete pek de uymayacak şekilde- keyifle sırıttı. Siyah şapkasının örtemediği koyu kahve kahkülleri alnına dökülüyordu ve belli belirsiz görünen kaşları havalandığı gibi gözleri de hafifçe irileşmişti.

Dolgun ve kıpkırmızı dudakları şaşkınlığıyla azıcık aralıyken, tam konuşmak üzere olduğu halde Jongin, "Götür onu." dedi ve kadının duymasını istemeyerek zihnen devam etti. "Birazdan duyacakları pek hoş olmayacak."

KS, Jongin'in 'birazdan'dan kastının pek yakın olduğunu, yolarak dağıttığı saçlarından çektiği elini cebine atıp telefonunu çıkaran gence bakarak anladı ve kafa sallayarak orta yaşlı kadının kolunu tutunca, "Pekala," dedi. "Benimle gel." Kadının gözlerine bakıp emrettiğinde, demin titreyen kadın duraksadı, göz kapakları kırpıştı ve hipnoz altına girmişçesine ağır ağır kafa salladı.

Azrail, koltuktaki cesedin ruhuyla uzaklaştığında, telefonuna cevap bulan oğlan "Bana acilen benzin bulman gerek." dedi. "Yolda kaldım."

Jongin hala telefonla konuşan gencin arabasının anahtarlarını alarak yola çıkmasını önler önlemez, polisi durumdan haberdar edip olayın sonucunu görene kadar bekledi ve uzun boylu oğlan tutuklanıp kadının cesedi kaldırılınca oradan ayrılarak eve yöneldi.

Salonun ışıklarının açık olmasını beklemediği gibi KS'yi de hala ayakta göreceğini sanmıyordu çünkü saat dörde falan geliyor olmalıydı ve diğerinin üzerinde hala takımı vardı.

"Neden uyumadın?" televizyonda bir dizi de açık olmadığından sorma gereksinimi duyduğunda, KS belli belirsiz esnedi ve "Olay neydi?" diye sordu. "Yalnızca birkaç söz olmamalı, neredeyse iki saat oldu."

"Aman aman, seni aldatmıyorum sevgili karıcığım." Jongin üzerindeki kabanı çıkartırken, KS'nin hala bir cevap bekliyor oluşu yüzünden omuz silkti ve "Annesini yakacaktı." dedi. "Tamamen kurtulup sonra da kayıp diye ağlayacaktı. Bildiğin üzere ülkede kayıp vakaları üzerine çok duran yok ve... eh işte piç kurusu."

"Gerçekten yaktı mı?" KS ağırca sordu, bu korkunç ve iğrençti fakat ne yazık ki sonra olacakları bilseydi dahi cesede müdahale hakkı yoktu; onun işi ruhlarlaydı.

"Hayır, şu an polise yalancıktan gözyaşı döküyor olmalı." Jongin kazağının eteklerini salladı ve "Biliyorum, mükemmelim." derken KS'den tarafa bakmayarak arkasına döndüğünde, "Pek değil... ama teşekkürler." yanıtını alır almaz hızla omzunun üzerinden gerisini süzdü. Peh, kaybolmuştu!

Fakat böyle teşekkür mü olurdu canım!

Goblin, girişten birkaç adım inip salonun sonundaki odanın kapısını açtı fakat odası haşerelerden temizlenecek diye birkaç gün boyunca diğer odada kalacak olan Azrail'in bu odada olmadığı bir an için esmerin aklından çıkıvermişti. Hızla yukarı tırmanıp merdivenin ortasına vardı ve hemen karşısındaki kapının tokmağını çevirirken "O nasıl teşekkür-" diye atıldı.

"KIRSAYDIN?" KS, üzerinden takımını çıkarıp düzgünce astığı gibi pijamalarını giymeye bile koyulmuş olmalıydı ki, çoktan bolcana bir siyah tişört giymişti amma ve lakin, Jongin böldüğü için eşofman altı elinde duruyordu.

Ehehe. Bu muydu Azrail ya?

Goblin elini ensesine götürdü ve uzun siyah tişörtün içinde kaybolmuş bembeyaz tenli gence şöyle bir baktı. Hayır yahu, harbiden dışarıdan biri görse bırakın Azrail'i, hazırlık öğrencisi bile demezdi.

Ehehe. Alay edecek mevzu çıkmıştı.

Ehehe.

Heh.

Eh.

H...

Round&RoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin