17- Sehun'un Baek'i

4.2K 348 146
                                    

Hiç bu kadar gerildiğimi hatırlamıyordum.

Çözemediğim trigonometri sorularıyla bakışırken ve eğer bu sınavdan da düşük not alırsam bu dersten tamamen kalacağımın bilincinde öylesine kalemimi sınav kağıdında gezdirirken bile bu kadar gerilmemiştim. Sehun'un içinde olduğu her durum beni geriyordu fakat daha öncesinde hiç bu kadar gerildiğimi hatırlamıyordum çünkü daha önce Sehun hiç lanet olası bir kavgaya karışmamıştı. Üstelik kavganın sebebi bendim? Ne bokuna benim için kavga ediyordu?

Antrenmanımın ortasına dalan yüzücü, Sehun'un kavga ettiği çocuğun hastaneye kaldırıldığını söylemişti ve durum bu kadar ciddiyse kim bilir Sehun şimdi nasıldır diye düşünmekten kendimi yiyip bitirmiştim. Şaka yapmıyorum gerçekten yemiştim, tırnaklarımı... Fakat konumuz bu değildi. Konumuz Sehun'un yaptığı aptallıktı!

Evet, yaptığı tam bir aptallıktı tamam mı? Takım arkadaşını dövmek, üstelik sevgilisi için, de neyin nesiydi? Takım arkadaşını geçmiştim birini neden hastenelik ederdin ki? Şu hayatta en nefret ettiğim şey şiddetti (yalnızca insanların hak ettiği durumlarda hak ettiğini bulmasını destekliyordum) ve Sehun tam olarak bunu yapmıştı. Belki Sehun'u çok iyi tanımıyordum ama en azından onun şiddet yanlısı bir insan olmadığını bilecek kadar tanıdığımı sanıyordum, yanılmışım. Şiddet yanlısıydı işte! Bir çocuğu hastanelik edecek kadar şiddet yanlısıydı.

Keşke tek gerginliğimin nedeni bu olsaydı ancak değildi... Bir yanım ona yaptığı için kızgındı, sövüp sayıyordu ve diğer yanım ise onun nasıl bir halde olduğunu düşünüp ağlamamak için kendini tutuyordu. Konu Sehun olunca fena duygusal, ağlak biri oluveriyordum. Sinek ısırsa 'ayy çok acımıştır şimdi' deyip bir köşeye gider ve bunun için gözyaşı akıtırdım çünkü o derece aşık ve duygusaldım. Bunu ona nasıl izah edebilirdim ki? Beni anlayacağını düşünmüyordum... Beni kimsenin anlayacağını düşünmüyordum. Sehun'a karşı hislerim normalin dışında şeylerdi ve yoldan geçen birine hislerimi anlattığımda aynılarını kendisinin de yaşadığını veya beni anladığını söyleyeceğini sanmıyordum çünkü Sehun'a olan hislerim, birinin bir başkasına olabileceğinden daha farklı, olağanüstüydü. Jongin'e anlattığımda bana kafayı yediğimi söylemişti, ki bence doğruydu da. Sehun'la kafayı bozmuştum ya da sadece çok aşıktım. Herkes bir gün çok aşık olduğunda beni anlayacaktı...

Haberi alır almaz koça bir bakış atmıştım, ağzımı açıp izin istememe bile gerek yoktu, başını sallayınca onayımı almış ve koşarak antrenman yaptığımız havasız yerden çıkmıştım. Oradan ayrılmadan önce yanıma telefonumu almak gibi bir akıllılık ettiğimde Jongin'den on beş arama beklemiyorum desem yalan söylemiş olurdum, gayet de bekliyordum. Fakat antrenmanda olduğumdan ne telefonumu duymuş ne de kontrol etmiştim. Koç telefonlarımıza on kilometreden yakın olmamızı istemiyordu ve bu konuda oldukça ciddiydi! Böyle katı bir kural varken imkanı yoktu telefonuma bakmamın. Ancak antrenmanım bittikten sonra bakabilirdim ki sanırım biraz önce bitirmiştim. Yalnız bunu da bir yere yazsınlardı, koç ilk defa bu kadar anlayışlı bir davranış göstermişti, gözlerimi yaşartmıştı yahu. Ya da Sehun için gözlerim yaşarmıştı, bilemiyordum...

Doğruca Sehun'un yurduna koşarken en azından on beş aramasından (ve Sehun'a olanlardan) haberdar olduğumu göstermek adına aramalıyım diye düşünerek Jongin'in numarasını çevirmiştim. İlk çalışta açmış adımı neredeyse haykırmıştı. "Baekhyun! Neler oldu inana-"

Nefes nefese sözünü kestim. "Biliyorum! Biri gelip haber verdi, şimdi Sehun'un odasına gidiyorum. Sonra konuşuruz! Kapatmam gerek..."

Bir şey söylemesine izin vermeden telefonu resmen suratına kapadığımda bunun için çok da pişman değildim. Acelem vardı, onu dinleyecek zamanım yoktu. Ne söyleyecekse sonra söyleyebilirdi, ki emindim bana bildiğim şeyleri anlatacaktı. Yani şimdilik bir önemi yoktu. Önemli olan Sehun'u görecek olmamdı!

never let you go // sebaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin