jungkook, busan, 2017
gözlerimi araladığımda bayılmadan önce gördüğüm adamın kollarındaydım ve yarım kalan sigaramın sönmüş olduğunu fark ettim. açık kahve saçlara sahip adam, göğsüme düşmüş bir şekilde uyuyordu. belki o da benim gibi bir kriz geçirmişti çünkü bilincimi kaybetmeden önce onunla birkaç kez göz göze geldiğimizi hatırlıyordum.
yoksa o...
ruh ikizim miydi?
bu kadar büyük bir tesadüfün olmayacağını düşünerek kollarımı ondan ayırdım ve benimle aynı boyda olan bedenini hemen yanımızdaki banka yatırdım. gözlerim onu izlemeye dalarken ne kadar muhteşem göründüğünü düşünmeye başlamıştım.
onun bir erkek olduğunu saçmalayan zihnime hatırlattım ve omuzlarını silkerek uyandırmak için kolunun başlangıç kemiğine dokunmak istedim.
elimi, kalbimde hissettiğim ani bir yanık acısıyla geri çekerken başım dönmeye başlamıştı. ne yani? ona dokunamıyor muydum?
"hey," diye bağırdım uyanmasını sağlamak için, eğer onu dürtemiyorsam uyanması için ses tonumu yükseltmem gerekiyordu. "uyan!"
uyanmıyordu.
şansımı tekrar denedim.
"hey," ses tonum bu sefer daha yüksekti. "uyansana!"
gözlerini birden bire açtığında bir asyalıya nazaran büyük olan kahverengi gözlerini kıskandım ve hafifçe yutkundum.
"iyi misin?" diye sordum çünkü terleyen anlı ve kasılan parmaklarıyla pek iyi görünmüyordu.
"e-evet," diye kekeledi ve göz göze gelmemizi sağladı. "sağ ol."
"şey," diye mırıldandım ama bu konuyu nasıl açacağımı bilmiyor ve çok utanıyordum. "acaba ruh ikizi sendromunu biliyor musun?"
gözleri şaşkınlıkla açılırken elimle alnıma vurdum ve kızaran kulaklarımı saklamaya çalıştım.
"aish," diye tısladım. "neyse unut bunu."
"biliyorum." dedi, gözlerini benden kaçırırken. "hatta buraya ruh ikizimi bulmaya geldim."
utangaçlığım meraka dönüşürken kalbimde yükselen kelebeklere süs imajı vermek istedim. çünkü karşımdaki adamın, bir kelebek kadar mucizevi olduğuna inanmaya başlamıştım.
"sana," dedim ve üzerinde hastane kıyafetleri olan bedenini hızla ama hevesimi alamayarak süzdüm. "dokunmaya çalıştım fakat yapamadım."
"nasıl?" diye sorduğunda kendimi bir sapık gibi hissettim ama içimdeki bir sesin de ona doyasıya güvendiğini anlamıştım.
"uyandırmak için," dedim ve omuz silktim. "koluna dokunacaktım ama canım çok yandı ve yapamadım."
"şüphelendiğini mi söylüyorsun?" dedi bana biçimli kaşlarının altından bakarken.
kafamı onaylarcasına sallarken bana doğru yaklaşan uzun parmaklarını seyrettim.
parmakları bir inci istiridyesini açacakmışçasına yumuşak bir şekilde kalbimin üstüne dokunduğu sırada dişlerini sıktığını gördüm ve elinin temasını aniden bitirdiğini hissettim.
"olmuyor," dedi ve parmak uçları ateşe sokulmuş gibi üflemeye başladı. "ben de yapamıyorum."
ardından göz göze geldik ve aynı anda derin bir nefes aldık.
kelimelerimiz, onlar da aynı anda nefes aldı.
"biz ruh ikiziyiz."
"biz ruh ikiziyiz."
---------------
Sonundaaa^_^
Ruh ikizleri birbirlerine dokunamazsa ne olur adlı hikayem kkk
Hikaye hakkında fikir ve düşüncelerinizi merak ediyorum, lütfen yorum yapmaktam çekinmeyin >.<
Umarım bölümü beğenmişsinizdir ve okumaya devam edersiniz~
Haftaya perşembe görüşürüz!
Sizi seviyorum♡
♡
Gelecek bölümlere ithafen~ Bunun Jungkook versiyonu da var ama kaybettim bulabilirsem paylaşacağım^_^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
soulmate :: vkook
Fanfictionbirbirinden habersiz iki genç, aynı anda aynı şeyleri yaparlar. eh, çünkü ruh ikizi olmak bunu gerektirir.