Gerçekler

48 11 0
                                    


BAŞLANGIÇ

Gerçekler


Kızıl Ay'ın gökte yükselişi boyunca pencerenin önünde ablamın eve dönüşünü bekledim. Kızıl Ay.. Bir başka değişle, Kanlı Ay... Bazen, Ay'ın rengi o kadar koyulaşıyordu ki bir kez daha ülkenin isminin nereden ve nasıl oluştuğunu anımsıyordum.

Ablamın anlattığına göre; 2 asır önce büyük bir savaş başlamıştı ve çok kan dökülmüştü. Ülkenin lideri de öldükten bir süre sonra toprak, yüzünü kapatan kırmızı boyayı geri çevirir olmuştu. Ardından toprağın güzel yüzünü görmek isteyen sema, haftalarca su damlacıklarını yeryüzüne indirmiş, kırmızı boya yavaşça yıkanmıştı. Bir gün, Ay tam tepeye ulaştığında kan kırmızısı rengine bürünmüş ve o zamandan bu zamana öyle kalmıştı..

Çaprazımda bulunan simülatörün içindeki sözcü, ülkenin batısında baş göstermiş savaşın son gelişmelerini bildirdikten hemen sonra sokağa çıkma yasağını hatırlatırken, endişeyle iç geçirdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çaprazımda bulunan simülatörün içindeki sözcü, ülkenin batısında baş göstermiş savaşın son gelişmelerini bildirdikten hemen sonra sokağa çıkma yasağını hatırlatırken, endişeyle iç geçirdim. Ablam, ilk defa bu kadar gecikmiyordu. Hatta alışmam gerekiyordu fakat alışamıyordum. Sonunda onu sokağın başında gördüğümde gülümsedim.

Ailemden geriye kalan tek kişi oydu. 4 yıl önce trafik kazasında annemi ve babamı kaybetmiştim. O zamandan hatırladığım pek bir şey yoktu. Annemin çığlığı kulaklarımda çınlardı arada. Hala babamın kalbine saplanmış cam parçası kâbuslarımda dolanırdı. Ablamın elinden sıkıca tutuşumu hatırlıyordum bir de. Onun ölmek üzere olduğunu bilmek...

Kapı belli aralıklarla çalındığında aklımın içinde dolananları savuşturmak için başımı iki yana sallayıp kapıya ilerledim. Tak-tak tak tak-tak-tak.

Parmaklarım kapının hemen yanında bulunan kilit sisteminin şifresini girdi ve kapıdan gelen klik sesiyle ablamın içeri geçip kapıyı kapatması bir oldu. Nefes nefeseydi her zamanki gibi. Onun ne iş yaptığını bilmezdim. Bana hiçbir zaman ne iş yaptığını söylememişti ama tehlikeli sularda yüzdüğünün farkındaydım.

Ablam, birkaç adımda yanıma gelip beni kolunun altına aldı ve birlikte kısa koridorda ilerleyip salona geçtik. Onunla birlikte yürürken kalbinin her zamankinden daha da hızlı attığını fark ettim ve o benden ayrılıp iki kişilik mor koltuğa bedenini atarken kaşlarımı çattım. 

"Kalbin çok hızlı atıyor." 

Ablam, bana kısa bir bakış atıp omuz silkti. Son zamanlarda iyiden iyiye konuşmaz olmuştu. Zincirli botlarında sakladığı ayaklarını ortada bulunan küçük masaya uzatıp başını geriye yasladı ve boş gözlerini gözlerime dikti. Bazen o kadar boş bakıyordu ki dokunmasam ölü olduğuna inanacakmışım gibi hissederdim.

"Abla." 

Bıkkın sesimle ablam derin bir nefes aldı ve elini birkaç defa yanındaki boşluğa vurdu. Yanına çağırdığının farkındaydım ama gitmek istemiyordum. İçimi sarıp sarmalayan bir his, kötü şeyler olacağını fısıldıyordu. Lakin ayaklarım bana ihanet ederek ablamın yanına ulaştı.

BÜYÜK PRENSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin