Hatalarım varsa kusura bakmayın... İyi okumalar!
*
O gecenin kalıntıları hâlâ duruyordu: karnımın bazı yerlerinde küçük morluklar (gün geçtikçe rengi değişiyordu) ve birde dudağımın kenarında kabuk bağlamış küçük bir yara vardı. O geceden beri aldığım darbeler yüzünden karnıma kramplar giriyor ve nefes almak bile zorlaşıyordu ama bunun da üstesinden geliyordum. Gelmek zorundaydım. Bir daha kimsenin bana zarar vermesine izin vermeyecektim.
Ama veriyordum işte... Sehun'u sevmek bana zarar veriyordu. Bu diğerlerinden farklı bir zarardı; fiziksel değil, ruhsaldı. Beni içten içe öldürüyordu ve farkında bile değildi. Ortaya çıktığımdan bu yana içimdeki kötü his daha sesli alarm veriyordu. Sehun'un varlığına güvenemiyordum, istiyordum fakat olmuyordu. İçimden bir ses beni korumayacağını söylüyordu çünkü hiçbir atakta bulunmamış bana öylece bakıyordu.
Tek kelime etmeden bana bakmaya devam etmesi sinirlerimi bozuyordu. Üstelik karşısında dikilen diğer iki kişiyi de unutturmuştu bir anlığına. Sadece tek bir bakışıyla beni etkisi altına alması inanılmazdı. Şu an ilgilenmem gereken daha önemli şeyler vardı. Pekala, hiçbir şey Sehun'dan önemli olamazdı lakin beni döven çocuklardan hesap sormadan da Sehun'la ilgili gerçeği öğrenemezdim. Burada ne aradığını ve o ahmaklarla ne konuştuğunu, ne gibi bir alakası olduğunu merak ediyordum.
Hayatımda ilk defa gördüğüm iki yabancı yüzde öfkeli bakışlarım gezinmeye başlayınca onlarda karşılık vermiş ve bana aynı şekilde bakmışlardı. Hangisinin beni döven ve hangisinin de kaçmamı engelleyen kişi olduğunu ayırt edemediğim için daha da öfkelendim.
"Siz..." diye tıslayarak başladım fakat devamını getirecek gücüm yoktu. Sol gözüm sinirden seğiriyor ve avuç içlerim deli gibi kaşınıyordu. Biraz sonra ellerimin titrediğini fark ettim. Onlara yumruk atmak için çıldırıyordum!
"Demek sizdiniz ha?!" Diyecek bir şey bulamayınca bunu söyleyiverdim.
Yumruk yaptığım elimle üzerlerine doğru yürüyecekken son anda Sehun bir hamle yaparak önüme geçmiş ve beni engellemişti. Bu, ben buraya geldiğimden beri yaptığı ilk hareketti. "Ne yaptığını sanıyorsun, Baekhyun?" Ve ağzından çıkan ilk cümleler.
Beni engellediği için kızgındım. Doğrusu, ben sabahtan beri kızgındım. Öfkem hiçbir şekilde vücudumu terk etmiyordu. Daha çok, terk etmelerine izin verilmiyordu çünkü hep bir pürüz çıkıyordu. Hep beni sinirlendirecek bir şey çıkıyordu ortaya ve ben yorulmuştum. Ağzıma kadar öfke doluydum. Bir an önce öfkemi kusmalı ve bu illetten kurtulmalıydım!
Fakat Sehun az önce karşıma çıkarak buna engel olmuştu! İşte bu yüzden sinirliydim!
Ne demek 'ne yaptığını sanıyorsun'?!
"Ne yaptığımı iyi biliyorum, Sehun, çekil önümden!" Arkasındaki çocuklara doğru bir atak yapmak üzereyken bu sefer bileklerimden tutarak bana yeniden engel oldu. Artık sinirden köpürüyordum. Onlara yumruk atmama izin vermediği ve bana onlarla ne alakası olduğunu söylemediği sürece geçmeyecekti!
Sehun bileklerimden kavrayarak beni geri geri sürüklemeye başladığında karşı çıkmaya çalıştım. Onlardan beni uzaklaştırmasına izin veremezdim! Fakat o beni tınlamıyordu, biraz uzaklaşınca durdu ama bileklerimi bırakmamıştı.
"Önce sakin ol, Baekhyun." diye mırıldandı. Bu durumda bu kadar sakin olmasına sinirlenerek ona bir tekme attım. Aslında, canını acıtmayı düşünmüyordum, hiç düşünmemiştim. Ona zarar vermek hiçbir zaman aklımın ucundan bile geçmemişti fakat az önce öfkeme yenik düşerek ona bir tekme atmıştım. Sevdiğim insana vurmuştum. Canının yanmadığını biliyordum fakat ben ona vurmuştum! Beni bir anda hayal kırıklığına ve hüzne uğratan da buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
never let you go // sebaek
FanfictionYağan bir kar tanesi gibi. Camdan bakınca çok masumsun, yaklaşınca soğuksun, dokunursam; erirsin.