"Sehun," diye mırıldandım kafamı omzundan kaldırıp yüzüne oldukça yakın bir mesafeden bakarken. Yine ne istiyor bu gerizekalı dercesine iç çekerek göz kapaklarını aralamış ve yüzümü yüzünün hemen yanında bulmasıyla gözleri kocaman açılmıştı. Bu sevimli hareketine kıkırdadım. Yakından komik görünüyordu, yine de çok güzeldi.
"Efendim, Baekhyun?" Sabır diliyormuş gibi bir ses tonuyla sordu. Konuştuğu zaman sıcak nefesi yüzümü yalayıp geçiyordu. İstemsizce mayışarak tek kolumu göğsünün üzerinden ona doladım ve ona iyice yapıştım. Kendimi onun yanında güvende hissediyordum. Çok, çok fazla güvende hem de.
"Hani her istediğimi yapacaktın ya," dedim çekinerek. Yanaklarım hafiften yanmaya başlıyordu. Beni onaylayan biçimde kafasını sallayınca devam ettim. "Şey... Öpsene beni."
Neden şimdi bir anda bunu istiyordum hiçbir fikrim yoktu. Düşünmeden konuşuvermiştim yine. Onunla öpüşmeyi çok istiyordum ama bu şekilde değildi. Kendi isteğiyle beni öpmesini istiyordum. Ne diye saçma bir iddia için ona beni öpmesini söylemiştim ki? Aptaldım.
Ama Sehun'un yüzüme yaklaşan yüzü tam aksini söylüyordu. Vücudum alarma geçmiş, tüm hücrelerim Sehun'un beni birazdan öpeceğini haykırıyordu. Gözlerim titreyerek kapandı. Kapanmadan önce dudaklarını ıslattığını gördüm.
Siktir, şimdi geliyordu.
"Baekhyun. Sana diyorum, Baekhyun! Byun Baekhyun! Uyanmayı düşünüyor musun?"
Sehun'un sesi beynimde yankılanırken gerçek tokat gibi suratıma çarptı. Rüya görüyordum... Ve rüyamda bile onunla öpüşememiştim! Evren öpüşmemize izin vermiyordu.
"Antrenmanına geç kalacaksın. Ya da umrumda değil, uyanma. Senin sorunun, benim değil." Kızgın çıkan sesi kulaklarıma dolunca hemen gözlerimi açtım. Gözlerimi kapamadan önce aldığım pozisyonumu hiç bozmamıştım. En azından rüyamda hareket edebilir ve fırsatı değerlendirip Sehun'a yapışabilirdim ama uyurken bile aptaldım. Milim kıpırdamamıştım resmen.
"Uyandım, uyandım! Kızma bana," Başımı omzundan kaldırıp mahcup bir ifadeyle ona baktım. Kaşlarını çatmış benden olmayan tarafa bakıyordu. Bazen gerçekten çocuk gibi davranıyordu ve buna inanasım gelmiyordu. Oh Sehun gibi birinin çocukça davranması ilginçti. Bulmak biraz zordu.
"Beni ilgilendirmiyor, ne yaparsan yap." deyince biraz kırılmıştım. Onun umrunda olmak istiyordum. Bana böyle şeyler söylememeliydi.
"Sehun," dedim u harfini gereğinden fazla uzatarak. Yerimde yavaşça doğrulup oturur pozisyon aldım, o ise bıraktığım gibiydi; ellerini ensesinde birleştirmiş yatmaya devam ediyordu.
Bana cevap vermeyince gözlerimi devirdim. Ama dudaklarımda arsız bir sırıtış vardı. Sehun yapacaklarımdan habersiz bir şekilde umursamazca gökyüzünü izliyordu. Bu bir haftayı güzel değerlendirecektim. Şimdi elime düşmüştü işte.
Telefonumu çıkarıp saati kontrol ettikten sonra konuştum. "Antrenmanımın başlamasına beş dakika var ve ben uyku sersemi asla yetişemem. Bence... beni antrenman alanına kadar taşımalısın. Hem hızlı da koşuyorsun."
Arsız sırıtışım gittikçe büyümüş, tüm yüzümü kaplamıştı artık. Bazı zamanlar utangaçlığımı yenmeyi başarıyordum ve bu anlar çok değerliydi. Utanmaz Baekhyun'un yapamayacağı, yaptıramayacağı hiçbir şey olmazdı.
Ve Oh Sehun şimdi dediğimi yapmak zorundaydı.
"Ne? Hayatta olmaz! Kendin yürü, Baekhyun, umrumda değil."
Sehun güzel kaşlarını çatarak yerinde doğrulduğunda hayallerim suya düşmüştü. Homurdanarak ayağa kalkınca kendime gelerek ben de peşinden ayağa kalktım. Gitmek üzereyken koluna asılıp onu durdurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
never let you go // sebaek
FanficYağan bir kar tanesi gibi. Camdan bakınca çok masumsun, yaklaşınca soğuksun, dokunursam; erirsin.