Geçmiş

82 14 6
                                    


Asud denilen kaçık son sözlerini söyledikten sonra beni buraya getiren Haris'in eline verip 'Onu Reya'nın odasına götür' demişti –ki ben onun kim olduğunu bile bilmiyordum- ve şu anda delirmek üzereyim! Her şey birbirine karışmış, allak bullak olmuştu. Algılayamadığım birçok şey vardı ve beynim bir anda yükleme yapıldığı için uyarı veriyordu sanki! Korku, nefret, dehşet, hüzün ve daha birçok duygu birbirine karışmıştı!

"Lal!" İnce, neşeli bir sesin ismimi söylemesi Haris'in durmasına ve ikimizin de sesin geldiği tarafa, yan taraftaki koridora bakmamızı sağlamıştı.

Hızla bize doğru gelen orta boylarda, zayıf, yüzü rengârenk boyalarla kaplı, siyah kıvırcık saçlı kıza gözlerimi kısıp baktım. Adımı nereden bildiğini sorgulamayacaktım artık. Tuhaf bir şekilde herkes adımı biliyordu zaten!

Kıvırcık saçlı kızla aramızda birkaç adım kala, kız kollarını iki yana açtı. Bana adımlamaya devam ederken, ben de birkaç adım geriledim. Bunun üzerine karşımdaki kız da durmuştu. Gülümseyen dudakları düz bir çizgi halini aldığında Haris'e baktı.

Haris, derin bir nefes alıp başını iki yana salladı ve beni işaret ederek konuşmaya başladı. "Asud, senin odanda kalmasını istiyor, Reya."

Demek Reya dedikleri kişi bu garip kızdı. Kaşlarımı çatıp boyadan görülmeyen suratına dikkatle baktım. Gözlerinin etrafı mor ve gri, parlak, akmış boyalarla kaplıydı. Yüzü bembeyazdı. Dudakları yarı yarıya yine mor ve griyle boyanmış ve biraz da taşmıştı. Çene kemiklerinin üzerinde çizikler diziliydi. Kaşları, saçları gibi siyahtı ve gümüş rengi bir piercing vardı. Aynı renkte piercing burnunda ve çenesinde de vardı. Bu kızın garipliği beni ürkütmüştü.

Reya, elini nazikçe sırtıma koyup "Hadi seni odama götüreyim" dedi kısık bir sesle. Neşeli sesinden eser kalmamıştı ve sadece önüne bakıyordu. Ona ayak uydurmak istemesem de boyun eğdim. Tüm bunları yapmak zorunda değildim ama ablamın bir bildiği olduğunu düşünüyordum. Buradaki herkes boş yere ablamı tanımıyordu değil mi?

Kısa koridorun ardından siyah döner merdivenden çıktık. Önümüzde üç koridor vardı ve sonu yokmuş gibi uzundu. Biz, tam karşımızda duran koridora girip yürümeye başladık.

"Korktuğunu biliyorum. Her şeyin karmakarışık bir hal aldığını da. Ama yakında düzelecek." 

Reya, elini belimden çekmiş ve yanımda yürümeye başlamıştı. Ona baktım. Gözleri zeminde, kaşları çatıktı. Bir şeyler düşünüyor gibiydi. Gözlerini defalarca ve defalarca kez kırpıştırdı.

"İşte, burası" deyip durduğunda onunla birlikte durdum. Siyah işlemeli kapının, gümüş varaklı kulpunu yukarı kaldırarak kapıyı açtı ve girmem için bekledi. 

Büyük bir tereddüt içerisinde içeri adımladım. Kalbim korkuyla çırpınıyordu. Bana şuan her şeyi yapabilirlerdi. Belki de gireceğim oda onların işkence odasıydı? İrkilip düşüncelerimden sıyrılarak odanın her bir köşesinde dolandı gözlerim.

Mavi ve grinin arasına hapsolmuş soluk bir renge sahip duvarlar, o duvarların içerisine hapsedilen karşılıklı iki yatak, açık sarı üzerine beyaz çizgili mermerden oluşan yerler ve tam karşımızda küçük bir terasa çıkan uzunca bir kapı... Normal bir oda! Rahat bir nefes alıp arkama döndüm.

Reya, gözlerini kısmış öylece beni izliyordu. Ona döndükten birkaç saniye sonra o da odanın içine adımladı ve sağ taraftaki yatağı işaret ederek "Yorgun olmalısın, biraz dinlen" dedikten sonra tahminimce kendi yatağına oturdu. Bende onun gibi yaparak gösterdiği yatağa oturdum. Oturduğumda ne kadar yorulduğumu fark etmiştim. Normal bir günde olsaydım, bu yorgunlukta oturduğum yerde uyuya kalabilirdim fakat bundan sonra normal bir gün görebileceğimden şüpheliydim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 07, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BÜYÜK PRENSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin